Ukrayna ve Batı: Nefret, öfke ve boykot

Hitler döneminin efsanevi orkestra şefi Wilhelm Furtwangler, Nürnberg'de yargılanmıştı. Büyük sanatçıydı ama Hitler'in doğum günü kutlamalarında rol alırdı.”

1988 yılında Stanford Üniversitesi gazetecilik programı bursunu kazanıp Amerika kıtasına ilk kez ayak bastığımda 28 yaşındaydım. Ondan sonra tüm tatillerimi bu kıtada ve özellikle ABD’de geçirdim. Eşimle birlikte bir araba kiralar, ülkenin farklı bölgelerini gezerdik. US News and World dergisinin "en güzel manzaralı gezi rotaları" rehberi en önemli kaynağımızdı.

Bu tatil geleneği ta 11 Eylül’e kadar sürdü. 2001’e kadar sürdü bu aile geleneğimiz. 11 Eylül 2001 düzenli Amerika gezilerimizin sonu oldu. Özellikle pasaport kontrolunda adı konulmamış bir "öfke", (dikkat edin nefret demiyorum) hissediliyordu müslüman ülkelerden gelenlere karşı.

Benim inançsız bir seküler olmam, radikal İslamcı teröristlerden nefret ediyor olmam, şarap içmem falan önemsizdi. Özellikle entelektüel olmayan, "uninformed" denilen kesimde bu his daha güçlüydü. Karşındakinden bu duyguyu almak, "hoş gelmediğini" hissetmek rahatsız edici bir duyguydu. O tarihten itibaren Avrupa’yı ve özellikle İtalya’yı keşfimiz başladı.

Bunları neden yazıyorum… Ayşegül Karakülhancı’nın konuğu olan doktora öğrencisi Pınar Kılavuz’un şu tesbitlerinden dolayı:

"Almanya toplumunda restoranımıza Rus giremez; işyerimize Rus giremez gibi 1930'larda Nazi döneminden kalma fişleme ruhu yeniden ortaya çıktığını, Avrupa'nın şimdi de Rus ayrımcılığına sahne olduğunu sanatçılara yapılan baskılar, işten çıkarmalar, Rus sporcuların yarışma ve müsabakalardan atılması gibi olayların ürkütücü olduğunu ifade etti."

Kanımca bilim insanlarının, akademisyenlerin bir kaç örnekten yola çıkıp genelleyici sonuçlara varmaları zaten bilimin ruhuna ters. Eleştiri, yaygın uygulamanın süzgecinden geçmemiş hükümler her zaman yanıltıcıdır. Bir dostumun da dikkat çektiği üzere, gerçek tam da böyle değil:

"Avrupa'da kültürel faşizm diye temelsiz çıkışlar da dikkat çekici. Valery Gergiev, Anna Netrebko (dünyanın belki de gelmiş geçmiş en büyük sopranosu), Karen Şahnazarov, Nikita Mihalkov gibi şahsiyetleri görmek lazım.. Putin'in seçiminde destek bildirilerine imza atan, militan Rus milliyetçiliği yapan, Donbas işgal edildiğinde orada Rus bayrağı ile gösteri yapan (Anna), Gürcistan'a saldırıldığında Osetya'da konser veren, her Allah'ın günü Putin'i öven (Gergiev) tipler... Boykot ambargo bunlara. Sporcular bugün Ukrayna işgalinde gamalı haçın yerini alan Z harfini formalarının üzerinde taşıyorlar. Hitler döneminin efsanevi orkestra şefi Wilhelm Furtwangler, Nürnberg'de yargılanmıştı. Büyük sanatçıydı ama Hitler'in doğum günü kutlamalarında rol alırdı."

Şimdi Erdoğan’ın Afrin’in işgal hareketini hatırlayalım. Erdoğan’la Afrin’in işgaline destek için gidenler arasında Anna Netrebko, Valery Gergiev gibi dünya çapında sanatçılar yoktu, şarkıcı-türkücülerden oluşmuş bir gruptu:

Ajda Pekkan, Yavuz Bingöl, Seda Sayan, İbrahim Tatlıses, Deniz Seki, Emel Müftüoğlu, Muazzez Ersoy, Cengiz Kurtoğlu, Mustafa Sandal, Tolga Zengin, Gökhan Gönül, Oğuzhan Özyakup, Necip Uysal, Tarık Çamdal, Eray İşcan, Gökhan Zan, Kenan Sofuoğlu, Sinan Tuzcu, Esra Erol.

Putin’in sanatçıları gibi, Erdoğan’ın türkücüleri savaşa, işgale ve kendilerine zararı dokunmayan binlerce insanın yerinden yurdundan edinmesine destek verdiler:

"Yavuz Bingöl: Sınırdaki askerlerimize moral ziyaretine gidiyoruz.

Hülya Koçyiğit: Daha önce de gittik, askerimize moral vermeye. Şimdi de onlara teşekkür etmeye gidiyoruz. O silah arkadaşlarına tebriklerimizi iletmeye, şehitlerimize de rahmet dilemeye gidiyoruz.

Ajda Pekkan: Şehitlerimizin silah arkadaşları var, onların da orada bir morale ihtiyacı var. Biz de yanlarında olacağız. Allah ülkemizi, vatanımızı korusun.

Emel Müftüoğlu: Ben bir asker kızıyım. Dünyada kutsal meslekler var, askerlik, polis ve öğretmenlik. Askerlerimize bizzat teşekkür etmek isteriz.

Sibel Can: Çok güzel bir türkü söyledik Afrin'le ilgili. Ben de yorumlama şansına sahip oldum. Şu anda moral için oraya gidiyoruz."

Avrupa’da tepki çekenler bu isimlerden farklı, yabancı dil bilen, dünyayı izleyebilen, aydın kimliğine sahip isimler. Avrupa’nın göbeğinde Hitler dönemi çağrışımları yaptıran bir savaş başladığında bu kimlikteki insanların barıştan, demokrasiden, hukuktan yana tavır almalarını beklemek doğaldır. Dünyadan bihaber, cebini doldurmaya bakan türkücü değiller ki…

Sonuçta Fransa’da doktora yapıp Fransa’yı en ağır dille eleştirebilme hakkına sahip oluyorsak, bu söylediklerimizden dolayı da sabah kapımıza polis dayanmıyorsa, bu her türlü eksik ve yanlışına rağmen liberal demokrasi sayesindedir.

Batı’nın yanlışları, çifte standartı yok mu? Saymakla bitmez ama bu noktada bunları tartışmak Ankara’nın her Ermeni Soykırımı gündeme geldiğinde Amerikalılara "Siz de kızılderilileri öldürdünüz" demesine benzer.

Şu anda kendilerine benzeyen insanların (evet öyle bir gerçek var çünkü biz kabul etmek istemesek de), Rus bombardımanı altında ölmesini, şehirlerinin yıkılmasını izleyen Batı kamuoyunda empati sonucu oluşmuş empatinin doğurduğu öfke dalgası var. Ortaokul düzeyinde eğitim almış sıradan insanın zihninde bile "Sırada ben mi varım" endişesi hakim.

Bunun yol açtığı öfke dalgasının arattığı spontane tepkiler olabilir. New York Times, sahipleri Putin karşıtı Rus lokantalarının bile kendiliğinden gelişen bir boykot dalgasıyla karşı karşıya olduğunu, Covid’in ardından karşı karşıya kaldıkları bu durumun işletmeleri zora soktuğunu ve bunun yanlış olduğunu yazdı. Unutmayalım ki elbette yanlışlar oluyor ama bunları da Batı’nın haber kaynakları sayesinde öğrenebiliyoruz.

İtalya’da bir üniversitenin Dostoyevski derslerini askıya alma kararı bu şekilde duyuldu ve yoğun tepki anında geri adım attırdı. Ama bu karara yönelik tepkiyi bıraktım binlerce kişiyi, Türkiye’nin önde gelen yazarlarından Ahmet Altan’ı hapse attıran Erdoğan’dan gelmesi traji-komik değil miydi?

Eğer bazılarının iddia ettiği gibi bu Çin-Rusya bloğu ile Batı arasındaki bir medeniyet savaşıysa, her eksik ve yanlışına rağmen demokrasi ittifakında yer almak doğrusudur. Diktatörlüklere güç verici tavır, en azından Rusya’da savaşa karşı çıktığı için tutuklanıp bedel ödeyen binlerce insana saygısızlık olur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ergun Babahan Arşivi