İstasyon tarafı

Hala trenler öyleydi Arjantin’de ve küçük panjurlar, aralıklı, güneşi dışarda tutuyordu, biraz. İstasyonun olduğu tarafa oturmayı pek tercih etmiyorduk, tam kalkarken telefonu elinden alabilirler diyordu arkadaşlar,

Pencereleri açılıyor trenin, belki unutmuşsunuzdur eskiden açılırdı, yarıya kadar ve uzanıp biraz dışarı bakmak adetti. Rüzgar yalar suratını, hava ne kadar sıcak olursa olsun tren giderken. Kendimizi bütünüyle, klimalara yatırmadan önceki zamanlardan.

Hala trenler öyleydi Arjantin’de ve küçük panjurlar, aralıklı, güneşi dışarda tutuyordu, biraz…

İstasyonun olduğu tarafa oturmayı pek tercih etmiyorduk, tam kalkarken telefonu elinden alabilirler diyordu arkadaşlar, telefon istasyonda kalıp, treni kaçırıyordu. Basit bir hırsızlık değil, telefonsuz bir hiç gibi kalıyor insan, bıyıkları kesilmiş kedi. Halbuki 10-15 yıl kadar önce, İngiltere’de küçük isyan günlerinde, telefon dükkanlarını yağmalayanları eleştiriyordu solcu arkadaşlar. Bundan önemli ihtiyaç mı var? İleri görüşlüydü yağmacılar…

Bizim burada, Arjantin’de, şenlikli yağma zamanları da olmuştu. Çok büyük marketlerden, bir dana budu, oldukça zor taşınacak kadar büyük, bir kaç market arabası dolu bira, litrelik ve kampanyalardan daha ucuz, bedava Şili şarabı mesela. Bu yağmalardan yargılananlar daha sonra beraat etti burada. İnsanlar kriz sırasında temel ihtiyaçlara ulaşmak hakkına sahipti çünkü. Yaşasın Arjantin adaleti, hep değil tabii, 8 günden 5 hükümet kovunca, kendine geliyor mahkemeler…

İspanya’da komün belediye Marinaleda’ da, başkan Gardillo ve arkadaşları da böyle yapmıştı. Kriz günlerinde, büyük marketlerden birine hep beraber girmişlerdi. Gardiola’nın elinde megafon vardı. Hadi hep beraber dediğinde, temel ihtiyaç maddeleriyle doldurdukları market arabalarıyla para ödemeden dışarı çıktılar. ‘Nasıl ki dağda, soğukta aç kalmış bir insanın, bir kapalı kulübeye girme, yemek yeme hakkı varsa, kriz sırasında insanların temel ihtiyaçları alma hakkı var.’ Diyorlardı.

Biz Gardillo ile Marineleda’da görüştüğümüzde, hala devam ediyordu yargılama, yaşamasın İspanya adaleti…

Sonra trende, satıcılar kucağınıza bir şey bırakmak istiyorlardı. Hayır dersen teşekkür etmen gerekiyordu. Herkes böyle yapıyordu çünkü. Çalışıyorlardı çünkü satıcılar herkes gibi ve dilenciler de tabii ki, bir şey veremediği için özür dilemeliydi insanlar….

Sonra, açılmayan kapının önüne küçük bir mikrofon kuruldu, bir gitar, sesi güzeldi ve bir başkası Cajon çalıyordu üstüne oturarak, bir Facundo Cabral şarkısı ve güzel esiyordu rüzgar pencerelerden

İstasyon tarafında oturuyorduk. Telefon çalınma riski, yararlı bir şey, etrafta ne oluyor, görebiliyor insan…


Metin Yeğin: Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi