Ergun Babahan
Kılıçdaroğlu yolsuzluk dosyalarıyla Erdoğan’ı deviririm sanıyorsa, yanılıyor
Türkiye’de yolsuzluk, rüşvet sıradan olaylar haline geldi. Merhum Turgut Özal’ın "Benim memurum işini bilir" sözüyle normalleştirilen rüşvet çarkı İslamcı AKP zamanında zirve yaptı. Rüşvet alan toplumda saygın kişi haline geldi, alamayanlar onlara imrenir hale geldi.
Şark toplumlarında "bahşiş" adı altında olağan hale getirilen rüşvet toplumun tüm hücrelerine sızmış durumda. Kurtuluş Savaşı’nın ardından bir dönem yeninin kurulması için kendisini adayan kadroları bir kenara koyarsak, yolsuzluk hiç gündemden düşmedi.
Rüşvetin ve yolsuzluğun sıradan ve hatta haklı ve meşru bir eylem haline gelmesine ise 17-25 Aralık sürecinde tanıklık ettik. Dünyanın hukuk devleti olan hiçbir ülkesinde görülmeyecek bir şey oldu ve "Çalıyorlar ama çalışıyorlar" sözü bir atasözü gibi hayatımıza girdi.
Bu sözün günlük yaşama girmesi, yöneticilerinin yolsuzluğa bulaşmasının doğal karşılanır olması, Cumhuriyetin 100 yıla yaklaşan varlığı sürecinde seküler ve İslami bir ahlak yaratmaktan ne kadar uzak kaldığının göstergesi oldu.
Kamuoyu araştırmalarının da gösterdiği üzere, yolsuzluk ve rüşvet Türkiye’de hiçbir zaman temel sorun olmadı. Bu ülkede insanların yasaya aykırı biçimde dere yatağına ev yapıp sel baskınına maruz kalmaları hafızalarda çok taze. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Giresun’da sele maruz kalan evlerin yerine aynısını yaptırıp insanlara teslim etti:
"Giresun’da 22 Ağustos 2020’de etkili olan sağanak nedeniyle sel ve heyelanlar meydana geldi. Özellikle Dereli ve Doğankent ilçelerinde; dereler taştı, cadde ve sokaklar nehre döndü, park halindeki araçlar sele kapılarak sürüklendi.
5’i asker, 11 kişinin hayatını kaybettiği, 4 kişinin kaybolduğu selde, 19 bina da yıkıldı, 361 yapı hasar gördü, alt ve üstyapı ile elektrik, su ve telefon hatları da hasar gördü. Afetzedeler için ilçede yıkılan ve riskli yapıların yerine TOKİ tarafından 213 konut ve 82 iş yeri inşa edildi."
Alan razı, satan razı sisteminde sistem böyle işliyor. AKP böyle CHP farklı mı? Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel günlerdir dikkat çekmeye çalışıyor ama boşuna… Marmaris’in CHP’li belediye başkanı, AKP’ye yakın Sinpaş şirketinin Milli Park alanı içinde muhafazakarlara uygun devre mülk inşasına destek veriyor. Şirket bu projenin reklamlarını başta HalkTV olmak üzere CHP’ye yakın medya organlarında yapıyor.
Marmaris küçük bir örnek, CHP’nin yönetimindeki Kuşadası, Marmaris, Bodrum gibi ilçelerin, Kadıköy’ün haline bakmak bile CHP’nin yolsuzluk dosyası açabilecek bir konumda olmadığının açıkça ortaya koyuyor.
Yolsuzluk bir partiye özgü bir sorun değil bu ülkede ve halkın önceliği değil. Tüm partilerin yolsuzluzluğa bulaşmış olduğu bir gerçek. Siyasetin bir zenginleşme yöntemi olduğu siyasilerin aktif siyaseti bıraktıktan sonraki yaşam tarzlarına bakarak görülebilinir. Ayıplanmayan, toplum nezdinde itibar gören insanlar bunlar.
Yolsuzluk yeni bir toplum vizyonu, liyakat, yepyeni bir eğitim sistemi ve bağımsız yargı ve tarafsız kolluk güçlerinin katkısını gerektiren uzun bir mücadele. Bu ülkenin 100 yıllık tarihi yolsuzlukla mücadelenin bir hikaye olduğunu ve çalanın yanına kar kaldığını ortaya koyuyor. Yolsuzluktan mahkum edilen tek bakanın Tuncay Mataracı olması tesadüf değil elbette.
Bugün farklı olan rakamların çok büyümesi ve yolsuzluğun tamamen kurumsallaşması. Herkes olup bitenin farkında ama yolsuzluktan rahatsız değil. Yoksulluk ve geleceğe dair bir umudu kalmamasından rahatsız. Bu gerçeği görüp toplumu tanımak ve ona uygun siyaset üretmek gerekiyor.
Milyar dolarların havada uçuştuğu bir dönemde Kılıçdaroğlu elbette önüne gelen 6 milyar liralık tren yolu ihalesi yolsuzluğunu açıklamak zorundadır ama kendi evinin de camdan olduğunu unutmadan. Onca söyleme rağmen Edirne’de kendisine hakaret eden Alaattin Çakıcı’yı törenle ağırlayan, Bolu’da açıkça faşizan uygulamalara imza atan belediye başkanları olduğunu ve kendisinin bu insanlarla çalışmayı içine sindirdiğini aklında tutarak…
Muhalefetin asıl ortaya koyması gereken nasıl bir toplum vizyonu olduğu, ekonomiyi nasıl düzelteceği, duran çarkları nasıl yeniden çalıştıracağı olmalıdır. Halkın yarı yakının muhalefetin ekonomiyi yönetmeye ehil olmadığını düşündüğü bir toplumda başta CHP olmak üzere muhalefetin kafa yorması gereken gerçek budur. Ekonomide vizyonu olan isimleri geri plana atıp sadece emekli bürokratları öne çıkararak başarı sağlamak mümkün değildir. Bu konuda en sıkıntılı parti olan CHP’nin ekonomi kadrolarını yenilemesi mutlak zorunluluktur.