İnci Hekimoğlu
Kadınları kadınla vurma politikası
2011 yılında Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kaldırılması ve KSGM'nin (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine alınması ile başladı her şey. Sonra bakanlığın adı da değişerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oldu.
2011 yılında yapılan değişiklik sırasında kadın örgütleri hükümeti uyarmış, kadın erkek eşitliğini güçlendirmek konusunda politikalar üretmekle görevli tek resmi mekanizma olan KSGM’nin bütçesiz, etkisiz bir birim haline geldiğini belirterek, kadın erkek eşitliği ile ilgili devlet politikalarına son verildiğini belirtmişlerdi.
Dönemin Başbakanı Erdoğan da, kadınlardan gelen açıklamalara bütün endişeleri haklı çıkararak "Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli" yanıtını verdi.
Geçen 9 yılda yalnız "demokrat" sözcüğü değil "muhafazakar" sözcüğü bile askıya alınanlar arasına bırakıldı ve toplumun iki önemli kesimi öncelikli hedefe kondu: Kürtler ve kadınlar.
HDP Kürtlerin, sol ve demokratların oy verdiği bir parti değil yalnız. Bütün siyasi partiler içinde kadın politikasıyla öne çıkmış, siyaset alanında kadın eş başkanlık uygulaması ile örnek yaratmış bir parti. HDP’ye yapılan operasyonlarda, öncelikle kadın kurumlarının kapatılması ve kadın siyasetçilerin kriminalleştirilmesinin önemli bir nedeni de bu.
"Eş başkanlık" uygulamasının suçlama nedeni olması, iktidarın hedeflediği kadın modelinin yaratılmasında "kötü örnek" sayılmasından başka gerekçe olabilir mi?
Bir yandan kadın hareketine, kadınların emeğiyle kazanılmış üstelik altında kendi imzaları olan uluslararası sözleşmelere saldırırken, bir yandan da bütün bu saldırılarda "vurucu tim" olarak kadınları kullanıyorlar, ne yazık ki.
2016 yılında, durup dururken Boşanma Komisyonu’nu kurdurup, bugüne kadar tek tek yasa haline getirmek için uğraştıkları raporun altında AKP’li kadın milletvekillerinin imzası olduğu gibi, Komisyon Başkanı da AKP Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’di.
"Nafaka konusunda takdir yetkisinin hakimde olması, nafaka süresinin de minimum 2 ya da 3 yıl olması tartışılabilir" diyen, "Türkiye'de yaşlı nüfusun arttığı, nüfusun gençleşmesi için evlenme yaşının düşürülmesi gerekir" sözleriyle AKİT zihniyetine destek veren de yine bir kadın: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk.
AKP’li kadınları öne sürseler de muhafazakar kadınların, kız çocuklarının eğitim almak yerine oyun çağında evlendirilerek istismar edilmesine göz yumacaklarını, nafaka hakkı gibi, İstanbul Sözleşmesi gibi bütün hukuki güvencelerinin ellerinden alınarak yoksulluk tehdidiyle şiddete mahkum edilmeye rıza göstereceklerini sanmıyorum.
Bu konunun bir yanı.
Diğer yanı ise Bakan Selçuk’un Lanzarote Sözleşmesi’nin 13’üncü yılında bu sözleri etme talihsizliğinde bulunması.
Çok şükür ki bu ülkede güçlü bir kadın hareketi var da kamuoyunu hem aydınlatıyor hem de uyarıyor.
EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) sosyal medya eylemiyle, adını İspanya’nın Lanzarote Adası’nda yapılan toplantıdan alan Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 10 Eylül 2011 yılında Türkiye’de yürürlüğe konduğunu ve Bakan Selçuk’un açıklamalarının sözleşmeye aykırı olduğunu belirtti.
EŞİK’in yaptığı açıklamanın bir bölümünü buraya bırakıyorum: (Tamamını okumanızı öneririm) https://esikplatform.net/cocuklarin-cinsel-suistimal-ve-cinsel-istismara-karsi-korunmasina-iliskin-sozlesme-13-yasinda/
"Lanzarote Sözleşmesi ile ilk kez bir uluslararası anlaşma, cinsel istismar suçunu tanımladı ve cinsel istismarı suç saydı.
Sözleşmenin, cinsel sömürü ve cinsel istismar oluşturan davranışları tanımlayan Madde 18-23 sayesinde, çocukları cinsel istismar ve sömürüden korumak amacıyla dünyadaki en yüksek yasal standartlar açık ve anlaşılır bir şekilde tanımlandı. Çocuk istismarı ve ihmalinin pek çok türü ve biçimi olduğu; çocukluk çağında maruz kalınan cinsel istismar ve suistimalin ömür boyu sürebilecek büyük bedeller ödeten ağır bir istismar olduğu açık bir dille ortaya konuldu.
Son yıllarda kadınların ve çocukların yasalarla güvence altına alınan hakları yoğun saldırı altında. Saldırıların hedefinde kadınların ve çocukların şiddetten korunma usullerini düzenleyen ve güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı şiddet yasası var.
İşte çocukların geleceğini güvence altına alan ve Türkiye’nin de altında imzası bulunan Lanzarote Sözleşmesi de 13’ncü yılına bu saldırılar altında giriyor.
Abdurrahman Dilipak ve benzerleri, sadece İstanbul Sözleşmesi’ne değil, Lanzarote Sözleşmesi’ne de saldırıyor. Dahası Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, katıldığı televizyon programlarında, Türkiye’deki doğurganlık oranını yükseltmek için evlilik yaşının erkene alınması konusunda çalışmaların olduğunu açıklıyor.
Türkiye, Sözleşmenin 13’ncü yılında, çocuk istismarcılarına af getirilmesi ve çocuk zorla evlendirmelerinin yasallaştırılmasını konuşuyor!"
Dilerim AKP’li kadın milletvekilleri EŞİK’e kulak verir, kadın mücadele tarihine kara bir sayfayla geçmeyi reddederler.