Kesirli sayılar

Sayısal bir çocuk gündemi vardı ya bu hafta. Bu tartışmada genellikle gözden kaçan bir ayrıntıdan-özneden söz etmek istedim aslında; Çocuktan!

Zeyno sordu; ‘Bu işçiler ne kadar para kazanıyor baba’ diye. Çöpleri kamyonlara dolduruyordu işçiler. 8 yaşında Zeyno. Söyledim. Sonra okul kantininde tost fiyatına böldük. Kaç tane satın alabileceklerinin hesabını yaptık ‘Az yaa’ dedi. Zeyno. ‘Çok önemli bir iş bu’ dedi ‘onlar olmasa her yer çöp olur.’ Kapitalizm dedim, patronlar yüzünden. Sonra mesela patronların ne kadar para kazandıklarından söz ettim ve tost üzerinden hesapladık, kantin fiyatı, karışık tost, tek kaşar. ‘Ohaa’ dedi. Freire matematiği bu, bir işçi ile bir patronu karşılaştırmak matematikte. İki kere iki dört etmiyor çünkü…

Birlikte dolaşırken böyle sorular soruyor. Hoşuma gideceğini bildiğinden bu yaptığı. Gidiyor da tabii ki. Barcelona’da yürürken sormuştu yine ‘Devrimden sonra ne olacak baba’ diye. ‘Herkesin evi olacak mesela’ dedim. Hiç kimse aç kalmayacak, sağlığa, okula filan para ödemeyecek. ‘Eğlence de bedava olsun’ dedi. ‘Eğlenmek de ihtiyaç çünkü’…

‘Devletleri sevme kızım’ dedim bir kere. Daha da küçüktü o zaman. ‘Çocuğun beynini yıkamayın’ dedi yanımızdakilerden biri. Yeni tanışmıştık. Barcelona’da yemek yiyorduk birlikte. İçtendi bunu söylerken, elinde çatalını görgü kuralına göre tutarak, bana doğru sallıyordu bir yandan, ucunda patates kızartması, tekrar tabağa düştü düşecek. Ve gözleri dururlar mı onlar da kınıyordu beni. ‘Neden?’ dedim. Onların okulları var, kiliseleri, camileri, televizyonları, süslü püslü üniformaları, komik komik başkanlık törenleri filan var. Ben çocuğuma bir şey söylediğimde mi beyin yıkamış oluyorum?’

Brezilya’da ‘MST-Topraksızlar’ hareketinin okullarını dolaşıyordum. Onlara ‘futbolu seviyor musunuz’ diye sordum. Brezilya’da sorulacak en son soru, laf ola beri gele işte. O zaman maç yapalım dediler. Dersin ortasıydı. Oylama yapıldı. 18’e 1 çıktı sonuç. Sonra dersi kesip, dışarı çıkıp, maç yaptık.

Öğretmen karşı oy vermişti ama kaleye geçti…

Arjantin’in isyan günleriydi. Herkes sokaklardaydı zaten. Şenlikli zamanlardı, başkanlar, sarayın balkonundan helikopterle kaçıyordu filan. Çocuk işçiler de büyük bir yürüyüş yapmışlardı. Pankartlarında ‘ Çocuğuz, işçiyiz, hakkımızı istiyoruz’ yazıyordu.

Sayısal bir çocuk gündemi vardı ya bu hafta. Bu tartışmada genellikle gözden kaçan bir ayrıntıdan-özneden söz etmek istedim aslında; Çocuktan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi