katil etme insanı!

eğer teslim olmak istemezse katlederiz ama işte bazı kadınlar kendilerini savunacak gücü bulabiliyor. ama mahkeme, bir kadının canını savunmasını meşru müdafaa olarak göremiyor bir türlü.

"kendisine sistematik işkence uygulayan ve öldürme teşebbüsünde bulunan eski kocasını öldürdü" diye bir haber okuyorsunuz. bu tek cümlelik özet bile irkiltici tabii ama gerçeği aktarmakta o kadar yetersiz ki. o sistematik işkencede hamilelik boşunca ağır dayak var mesela, başka kadınlarla sevişmelerini anlatıp övünmek var. "yengelerini becerdim, sıra ananda" diye mesaj var. grup seks yapmayı kabul etmeyince kemerle öldüresiye dövmek var. severek evlenmişler ama erkek sevmekten bizim anladığımızı anlamıyormuş belli ki. 

önce polisi çağırıyor kadın, "hamilelikte şiddet çok yaygındır, eşinin isteklerine cevap veremiyorsundur, sonra geçer," diyor, vergilerimizle maaşını ödediğimiz memur. bir başka sefer, yine ilgisiz kalıyor polis, bir önlem almıyor.

derken kadın, iki çocuğu olmasına, herhangi bir geliri, gelecek güvencesi bulunmamasına rağmen boşanmak istiyor. ama ailesi, "bizde boşanma yoktur!" diyor. bizde boşanma yoktur, şiddet vardır, "erkek yapar" vardır. sonra kadın kendi ailesinden de, eşinin ailesinden de gizli, boşanıyor. ama kurtulamıyor adamdan. çünkü bizde, boşansan da kurtulmak yoktur, bir adam bir kadını nikâhına aldı mı, ona istediğini yapabilir ve kadın ondan vazgeçemez, bizde böyle!

boşandıktan sonra adam bir gün elinde silahla geliyor, kadını öldürmek istiyor. erkekler, bir kadını öldürmek istediklerinde ne kadar kolay ulaşabiliyorlar silaha, değil mi? kadın mutfaktan bıçağı kaptığı gibi saplıyor adama; katili oluyor ve kurtuluyor adamdan.

namme öztürk, bıçağı 55 kere saplamış; onu yargılayan mahkemenin en fazla üzerinde durduğu nokta bu. oysa her tokada, her tekmeye bir bıçak darbesi bile düşmemiştir; kırıcı sözleri saymıyorum.

bizde boşanma yok, biz kadınları erkeklere "eti senin, kemiği benim" diye teslim ederiz. eğer teslim olmak istemezse katlederiz ama işte bazı kadınlar kendilerini savunacak, canlarını kurtaracak gücü bulabiliyor. ama mahkeme, bir kadının canını savunmasını meşru müdafaa olarak göremiyor bir türlü.

erkek şiddetinin akp iktidarıyla arttığı çok söyleniyor, buna katılmıyorum. akp iktidarında değişen iki şey var bence; devlet artık kadınları erkek şiddetine karşı, eskiden koruduğu kadar bile korumuyor. ve kadınların özgürlük ve can güvenliği için verdikleri mücadeleye kayıtsız kaldığı gibi, köstek de oluyor. dünyanın başka ülkelerinde de kadınlar özgürleşmeye başladıkça, erkek şiddetinde bir artış olmuş ama devletin de parçası olduğu kamu, bunu engelleyecek önlemler almış. bizdeyse, mahkemelerden karakollara, devlet güçlerinden mahalleliye, ailelere kadar bütün sosyal çevre erkeklerin tarafını tutuyor. bu, akp’nin oluşturduğu siyasal iklimin bir sonucu.

diğer yandan şunun altını çizmek istiyorum. hiçbir kadın çaresiz olmamalı, hiçbir kadın kendisinin denetleyeceği bir gelirden mahrum bırakılmamalı, kamu, erkeklere karşı kadınları desteklemeli ve kimse birinden ayrılmak, kurtulmak için katil olmak zorunda kalmamalı. kendini savunma bir hak, kadın kurtuluş hareketi kendini savunan kadınları destekler ama bu, şiddete karşı mücadelenin biricik, en yüksek biçimi değil. sol tedrisattan geçip feminist olmayı seçmiş ama feminist tedrisata gönül indirmemiş bazı yol arkadaşlarımız, solun silahlı mücadele tahayyülünü (gerçekliğini değil, tahayyülünü) katil olmak zorunda kalmış kadınlar aracılığıyla kadın kurtuluş hareketine taşımaya çalışıyorlar, zaman zaman; buna istinaden yazıyorum.

tekrar edeyim, kimse, bir ilişkiyi bitirmek için bırakın katil olmayı, fazla zora bile girmemeli; kalp kırmamak yeterli olmalı.

yukarıda hikâyesini aktarmaya çalıştığım namme öztürk’ün 12 ekim günü yine mahkemesi var. namme cezaevinden çıkmak, iki çocuğuna kavuşmak istiyor. sonrası da kolay değil ama serbest kalması bunun ilk adımı.

kadınların katil olmaması için hepimizin yapabileceği çok şey var. bunlardan birincisi ve en önemlisi kadınlara şiddet uygulamamak; bunu belki eşinin, şiddet uyguladığı için mahkemeye verdiği ismail küçükkaya’ya ulaştırmak istersiniz. kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek için ilk yapması gereken şey kadınlara el kaldırmamak.

sonra kadınlara karşı şiddetin, şiddetin sadece fiziksel olarak can yakmayla, can almayla ilgili olmadığını, duygusal şiddetin de şiddet olduğunu görmek ve bundan da kaçınmak gerekiyor.

başka şeyler de var; kadınlara şiddet uyguladığını bildiğiniz kişileri uyarmak mesela, onları ayıplamak, onlardan uzak durmak. ailenizin hayatındaki işaretleri okumak, komşulardan gelen seslere kulak kabartmak, komşudaki şiddete müdahale etmek. yani erkek şiddeti karşısında susmamak; çünkü bazen sıra size gelmeyecekse de susmamak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi