Korktukça gelen o sıra kime geldi?

10 Ocak günü HDP’nin kapatma davasında, ilk defa sözlü savunması dinlenecek. Mahkemede savunma yapılırken demokrat olmayanları ve sadece kendisine demokrat olanları hepimiz izleyeceğiz.

''Özgürlük ve demokrasi kelimelerini sürekli duyduğunuz dakika şüphe edin. Gerçekten özgür memleketlerde kimse size özgür olduğunuzu, sürekli vurgulamaz.''

Jacques Fresco

Ülkemizde siyasi trafik o kadar yoğun ki bazı konular gündemden çok çabuk düşebiliyor. Bunun esas sebebi siyasi trafik ama bir o kadar da tanığı olduğumuz hak kayıplarının yarattığı yorgunluk ve bunalım söz konusu. Bazen bırakın bunların konuşulmasını, tartışılmasını bile duymak istemiyoruz. Hemen başka konularla kafamızı dağıtmaya çalışıyoruz. Bu aslında gayet insani bir refleks. Neden bu kadar siyasi iklimin parçası olalım ki.

Geçen hafta malumunuz İstanbul Belediye Başkanı Sayın EKREM İMAMOĞLU’nun davasında çıkan karar, gündemin baş sıralarında yer aldı. Bu karar yanlı bir karar ve CHP’li olmaya gerek kalmadan amasız fakatsız her demokrat insanın itiraz edeceği bir durum. Kendi namıma HDP’nin eski yöneticisi olarak, Eş Belediye Başkanlarımıza, siyasetçilerimize uygulanan adaletsiz kararlara karşı ne kadar itiraz ediyorsam aynı ölçüde buna da itiraz ediyorum. HDP’de görev yaptığım zaman zarfında seçmenlerimizle sıkça buluştuğumdan dolayı biliyorum ki HDP’li pek çok kişi de benimkine benzer bir ruh halindedir.

Böyle düşünürken, CHP’nin, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecinde ‘’ANAYASAYA AYKIRI AMA EVET OYU KULLANACAĞIZ‘’ sözlerini unutmuş değiliz. (Buradan o oylamada HAYIR diyen CHP vekillerine ayrıca selam olsun) Bunun neticesi hepimizin malumu; dönemin HDP vekilleri mücadeleleri yüzünden rehin alındı ve çoğu halen rehin durumda.

Diğer yandan Eş Belediye Başkanlarının daha göreve gelmeden seçildikleri belediyelere kayyum atanması özellikle HDP seçmeninin hafızasında. Bunun, bölge halkları açısından en başta da Kürtlerin demokrasi inancına ciddi bir sekte vurduğunu anlamak gerekir. Özellikle bu kararlar alınırken batıdan sesin az gelmesi ve meclisteki muhalif yapıların cılız açıklamaları, bu anlamda bölge halklarında kırgın bir ruh haline sebep oldu.

Buna rağmen HDP seçmeni, partisinin tutumu neticesinde, İstanbul belediye seçimlerinde, özellikle de tekrarlanan seçimde, Sayın İMAMOĞLU’na yapılan haksızlığa ‘dur’ demek için kendi adaylarıymış gibi destek verdi.

Bugün ise Sayın Ekrem İmamoğlu’na uygulanan adil olmayan bu kararı aslında en iyi anlayan da yine HDP seçmeni oldu. Bu karara en yüksek perdeden itiraz etmenin gerekliliğini bilen yine bizleriz. Eski Eş Başkan Demirtaş’ın durumu çok güzel özetleyen mesajını hatırlamak zorundayız; “Sarı öküzü vermeyecektiniz”. Bu açıdan baktığımızda süreç boyunca gösterilecek tepki çok büyük bir önem arz ediyor.

Bu karar çıkınca ARTI TV’ye bağlanan AHMET TÜRK’ün açıklaması çok şey anlatıyordu. Sayın Türk, mazbatasını aldıktan kısa bir süre sonra tutuklu olarak gözaltına alındığını, mahkeme kararı belli olmadan tutuklama kararı çıkmış gibi, cezaevine gitmek için polis ve kendisinin biletlerinin alındığını anlattı. Mahkeme kararının sadece piyes gereği olduğunu ifade etti. Aslında hak kayıplarına uğrayan muhalif siyasetçiler için bu yaşananlar emsal teşkil etmekte.

Tabii diğer yandan Diyarbakır Eş Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın tutuklanmasını da hatırlamak gerekir. Kendi Eş Başkanlık dönemi öncesi atanan kayyumun yüksek harcamalarını ifşa etmişti. Bu yüksek harcamalar, o dönem ne kadar gündem oldu bilmem ama taraflı veya tarafsız fark etmeksizin bu lüks harcamalar kabul edilebilecek bir şey değildi. Bu süreçten kısa bir süre sonra Amed Belediyesi de kayyum atanarak bu haksızlıklardan nasibini aldı.

SIRA KİMDE?

Tekrar CHP’ye ve İstanbul’a dönelim. Önce İstanbul İl Başkanı Sayın CANAN KAFTANCIOĞLU ve şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı EKREM İMAMOĞLU. Acaba şimdi sıra kimde?

Diğer yandan Sayın Ekrem İmamoğlu’nun cezasının onanma sürecinin uzayacağı beklentisini de doğru bulmuyorum. Seçim öncesi cezanın onanmaması İmamoğlu’nun siyaseten önünü açacak, bu net. Bunu da en iyi Sayın ERDOĞAN bilir. Siyasi geçmişinde ilk büyük çıkışı hepimizin hafızasında. Seçim sürecindeki yasağa halkların tepkisinin ne kadar büyük olacağı hepimizin malumu.

Eş Başkan Demirtaş’ın dosyasının onanması 41 günde, Selçuk Mızraklı’nın cezasının onanması ise 35 günde tamamlanmıştı. Dolayısıyla Ekrem Bey’in cezasının onanmasının da uzun sürmeyeceğini tahmin ediyorum.

Mahkemelerin yıllarca sürdüğü bir ülkede adaletin gerektiğinde ne kadar hızlı olabileceği hepimizin biliyoruz. Bu açıdan seçim süreci yaklaşırken yapılabilecek manevralara karşı uyanık olmak elzem görünüyor.

HDP’NİN KAPATMA DAVASI

Şimdi biraz arkanıza yaslanın. Bilindiği gibi 10 Ocak günü HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ kapatma davasında, ilk defa HDP’nin sözlü savunması dinlenecek. Ülkenin üçüncü büyük partisine yönelik bu durum aslında seçmenleri için de çok önemli. Mahkemede savunma yapılırken demokrat olmayanları ve sadece kendisine demokrat olanları hepimiz izleyeceğiz. Almanların kullandığı bir söz vardır; “Kendi gölgesi üzerinden atlamak”. Bu tavrı kimler gösterecek merakla göreceğiz. Geçmişten bakalım kimler ders almış.

Umuyorum ilk fırsatta, artık iç siyasette kavga etmenin bir karşılığının olmadığını her kesim fark eder; iktidar bloğu dahil.

FERHAT ENCÜ’YE UYGULANAN ŞİDDET

Geçen hafta Halkların Demokratik Kongresi ve Demokratik Alevi Dernekleri’nin birlikte düzenlediği Maraş-Roboski anma paneline katıldım. Konuşmacılardan biri de kardeşlerini, yakınlarını kaybeden sevgili FERHAT ENCÜ idi. Sayın ENCÜ, Roboski’de yaşananları anlatırken duygularını bir yana bırakarak ısrarla demokrasi ve adalet vurgusunda bulundu. ENCÜ’nün bu duruşunu gerçekten büyük bir erdem olarak görüyorum. Acının hafiflemesi demokrasi ve adaletin gelmesiyle mümkün olduğunun ispatı.

Ertesi gün Kadıköy’de herkesin malumu bir olay yaşandı. Sayın ENCÜ acılarını demokratik siyasetle çözebilmek için önce mecliste vekil oldu ve şimdi de İstanbul İl Eş Başkanlığı görevini üstlenmiş durumda. Encü’nün inatla sürdürdüğü demokrasi mücadelesine karşı uygulanan tutum çok derin bir acıyı barındırıyor.

ENCÜ’ye uygulanan şiddet aslında sadece ona değil, demokrasi talebini dillendiren herkese uygulanmıştır. Bunu sadece HDP seçmenleri ile kısıtlı görmemek gerekir. Bunu böyle görenler “kendine demokrat” olanlardır. Sayın ENCÜ ile yolculuğumuz sırasında epeyce sohbet ettim. Sohbetimizde en önemli konusu coğrafyamızdaki acılarla yüzleşme üzerindeydi. FERHAT ENCÜ’ye ve tüm demokratlara geçmiş olsun dilemek istiyorum. Bir geçmiş olsun dileği de o gün görev yapan başta Artı TV olmak üzere tüm demokrat basına.

Elbet halklar demokrasinin halayını birlikte çekecek. O gün eminim demokrasi şehitleri de bizlere gökten eşlik edecek. Mutlaka kazanacağız.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi