Koray Düzgören

Koray Düzgören

İş bölümü: İktidar Kürtlerin iradesine, mafya da marinalara çöküyor!

İfşaatlarına devam eden Sedat Peker belki yeni videolarında iktidarın Suriye’de süren kirli savaştaki bazı karanlık icraatlarına da değinebilir.

Sevgili Fadıl Öztürk son yazısında, "Özetle: Yalıkavak Marina'da verilen fotoğraf, ülkenin gizlenmeye ihtiyaç duymayan yeni yönetimidir" diyor.

Mafya şefi Sedat Peker’in bir dizi video ile milyonlara anlattığı da bu…

Ayrıntılara girip, olaylar ve belgelerle mafya-devlet-siyaset-medya kirli ilişkilerini ifşa ediyor.

İşbaşındaki iktidar, onun emrindeki yargı, güvenlik bürokrasisi ve propaganda araçları dahil herkes de merakla izliyor.

Ne sorgulayan var, ne tepki veren… Ne savcılar harekete geçiyor ne de iktidardan bir ses, bir soluk çıkıyor... Ne yalanlama, ne de mazeret, hiçbiri yok…

Mafya şefinin ağır bir biçimde hem de görsel delillerle suçladığı, kirli ilişkilere bulaşmış siyasiler, bürokratlar ve işadamları da arazi olmuş, bir kenarda bekleşiyorlar.

Bu kirli tiyatroda rol alan ve kendilerini gazeteci olarak tanıtan bazı mafyoza tiplerin düştüğü zavallı durum ise ortada...

Herkes ölü taklidi yapıyor yine… Sanki bu olup bitenler başka bir ülkede cereyan ediyormuş gibiler.

Bir yandan da AKP-MHP-devlet koalisyonu sayesinde 25 yıl sonra yeniden sahneye çıkan Susurluk Çetesi’nin as elemanları, Yalıkavak Marina'ya, mafya jargonuyla ‘çöktüklerini’ yayınladıkları fotoğrafla ilan ettiler.

Aynı zamanda da mafyanın, iktidar koalisyonunun yeni ortağı olduğu gerçeğini, Fadıl’ın söylediği gibi, "Ülkenin gizlenmeye ihtiyaç duymayan yeni yönetimini" cümle aleme duyurmuş oldular.

İktidara ortak olan mafya yapıları, iktidarın da onay ve desteği ile marinalara, şirketlere, çeşitli bahanelerle el konulan fabrikalara, gazetelere ve tv istasyonlarına, limanlara, turistik alanlara, cennet koylara vb. mala mülke çökerken koalisyonun diğer kanadı ne yapıyor?

İKTİDAR DA KÜRTLERİN YEREL YÖNETİMLERİNE ÇÖKTÜ

İktidar koalisyonu ve bu koalisyonun ortağı olan güç odakları da 2014’ten bu yana, Kürtlerin iradelerine, oyları ile seçtikleri belediyelerine, yerel yönetimlerine ve oluşturdukları çeşitli kurumlara çöküyorlar.

Belediyelere atadıkları kayyumlar eliyle bölge halkının yetersiz bütçeli belediyelerindeki kaynaklarına, taşınmaz mallarına, taşıt ve üretim araçlarına el koyarak, kelimenin tam anlamıyla çökerek, yağma ve talan uyguluyorlar.

Sosyal ve kültürel amaçlı kurumlarını yok ediyorlar.

2014 yerel seçimlerinden sonra DBP’nin (Demokratik Bölgeler Partisi) seçilmiş 102 belediyesinden 95’ine kayyum atandı, yani çöküldü.

Belediye eş başkanlarının çoğu tutuklandı ve bir bölümü ağır cezalara çarptırıldı. Birçoğu hala zindanlarda, bazıları da sürgünde...

31 Mart seçimlerinde ise 69 belediye kazanan HDP’nin 4 belediyesine hemen seçim sonrasında el konuldu. Seçilen başkanlara, KHK ile görevlerine son verilen kamu görevlileri olduğu gerekçesiyle mazbataları verilmedi.

Geride kalan 69 belediyenin bugüne kadar 64’üne kayyum atanarak çöküldü. Eş başkanların önemli bir bölümü tutuklandı ve haklarında ağır iddialarla davalar açıldı.

807 belediye meclis üyesi görevini yapamaz hale getirildi. Kayyumlar, yerel yönetimlerin karar organı olan belediye meclislerinin çoğunu fiilen kapattılar, halkın yönetime katılma hakkını gasp edip iradelerine çöktüler.

