KHK'lı yakınları sosyal dışlanmada birinci

KHK mağdurları müthiş bir sosyal dışlanma yaşıyor. Maddi ve manevi zorluklarla baş etmeye çalışırken, bir de toplumun,devletin sosyal hayattan tecridiyle uğraşıyorlar.

KHK mağdurları müthiş bir sosyal dışlanma yaşıyor. Maddi ve manevi zorluklarla baş etmeye çalışırken, bir de toplumun,devletin sosyal hayattan tecridiyle uğraşıyorlar. Bugün bunlardan birini anlatacağım.

Funda Sünbül, 28 yaşında bir hanım, 2 ila 8 yaş arası 4 çocuk annesi. Eşi Sadık Sünbül ise 10 yıllık bir polis memuruyken 24 Temmuz'da tutuklanmış, 15 aydır Sincan cezaevinde'ymiş ve KHK ile ihraç edilmiş. Funda hanım'ın babası da bir polis memuruymuş "babam ben 5 yaşındayken şehit edildi, yetim kaldım, şimdi de 4 çocuğumla genç yaşımda yalnız kaldım" diyor.

Funda hanım 15 aydır büyük zorluklar çekmiş. "4 çocuğum var, en büyügü 8 yaşında, en küçügü 2 yaşında, 3.cü çocugum kronik astım hastası, kalbinde de rahatsızlık var ve 1 yıldır lenflerinde şikayetimiz var, nekröz içeren lenf nodları var sıkıntılarımız çok, en küçük bebegimde epilepsiden süpheleniyor doktor, maddi manevi hiç bir destegim yok, malum eşim ihraç, Ankara'da kirada, 4 çocugumla yaşamaya çalışıyorum, lütfen sizden ricam bize de bir ses olun, Allah'a emanet olun" şeklinde gönderdiği mesaj sonrası sıkıntıyı hissettim ve hem telefonda görüştüm hem de arkadaşımı Sincan'ın ücra mahallelerindeki evine ziyarete gönderdim

Funda hanım'ın kayınpeder desteği de yokmuş. Oğluna kızgın olan baba, 15 ay boyunca ne oğlunu ziyaret etmiş ne de gelini ve torunlarını sormuş. Funda hanım'ın annesi, 2 kız kardeşiyle dul maaşıyla geçiniyormuş. Anlattıkları, dehşet veren bir sosyal dışlamanın hem toplum hem devlet tarafından yapıldığını gösteriyor. Kendisini dinleyelim.

"Eşim 24 Temmuz'da göz altına alınıp 1 Agustos'ta 6. sulh ceza hakimligi tarafından tutuklandı, tabi eşim gözaltındayken 7 aylık bebegimle emniyetin önüne, adliyeye gidip eşimi çok aradım, hakaretler küfürler duyduk polisler tarafından, eşimin yaşadıkları çok daha kötüydü, yemek yok, wc ihtiyacı için izin yok zaten. İbadet hakları tamamen kısıtlanmış, 10/15 metrekare odada 18 kişi kalmışlar ve işkenceye maruz kalmışlar, bu arada çocuklarıma eşimin işe gittigini söylemiştim ama."

Dışarıda bunlar olurken sosyal dışlamayı da yaşamışlar hep.

"Çocuklarım aşagıda oynarken kızıma "senin baban darbeciymiş, fetöcüymüş bizimle oynama, annemiz babamız kızıyor" demişler, ondan sonra ben onları hiç yalnız aşagıya tek göndermedim, bir gün aşagıya indik, 6 yaşındaki oğlumun üstüne çiğ yumurta attılar, bayağı araştırdım ama bulamadım, kapıda kalan ayakkabılarımızın içine idrar dökenler, kapımıza çöp koyanlar ve ben hep dik durmaya çalıştım, çocuklarıma yansıtmadım ama anladılar, 2 buçuk ay çocukları götürmedim görüşlere, götürdügümde anlattım durumu. Oglum her akşam hala "anne, babam suçsuz ona iftira attılar' dimi diye soruyor . Bebegim yarın 2 yaşına girecek babasının görüşünde abisi "babam gidiyor" dedi elleriyle dizine vurarak "off baba..." dedi ve eşim ağladı, kızımın dersleri günden güne kötüleşiyor babası, "kızım okumalısın" dedi geçen görüşümüzde, "baba sen okudun ne oldu, bak buradasın" dedi, küçücük akıllarıyla neler düşünüyorlar, onları en iyi ben anlıyorum ben de 5 yaşındayken kaybettim babamı... ama hamd olsun onların babaları geri gelecek, çok şükür eşim suçsuz, alnımız ak, başımız dik. Cezaevi şartlarına gelince. Yeni yapılan duruşma salonundan dolayı otobüsler kampüsün önüne götürmüyor, geride bırakıyor orada cezaevi otobüsünü beklerken polisler arama yapıyor, diger mahkum yakınlarından bir sürü küfür hakaret duyuyoruz, gardiyanlar saçma sapan gereksiz aramalar yapıyorlar, bebeklerimizin bezlerini açıyorlar, biraz tepki gösterirsek eşimize tutanak tutmayla, görüşümüzü iptal etmekle, tehdit ediyorlar. 25 kişilik koguşlarda en az 45 kişi kalıyorlar ama hepsi inanıyor sayısız hatimleri var eşim tesbih yapıyor, vakit geçiriyorlar herkes birbirine destek ama yaşadıgımız zulüm zorumuza gidiyor ailelerimizin yaptıkları, çevremizin yaptıkları zor işte, herkesin derdi çocukları, çünkü bu süreçte en çok onlar etkileniyor" diyor.

15 ay sonunda çocuklar psikolojik olarak çok etkilenmiş artık. "En büyük kızım 5-6 aydır saçını dişiyle koparıp atıyor benim görmedigim yerde, 6 yaşındaki oğlum ise okulda altına kaçırıyor, tabii geceleri de devamlı kavga ediyor kardeşiyle, arkadaşlarıyla. Onun için "Prozac" isimli psikolojik ilaç kullanıyor ama bugün oglum yine altını ıslatmış, yarın yada hafta içi tekrar götüreceğim kontrole"diyor. 4.5 yaşındaki çocuksa astım hastasıymış. "Takip ettiriyorum lenf nodülleri için, Dr. Sami Ulus onkoloji'ye götürüyorum, kalp rahatsızlığı da orada takipli, astımı için Dışkapı çocuk hastanesine götürüyorum" diyor. 2 yaşındaki bebeği de kasılmaları için EEG çektirmeye götürecekmiş.

Hani halk arasında bir söz vardır ya, felaket bir geldi mi hiç durmaz, üst üste gelir. 4 çocuğa rağmen geçimini sağlamak için evde pasta, börek yapmaya başlamış, fakat elinde bardak kırılmış, ve elinin siniri kesilmiş, bir müddet sinir kesisi anlaşılmamış, sinirler dikilmiş ama sol parmaklarında uyuşma kalmış, fizik tedaviye yollamışlar devlet hastanelerinde sıra bulamamış, özel hastanelerde ücret talep edince oraya da gidememiş, şimdi pasta yapmaya çalışsa da bu sefer satın alan kalmamış.

Funda hanım Sincan kaymakamlığı Sosyal yardımlaşma müdürlüğüne başvurarak zor durumda olduğunu söylemiş ama burada da terslenmiş. "Üstümde hiç bir varlıgım yok eşim tutuklu, hiç bir gelirim yok" demiş, müdür ona "ihraç olanlara yardım vermiyoruz senin eşin bir de tutuklu yani tam suçlu, sana yardım yapmam. yetki benim" demiş. Ardından "yardıma ihtiyaç sahibi olmadığınız tespit edilmiştir" diye kağıt yollamışlar.

Sincan Belediyesine de müracaat etmiş, onlar da eve gelip araştırma yapmış ve yine kaymakamlığın verdiği cevabın aynısını vermişler.

KHK'lılar zaten işlerinden atılmış, bir kısmı tutuklu, bir kısmı iş bulmuş olsa da önemli bir bölümü büyük zorluklar yaşıyor. Bu kadar sosyal tecride büyükler dayanmaya çalışsa bile küçükler dayanamıyor, çok vahim tablolar oluşuyor. Bu durumdaki insanlara devlet kapıları da kapanıyor işte.

Şehir magandaları tarafından saldırıya uğrayan gaziler için hepimiz çok üzüldük, politikacılar bunu kendilerine siyasi malzeme etti, ama burada bir dram var, gören var mı? Yetim kalmış bir polis kızı KHK'lı eşi olunca demek böyle oluyor. "Gazi, şehit değerlendirmeleri KHK'lı olup olmamaya bağlı mı değişiyor?" diye sormak lazım yetkililere.

Her statünün üstünde bu toplumda herkesin insan muamelesi görmesi lazım. Babasından dolayı ne çocuklar ne de eşler cezalandırılmalı ne de kimseye yargısız infaz yapılmalı. Bir de suç kesinleşmeden vurulan toplum ve devlet damgaları var ya, işte onlar mazlum insanları en çok yaralayandır. 16 ayı bulmuş bir süreç sonunda çok zor durumda olan insanlar olduğunu iletmek, insan olarak bizim vazifemizdir, insani bir yönetim sergilemekse yöneticilerden beklediğimiz vazifeleridir.

@gergerliogluof

www.omerfarukgergerlioglu.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi