Mühdan Sağlam
İsrail Gazze’ye petrol ve gaz için mi saldırıyor?
Küresel çatışma ve savaşlar gündeme geldiğinde ilk akla gelen savaş nedeni petroldür. 1950’lerden sonra petrol savaş ilişkisine doğal gaz da eklendi; savaşların gaz rezervlerine el koymak için yapıldığına dönük inanç giderek yaygınlaştı.
İnancı besleyen savaşlar var. Örneğin I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki petrol anlaşmaları, keza II. Dünya Savaşı ve Bakü petrolleri tartışması, 1953’te ABD ve İngiltere eliyle İran petrollerini millileştirmeye çalışan Muhammed Musaddık’a dönük darbe... Örnekleri çoğaltmak mümkün, son olarak Irak işgali de bu çerçevede değerlendirilmekte.
Ancak bu her çatışma ve savaşa uygulanabilecek bir basit formül, her savaşın sır kapısını aralamamızı sağlayacak bir maymuncuk anahtarı değil. Güncel olarak İsrail ile Filistin arasında yaşanan savaş/çatışmaya bugün bu iddianın uyarlanma çabası medyaya yansıyor. Gerçekten İsrail, Gazze açıklarındaki doğal gaz ve petrol rezervlerine el koymak için mi bu savaşı sürdürüyor? Tarihsel gelişmeler ve veriler ışığında bu soruya yanıt arayacağız.
FİLİSTİN’İN NE KADAR PETROL VE GAZ REZERVİ VAR?
Doğu Akdeniz’de gaz rezervlerinin varlığı uzun süredir konuşuluyor. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin 2010’da çıkan raporu, Doğu Akdeniz’de özellikle İsrail’in Leviathan havzası ve Mısır’ın Zorh havzasına denk gelen bölge ve yakınında 3,4 trilyon metreküp(tcm) gaz olduğunu söylüyor.
Filistin özelinde, Filistin yönetiminin talebiyle British Gas, 2000’de bir anlaşmayla arama yaptı ve Gazze’ye 36 km mesafede 30 milyar metreküp (bcm) gaz rezervi buldu, ancak rezerv miktarı konusunda farklı sayılar mevcut. Örneğin ABD Enerji Bilgi Dairesi (EIA)’ya göreyse burada bulunan potansiyel gaz rezervi 45 bcm. Bunun dışında Gazze’nin kendisi ve diğer Filistin topraklarında hidro-karbon rezervi olmadığı notu düşülmüş. Bu noktada genel olarak söylemek gerekirse Gazze açıklarında 30-45 bcm arasında gaz rezervi olduğu söylenebilir.
Petrol rezervleri konusunda net bilgi, BM Tı̇caret ve Kalkınma Konferansı Raporu’nda geçiyor. Rapordaki tam ifade şöyle: “İşgal altındaki Filistin topraklarındaki toplam kanıtlanmış petrol rezervi 1,525 milyar varil.” (İlgili Rapor, s. 25)
Burada dikkat edilmesi gereken nokta bahse konu gaz rezervinin diğer sahalara göre bir hayli mütevazı kalması, petrol rezerviyse kayda değer bir değere sahip. Örneğin Türkiye’nin yıllık gaz tüketimi zaman zaman değişmekle beraber ortalama 58-60 bcm civarından. Yani Gazze gaz yatağında bulunan gaz, Türkiye’nin gaz talebinin 6 aylık kısmına yetebiliyor. Elbette miktarın küçük olması, gazın çıkarılmasına engel değil ve yok sayılmasını gerektirmez. Peki burada üretim yapılabilir mi?
JEOPOLİTİK RİSK, YÜKSEK SİGORTA ÜCRETLERİ VE ÜRETİM AÇMAZI
Büyük bir enerji potansiyeli olan Doğu Akdeniz’de devletler arasında deniz yetki alanları açısından ciddi anlaşmazlıklar var. Bu çerçevede Türkiye ile Güney Kıbrıs-KKTC, Yunanistan-Türkiye, İsrail-Lübnan, İsrail-Filistin arasında anlaşmazlıklar mevcut. Bununla beraber, Türkiye’nin dahil olmakta geç kaldığı, Doğu Akdeniz Forumu’nda bu devletler (İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Filistin, Mısır, Fransa, İtalya ve Ürdün- gözlemciler ABD, AB, Dünya Bankası) bu sorunları ele alıyor, çözüm bulmaya çalışıyor. Lübnan ve Türkiye’nin forumda olmayışı sorunların çözülmesini elbette zorlaştırıyor. Ancak bu bölgenin dikensiz gül bahçesi olmadığını ve zaman zaman restleşmelerin yaşandığı akılda tutulmalı. Bu noktada başka bir soruyu sormak gerekiyor, Gazze açıklarında bulunan gazın ve petrolün üretimi mümkün mü?
Bölgede çıkarılan gaz dikkate alındığında günümüz teknolojisiyle Gazze’nin Marine sahalarında da gaz ve petrol çıkarmak mümkün. Ancak enerji üretiminde üretim ve kaynağa ulaşma imkanları veya imkansızlığı önemli bir başlık olmakla beraber daha büyük bir sıkıntı var: Jeopolitik gerilim, çatışma riski.
İsrail ile Filistin arasında zaman zaman savaş boyutuna varan çatışmalar, İsrail’in kurulduğu 1948’den bu yana sürüyor. Buysa bölgenin jeopolitik riskini yükseltiyor. Gazze sahalarında üretim yapmak isteyen bir enerji şirketi, ekipman ve personel güvenliğini garanti etmekte zorlanır. Kaldı ki böyle gerilim ve çatışma riskinin yüksek olduğu bölgelerde üretim yapmak isteyen şirketler sigorta yaparlar. Ancak Gazze özelinde İsrail’in en azından bir saldırıda bulunmayacağı garantisi olmadan üretime girişmek orada gazın getireceği karın belki de iki üç katı sigorta masrafı çıkabilir. Buysa şirketlerin isteksiz davranmasına neden oluyor. Örneğin Hamas saldırıları sonrası İsrail’in Tamar sahasında üretimi askıya alması, çatışma riskine bir örnek oluşturuyor.
Buradaki gaz kaynakları Filistin için (Gazze açıklarındaki gaz Filistin’indir, iddia edildiği gibi Hamas veya sadece Gazze’nin değil) öz kaynaklarıyla enerji ihtiyacını gidermesi açısından önemli, ancak bir uzlaşma olmadan bu gazın çıkarılması mümkün değil. 2000’de British Gas’ın burada üretim yapmaktan vazgeçmesi bu çerçevede dikkate alınmalı. İsrail ile Filistin arasında zaman zaman konuya dönük görüşmeler yapılıyor, ancak şu ana kadar bir uzlaşı çıkmadı, yakın zamanda çıkacak gibi de görünmüyor. Filistin cephesinde durum böyle özetlenebilirken, İsrail’in kaynakları ve üretimi ne durumda?
İSRAİL’İN ENERJİ ÜRETİMİ VE REZERVLERİ NE DURUMDA?
Doğu Akdeniz’de bulunan İsrail’in gaz keşif ve aramaları 1999’a kadar uzanıyor. Sistemli biçimde kaynak çalışmalarını başlatan İsrail’in çalışmaları, Aşdod Limanı açıklarında küçük doğal gaz rezervlerinin keşfedildiği 1999’dan itibaren ivmelendi. 2009’daki arama çalışmaları sonucunda Hayfa açıklarında önce Tamar havzasında 260 milyar metreküp (bcm) gaz keşfedildi. Bir yıl aradan sonraysa adını Tevrat’taki su canavarından alan 'Leviathan' sahasında yaklaşık 600 bcm (18 trilyon feetküp) gaz keşfedildi. Söz konusu bölgede gaz olduğu kesin. Ancak gazın oranı arasında zaman zaman birimden de kaynaklanan farklı miktarlar telaffuz ediliyor. Tamar ve Leviathan’ın yanı sıra Energean Oil and Gas isimli şirket, 2019’da Kariş ve Tanin isimli açık deniz alanında toplam 68 bcm gaz ve 34 milyon varil hafif petrol keşfetti.
EIA verilerine göre İsrail’in kanıtlanmış gaz rezervinin 700 bcm.. Son keşifler de dahil edildiğinde bu miktarın 750 bcm civari olduğu konusunda pek çok uzman hem fikir. Son veriler uyarınca İsrail’in 750 bcm kanıtlanmış gaz rezervi ve yaklaşık 50 milyon varil petrolü olduğu söylenebilir.
İsrail üretimine bakacak olursak İsrail, 2010’dan bu yana bu sahalarda üretim yapıyor. Son verilere göre İsrail, 2022’de 21,9 bcm civarında gaz üretti. Bunun yaklaşık 11,5 bcm’i iç piyasada kullanılırken kalan 9,2 bcm gazı iki ülkeye sattı: Ürdün ve Mısır. The Joint Organizations Data Initiative göre Mısır geçtiğimiz yıl İsrail’den bir önceki yıla göre yüzde 48,5’lik artışla 6,27 bcm gaz aldı. Kalan yaklaşık 3 bcmlik gazsa Ürdün’e satıldı.
Özetlemek gerekirse, İsrail elbette Rusya (35,6 trilyon metreküp), İran (30-32 trilyon metreküp) veya Katar (28 trilyon metreküp) değilse de sahip olduğu rezerveler önemli.
Sonuç olarak İsrail ile Filistin arasında tarihe yayılmış bir çatışma ve savaş var. Savaşın temelinde İsrail'in gün be gün yayılarak Filistin halkını yerinden etmek istemesi gerçeği yatıyor. Hal böyleyken ne İsrail'in ne de Filistin'in rezervlerine dönüp bakmadan, son saldırılar gaz ve petrol için yapılıyor demek meseleyi hem sulandırmak hem de Filistin halkına haksızlık etmek anlamına geliyor.
İsrail elbette Gazze’yi tamamen ele geçirmek ister, ancak sadece burayı değil, Batı Şeria (gaz veya petrol yatağı yok) ve Doğu Kudüs için de durum böyle. Batı Şeria’da yerleşimcilerin yarattığı savaş ortamı (İsrail ordusu dahi bunu eleştirdi) ortadayken, durumu gaz ve petrole getirmek, bu iki kaynağa maymuncuk vazifesi yüklemek, enerji çatışmalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamadığı gibi yersiz bilgi kirliliğine neden oldu, oluyor.
Başlıktaki soruya yanıt vermek gerekirse, İsrail’in sanıyorum öncelikleri içinde Gazze’nin gaz yataklarına sahip olmak son sıralarda geliyor. İsrail, Gazze’yi almak ister, ama önceliği gaz yatakları değil. İlk olarak zaten kendine yeter gaz kaynağı var ki fazlasını da satabiliyor. İkincisi defacto olarak zaten bu gazın ve petrolün üretimini engelleyip “Ya benim iznimle üreteceksin ya da ürettirmem” stratejisini gayet başarılı yönetiyor. Bu nokta bir uyarıyla bitirmek gerekiyor; bilindik ezberleri ellerinde çubuklarla harita üzerinde sıralayan her konunun uzmanlarına karşı dikkatli olmak sadece toplumun değil, medyanın da önceliği olmalı.
Not: Bu yazının yazılması sırasında kaynak ve bilgilerini benden esirgemeyen Sohbet Karbuz, Aydın Sezer ve Arif Aktürk’e teşekkürü borç bilirim.
Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.