Candan Yıldız
'Kanatların Gölgesinde'
"21. Yüzyılda soykırım olması artık mümkün değil" e kahredici yanıtlardan biridir Ezidi kırımı. .
"Oy hawar! " çığlığını hala hatırlıyorum belirli haber ajanslarından gelen görüntülerden.
Nasıl da derin bir acının sesiydi o.
Ezidileri Türkiye toplumu Şengal’deki IŞİD katliamıyla daha çok duydu.
Mezopotamya’nın kadim halkına ilişkin cehalet kokan gazetecilikle de o vakitler tanışmıştık. Bütünüyle karaydı ve balçıkla sıvanmıştı. "Yezidi mi", "Ezidi mi" tartışması televizyon ekranlarına taşınmıştı.
Haberlerin dilinde ise Ezidilerin başına gelenler "acı hiyerarşisinde"daha altlarda yer alıyordu.
Kendi "soykırımı" ile yüzleşemeyen bir toplumun, bu kadim halkın maruz kaldığı son fermanı yürekten hissetmesi beklenemezdi. Türkiye topraklarından sürgüne, göçe zorlandıklarından haberleri yoktu belki de.
Çoraklaşmanın kalıcılığının delaletinden biridir Ezidilerin yaşadıkları.
Fermanlar aynı yerden beslenir. Ezidiler bize bunu söyler .
Zan (Bilmek) Vakfı yayınlarından çıkan "Kanatların Gölgesinde-Şengal Dile Gelirse" kitabı için yazıldı bu girizgah.
Daha raflarda yerini almadı.
2014 Ağustos’unda Şengal’de IŞİD ve IŞİD’leşenlerin yok ediciliğinden kaçan Melek Tavus’un çocukları Türkiye’ye gelir yalın ayak, bir hırka ile…
Kitap o dönemde kamplarda kalan Ezidilerle yapılan sözlü tarih araştırmasına dayanılarak yazılır.
Farklı bir kitap… Farklı kılan da gerçek öykülerin tarihsel bağlamının, güncelle bağının kurulması. Bunun da hikâyeleştirilerek anlatılması.
Kitabın yazarı tarih araştırmacısı Namık Kemal Dinç.
Kadim bir halkın, İbn-i Haldun’un Mukaddime’sindeki "Coğrafya Kaderdir"le başlıyor kitap.
13. Yüzyılda Moğol istilasından kaçan Ezidilerin, Nasturi, Keldani, Süryani veErmenilere de ev sahipliği yapmış Şengal’in neden bir "kader" olduğunu anlatır.
1966’da babası Batman’dan Şengal’e göç etmek zorunda kalan Gule’nin öyküsü ile devam eder. Gule’nin öyküsündeki ilişkiler bütünü bize Alevilere, Kürtlere, Ermenilere dair çok şey söyler; dolaylı da olsa. .
"Oysa o gece Şengal kent merkezindeki bütün evler,yüzleri kapalı kişiler tarafından işaretlenmişti. İşaretlemeyi yapanlar IŞİD’i destekleyen Müslümanlardı. Evlerin üzerine o evde yaşayan ailenin inancı yazılmıştı"
Ne kadar benzer Maraş’a, komşuları tarafından yağmalanan Ermenilerin başlarına gelenlere…
"Kanatların Gölgesinde" tercih ettiği anlatım biçimiyle risk alan bir kitap.
Zira kurmaca olarak algılanabilecek bir dili tercih ediyor. Oysa anlatılanlar tamamen gerçek. Namık Kemal Dinç bu riski, aralara serpiştirdiği tarihsel olgular ve bilgilerle bertaraf etmeye çalışıyor.
Yaşanmışlıkların hikaye edilerek anlatılması duygulara yer verilmesine de imkan sağlıyor. Yine 73. Fermanı yaşayan Gule’nin peşmerge ve Irak Kürdistan yönetimine olan kızgınlığı kitapta "ne olurdu arkamızda dursalardı, birlikte savaşırdık" cümlesiyle yer alıyor.
Geçmiş ve bugün arasındaki bağı yönetenlerin politikası üzerinden açıklayan kitapta Ezidilere dair ince ayrıntılara da vakıf oluyorsunuz.
Örneğin; Ezidi erkeklerde bıyık kesmenin günah olduğunu, Saddam döneminde Arap merkezli iskan politikalarının Türkiye’den devşirildiğini, yer isimlerinin Kürtçe’den nasıl Arapça’ya dönüştürüldüğünü, Ezidi öğrencilerin Müslümanların katıldığı din derslerinden muaf tutulduğunu vs…
6 farklı hikayeden oluşan kitap, sözlü tarih çalışmasının tarihsel bilgi ve perspektifle öyküleştirilmesinin sunduğu olanakla, resmi ya da gayrı resmi tarih anlatısının ıskalayabileceği çok ayrıntıyı barındırıyor.
Başta söylediğim gibi kitap raflara yakında ulaşacak.
Arada bir bakın Mefisto’ya, Aram Kitapevi’ne