Bugün mafya şefi Sedat Peker’in hedefi olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 15 Aralık’ta Meclis’te, elinde tek bir delil, kesinleşmiş mahkeme kararı olmadığı halde, HDP’li belediyeleri hedef almıştı. "Oh! Paralar artık PKK’ya değil millete gidiyor" demişti.

Oysa paraların millete değil, bölge halkının kaynaklarına çöken kayyumların yolsuzluklarına, hırsızlıklarına ve savurganlıklarına gittiği çok geçmeden anlaşıldı.

Tıpkı eski Susurluk çetesinin Mehmet Ağar’ın liderliğinde Yalıkavak Marinası’na çöktüğü gibi Kürt halkının yerel yönetimlerine ve bu yönetimlerin ekonomik ve sosyal varlıklarına el koydular, çöktüler.

Çökme anlayışı adeta bir devlet politikası olarak daha önce de vardı.

MGK’NIN KÜRTLERİ ÇÖKTÜRME PLANI VE ÇÖKME ANLAYIŞI

Yerel yönetimlere kayyum atanması, özellikle 2014 yılında MGK’de kabul edilen ve adına Kürtleri Çöktürme Planı denilen plan gereğince gerçekleştiriliyor.

Özellikle 15 Temmuz çakma darbesinden sonra ilan edilen OHAL ile de

iktidar-devlet, terör bahanesiyle insanların malına, mülküne, maaşına, banka hesaplarına, üretim araçlarına, mesleki araç gereçlerine rahatça çökebiliyor, el koyabiliyor.

Bu açıdan mafya ile devlet uygulamaları neredeyse birebir aynılık gösteriyor.

Ayrıca özellikle Susurluk’ta ortaya çıkan devlet-mafya ilişkilerinin sadece parayla, rantla ilgili olmadığını biliyoruz.

Devlet, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren sıkıştıkça önce illegal yapılara başvurdu. Gerektiğinde aynı yöntemleri kendisi uyguladı.

Bu anlayış aynen, Cumhuriyet dönemine aktarıldı. İsyanları bastırma gerekçesiyle soykırıma varan kitlesel katliamlar yapıldı. Bu katliamlarda yerel çetelerden, illegal silahlı güçlerden yararlanıldı.

Susurluk’ta devletin pis işleri için bu çetelerden, ülkücü mafyadan ve hatta cezaevindeki sabıkalılardan yararlandığı ortaya çıktı.

Bu mafya unsurları devlet için çalışırken kendi hesaplarına da çalıştılar. Çöktükleri mal ve mülkü kendileri ile işbirliği yapan bürokratlar ve siyasetçilerle de paylaştılar, medyaya da sus payı vermeyi ihmal etmediler.

Bu işbirliği, 90’lı yıllarda PKK ile mücadele adı altında sürdürülen kirli savaşın en belirgin özelliklerinden birisidir.

Söz gelimi, devlet içinde kurulmuş bir cinayet şebekesi olarak çalışan JİTEM’in sivil - asker mensupları aynı zamanda soygun, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi işleri de yapıyorlardı.

Başlıkta işbölümü dedik ama tabii ki mafya ile mafya gibi çalışan devlet yapıları arasında böyle kesin bir ayrım yok.

Şimdi Yalıkavak çetesi denilen eski Susurluk’çuların PKK’yle savaş adı altında Kürt illerinde ya da başka bölgelerde işlenen cinayetlerden, Olağanüstü Hal Bölge yönetimlerinin uygulamalarından birinci derece sorumlu isimler olduklarını unutmayalım.

Nitekim itiraflarına ve ifşaatlarına devam eden mafya şefi Sedat Peker, ileride değineceği konuların ipuçlarını verdi.

Yeni videolarında iktidarın Suriye’de süren kirli savaştaki bazı karanlık ilişkilerine, petrol, silah, insan kaçakçılığı işlerindeki rolüne de muhtemelen değinecek.

"Ülkenin gizlenmeye ihtiyaç duymayan yeni yönetimi" işte bu…

Sadece marinaya, şirketlere, Kürtlerin yerel yönetimlerine değil, insanların hayatına ve tüm ülkeye kabus gibi çöken bir yönetimden söz ediyoruz.

Şimdi hepsi birden susuyor.

Sükut ikrardan gelir sözünü kanıtlarcasına…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi