Kasten öldürmek istese meyve bıçağı mı kullanırdı!

Çocuk istismarcılarını tutuksuz yargılama heveslisi, kadınların katillerine indirim yapmaya doyamayan yargımız, konu kadın olduğunda, bebeğiyle birlikte cezaevine koymaktan geri durmuyor.

28 yaşındaki N.S. 2007 yılında evlenip bir çocuk sahibi oluyor. Daha sonra boşanıyor ve yeniden evleniyor. Bu evlilikten de bir çocuğu oluyor. Fakat hem kocasından hem de onun ailesinden sistematik şiddet görüyor, defalarca sığınma evinde kalıyor. En sonunda çocuğunu da alıp evi terk ediyor ve boşanma davası açıyor. Babasının yaşadığı Antalya’ya taşınıp burada bir simit fırınında çalışmaya başlıyor. Bu dönemde C.A. isimli adamla tanışıp birlikte yaşamaya başlıyor. Ondan da bir çocuğu oluyor. Bu çocuk 1.5 yaşında.

Adam başta N.’ye sevgi ve şefkat gösterirken zamanla bu ilişki de şiddet içeren bir hal alıyor. Kadının şiddet gördüğü evlilikten kaçıp sığınma ve korunma ihtiyacıyla girdiği bu yeni ilişkide de fiziksel ve ekonomik şiddet başlıyor. "Bana veya çocuğumuza bugüne bugün bir çorap dahi almadı" diyen kadın kâh simit satarak, kâh tütün sararak evi geçindiriyor. Adam mütemadiyen N.’yi itip kakıyor, boğazını sıkıyor, "Bebek emziği bırakınca seni öldüreceğim" veya "Seni çok seviyorum ama senden kurtulmamın tek yolu seni öldürmek" diye tehditler savuruyor.

Adam hem alkolik hem uyuşturucu kullanıyor, hem de şizofreni hastası olduğu için ilaç kullanıyor. Hatta hastaneden aldığı ilaçları satıp parasıyla uyuşturucu aldığı bile oluyor.

‘Gelin bu ayyaşı alın, beni öldürecek’

3 Haziran’da N. ile birlikte gittikleri semt pazarında adam kıskançlık krizleri geçiriyor, evde tartışma sürüyor ve adam kadına saldırıyor. Bunun üzerine kadın, mutfaktan meyve bıçağını kapıp kendini korumaya çalışıyor; küçük çocuğunun uyuduğu yatak odasına girerek kapıyı kilitliyor.

Bu arada adam balkonda gece boyunca içiyor. Gece saat 02:00’ye doğru, kadın adamın babasını iki kez arıyor ve "Gelin bu ayyaşı alın; beni öldürecek" diyor. Adamın babası oturdukları apartmanın girişine geliyor, balkonda oturan oğluna sesleniyor; "Sorun yok" cevabını alınca evine dönüyor.

Bu sefer adam, kadının kendini kilitlediği yatak odasının kapısını zorlayarak "Babamı buraya getirttin, seni öldüreceğim" diye bağırıyor.

Kadın, saat 02:22’de 155’i arıyor, "Kapıyı kıracak yetişin" diyerek güvenlik güçlerinden yardım istiyor. O sırada adam kapıyı kırarak kadının üzerine yürüyor ve ona tokat atıyor. Ayağı kayıyor, kadının üzerine düşüyor ve bu arada kadının elindeki meyve bıçağı adama saplanıyor.

Her şey 2 dakika içinde oluyor. Kadın bu kez saat 02:24’te 112’yi arayıp ambulans istiyor. Adamın yarasının üzerine tampon yapıyor ama adam kaldırıldığı hastanede ölüyor.

Bu hikayeyi buraya kadar okuduysanız, kadının öldürmek gibi bir amacı olmadığını, yaptığının ‘meşru müdafaa’ olduğunu anlamışsınızdır.

Ama şimdi bu kadın ‘kasten öldürmek’ suçuyla yargılanmak üzere, 1.5 yaşındaki bebeğiyle beraber cezaevinde.

Çocuklarını adama bırakıp kaçsa mıydı?

Savcıya sorarsanız, meşru müdafaa koşulları oluşmamış, ‘sadece tokatla vurmak kadının canına yönelik bir saldırı sayılamaz’mış, adamı ‘öldürmeden de saldırıyı savuşturmak mümkün’müş.

Tekrarlayalım, akşam vakti, sizi sürekli ölümle tehdit eden, alkol ve ilaç etkisinde bir adam üzerinize saldırıyor, siz de çoğu zaman bir şey kesmeye kalktığınızda elinizde kalan basit bir meyve bıçağını kapıp kendinizi karanlık bir odaya kilitliyorsunuz. 1.5 yaşında çocuğunuz yanınızda uyuyor. Adam kapıyı kırıp yeniden size saldırıyor ve elinizdeki meyve bıçağı kazara adama saplanıyor.

Bir kere, öldürme niyetinde olan bir insan, suç aleti olarak uyduruk bir meyve bıçağını seçmez; gider mutfaktan ekmek bıçağını kapar.

Öldürme niyetinde olan bir insan, öldüreceği kişinin ailesini defalarca arayıp "Gelin bu adamı alın" diye yalvarmaz.

Öldürme niyetinde olan bir insan "Beni kurtarın" diye polisi aramaz.

Savcı, kadının saldırıyı savuşturmasının mümkün olduğunu iddia etmiş ya?

Soralım savcıya...

Bu koşullarda, üzerine gelen bu adamdan nasıl korunabilirdi bu kadın? Kurtulma ihtimali nedir?

Diyelim ki, kavga esnasında bir şekilde evden kaçabilirdi... Ama bunun için, o sırada uyuyan iki çocuğunu uyandırması, kucağın alıp o evden çıkabilmesi gerekir. Ki, adamın gece boyunca evde olduğunu düşündüğümüzde, bu kadının elini kolunu sallayarak evden çıkabilme olasılığı çok düşük. Adamın ailesini arıyor, polisi arıyor. Dolayısıyla o aşamaya kadar yapabileceği her şeyi yapıyor.

Çocuk istismarcılarını tutuksuz yargılama heveslisi, kadınların katillerine indirim yapmaya doyamayan yargımız, konu kadın olduğunda, onu bebeğiyle birlikte cezaevine koymaktan hiç geri durmuyor.

Oysa mesela şu durumda, bir çocuğa cezaevindeki olumsuz koşullar yaşatmamak için tutuklama son çare olarak düşünülmeliydi. Elektronik kelepçeyle, imza yükümlülüğüyle, adli kontrol hükümleri uygulanarak kadın takip edilebilirdi.

İlk duruşma 22 Ekim’de. Mahkeme bu olayın meşru müdafaa olduğunu dikkate almalı ve kadını tahliye etmeli.

N.’nin dediği gibi, "Eğer o gece bu olay olmasaydı, sabahında evden 4 cenaze çıkardı. Çünkü o önce beni, sonra çocuklarımı, en son da kendisini öldürürdü."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi