Çetin Gürer
İkinci turda muhalefetin tek adayı mı olacak?
İkinci turu şimdiden konuşmak belki çok erken. Zaten siyasi partiler de bu aşamada ikinci turu konuşmuyor. Herkes birinci tura yoğunlaşmış durumda. Yine de perşembenin gelişi çarşambadan belli olmaya başladı.
Erdoğan-MHP ittifakı umduğu, istediği, beklediği sonucu birinci tur sandıklarında katiyen alamayacak görünüyor. Tabi sandıkta yapacakları hilelerin, sonucu değiştirecek boyuta ulaşmayacağını varsayarak bunu söylüyorum. Ki bu da büyük ölçüde muhalif seçmenin sandığa katılım oranının yüksek olmasına ve HDP’nin oylarının çalınamayacak kadar bol olmasına bağlı.
Tabi Cumhur ittifakında sadece bir adayın ikinci tura kalma ihtimali varken, bu ihtimal muhalefet partileri açısından öyle değil. En azından öyle olmamalı. Muhalefet partilerinden sadece bir aday ikinci tura kalırsa, açık söylemek gerekir ki muhalefetin hiç bir adayının, Demirtaş, İnce, Akşener ve Karamollaoğlu’nun Erdoğan karşısında tek başına kazanma şansı yok. Matematiksel toplam da bunu zaten açık net biçimde gösteriyor.
Öyleyse muhalefetin birinci tur galibi, birinci turdaki diğer adayları da ikinci tura taşımak zorunda. Fakat teknik ve yasal olarak ikinci tura sadece birinci turda en çok oyu alan iki aday katılabileceğine göre bu nasıl mümkün olacak? Bunu teknik ve yasal çerçevenin ötesinde politik bir bağlamda düşündüğümüzde bu imkan rahatlıkla ortaya çıkıyor.
Şöyle ki, muhalefet partilerinin hangi adayı galip gelirse gelsin, ikinci tura geçildiğinde muhalefetin diğer tüm CB Adaylarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak ilan edebilir. Öyle ki Ne Demirtaş ne de İnce diğer adayları yok sayma lüksüne sahip görünmüyor. Bu ilan, öyle kapalı kapılar arkasında ve sözlü vaatlerle geçiştirilmemeli, resmi bir protokole bağlanıp kamuoyuna duyurulmalı. Bu protokol elbette, bir demokratikleşme programıyla da desteklenip ikinci turda seçmenin karşısına çıkılmalıdır.
Birinci turda kendi adayına oy veren seçmen, ikinci turda kendi adayının hala yarışta olduğunu görürse hem sandığa gitmekte hem de Erdoğan karşısındaki adayı seçmekte bir sakınca görmeyecektir. Bu sayede, birinci turda kendi adayına oy veren seçmen, ikinci turda blok halinde muhalefet adayına oy verip Erdoğan karşısında bir zaferi mümkün hale getirebilir.
Şayet Erdoğan ve AKP faşizmine son vermek konusunda adaylar ve muhalefet partileri samimiyse ikinci tur için hiç bir muhalefet partisinin ya da CB adayının hata yapma, ayrıştırıcı olma, seçmen veya o seçmenin tercih ettiği adayı istememe gibi bir lüksü olamaz. Seçmen, benim tercihime saygı göstermeyene ben de saygı göstermem, oy da vermem diye düşünür.
Dört farklı dünya görüşü, siyaset anlayışı ve gelecek tasavvuru olan, birbirinden farklı ve hatta çoğu zaman zıt kutuplarda duran parti ve adayların ikinci turda yan yana durabilmesi, Türkiye’nin normalleşmesi süreci için de önemli rol oynar. Çünkü AKP ve Erdoğan geride bir enkaz bırakıyor ve bu enkazı farklı siyasi partilerin birlikteliği ancak göğüsleyip düzeltebilir.
Hiç bir muhalefet adayı, ikinci tur için farklı partilerden gelecek oyları ne garanti olarak görmeli ne de bunları ipotek altına almaya çalışmalı. Her seçmene ikinci turda da kendi adayına oy veriyormuş gibi bir olanak yaratılmalı. Seçmenlerin ehven-i şer diyerek, vicdan azabı duyarak istemediği bir adaya oy vermesinin önüne geçmek ancak bu sayede mümkün olur. HDP’li seçmen kendi adayına oy verdiğini bilirse sandığa gider. Aynısı diğer partilerin seçmenleri için de geçerli.
İkinci tura sadece Selahattin Demirtaş’ın kaldığı bir senaryoda diğer partilerin seçmenleri nasıl ki Demirtaş’a blok halinde oy vermeyecek ve yeter ki Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin demeyecekse, diğer adaylar söz konusu olduğunda aynısı HDP seçmenleri için de geçerli… Bunun şimdiden muhalefet partileri tarafından bilinmesinde büyük fayda var.