Koray Düzgören
Kürt oyları için yeni bir ‘Barış Süreci’ umudu mu?
Bu soruyu sormamın nedeni yukardaki fotoğraf.
AKP'li üç milletvekili, üç eski bakan geçtiğimiz hafta Londra'da, çözüm süreçlerini incelemek amacıyla yapılan bir toplantıya katıldı. Eski İçişleri Bakanı Efgan Ala, eski Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve eski Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın katıldığı toplantıyı eski Kürt İnsan Hakları Projesi (KHRP) yönetmeni Kerim Yıldız'ın başkanlığını yaptığı Demokrasi Geliştirme Enstitüsü düzenledi.
İngiltere'de İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na yakınlığıyla bilinen DPI (Democratic Progress Institute) Demokrasi Geliştirme Enstitüsü uzunca bir süredir Türkiye'de Kürt sorununa demokratik çözüm arayışları çerçevesinde toplantılar, seminerler, çalıştaylar ve seminerler düzenliyor. Bu tür silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelere ve bölgelere ziyaretler yapılıyor. Bu süreçlerde bizzat görev almış, çalışmış politikacılar, uzmanlar ve insan hakları savunucuları ile bu toplantılara katılanların bir araya gelmeleri sağlanıyor. Türkiye’nin bu deneyimlerden ve barışla sonuçlanan olaylardan ne gibi dersler çıkartabileceği tartışılıyor.
Geçmişte bu toplantılara ve Kuzey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti, Güney Afrika Cumhuriyeti'ne yapılan gezilere Türkiye'den de AKP, CHP ve HDP’li milletvekilleri ile bazı gazeteciler ve insan hakları savunucularının katıldıkları biliniyor.
Barış Süreci’nin AKP tarafından sonlandırılması ve savaş konseptine geçilmesi ile bu toplantılar önemini kaybetti.
Uzunca bir aradan sonra, geçtiğimiz hafta AKP'li üç milletvekilinin (biri Kürt kökenli) katılımı ile yeni bir toplantının yapıldığı anlaşıldı. Bu toplantıyla ilgili fotoğraf ve haber DPI Vakfı'nın sitesinde yayınlandı. Toplantıya Kuzey İrlanda çözüm sürecinin mimarı Tony Blair’in başbakanlık müsteşarı Jonathan Powell, İrlanda eski Dışişleri Bakanı Dermot Ahen ve eski Kuzey İrlanda Bakanlığı Politik Direktörü Sir Bill Jeffrey de katıldı.
Toplantının baskın seçim kararının alındığı bir süreçte yapılmış olması çeşitli soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
İktidarın, son yapılan kamuoyu yoklamalarında MHP ile ittifak halinde bile yüzde 50+1 oranına ulaşamayacağı anlaşıldıktan sonra yeniden Kürtlere dönüp, 'Barış Süreci canlandırılabilir’ imajı vermeyi amaçladığı ileri sürülüyor.
Son 2.5 yıldır Kürt şehir ve kasabalarına yönelik devlet şiddeti, iktidarın Güney Kürdistan bağımsızlık referandumuna karşı takındığı düşmanca tavır, Afrin'in işgali ve sivillere yönelik katliamlar nedeniyle AKP'ye oy vermiş seçmenlerin partilerini desteklemekten vazgeçtiğine ilişkin bilgi ve bulgular kamuoyu yoklamaları ile de doğrulanıyor.
Kürt seçmen ayrıca partilerinin Kürt düşmanı MHP ile ittifak yapmış olmasını da içine sindiremiyor. Buna da tepki gösteriyor.
Batıda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı İzmir, İstanbul gibi metropollerdeki Kürt seçmenlerin yaklaşımlarının da farklı olmadığı söyleniyor. Bu durumda Kürt oylarının, hem cumhurbaşkanlığı hem genel ve hem de yerel seçimler için büyük bir önem taşıdığı ortada.
Aslına bakılırsa DPI, son dört yıl içinde düzenlediği toplantılarla, barış süreçlerinin mimarları ya da katılımcılarıyla yapılan görüşmelerle bu konuyu enine boyuna inceledi. AKP yönetimi barış masasını devirmeseydi, savaş konseptine dönüş olmasaydı artık müzakere sürecine geçilecekti.
Bunun yerine AKP, devlet içindeki derin yapılarla koalisyonu barışa tercih etti. Kürt meselesini savaşla, baskıyla, Kürtleri sindirerek çözebileceğini zannetti. Bu sayede iktidarlarının devamını sağlayabileceğini hesap etti.
Bunu yaparken de Kürtleri dışlamış oldu. Kendisini destekleyen Kürtleri büyük ölçüde kaybetti.
Şimdi ise mutlak iktidar için bir türlü istediği oy oranına sağlayamıyor. Ve bu nedenle yine Kürt oylarına muhtaç hale geldi.
Yine yalan yanlış bir ‘Çözüm Süreci’ başlatıp Kürtlerin barışa olan özlemleri istismar mı edilecek?
Acaba İngiltere Erdoğan’ın iktidarını devam ettirmesi için böylece bir destek mi sunmak istiyor.
Yukardaki fotoğrafı, katılanlara da baktığımızda böyle okumak çok mu spekülatif olur acaba?
Olsun. Siz yine de fotoğrafa bakıp düşünün. Bu AKP'li üç eski bakan Londra'ya liderleri Erdoğan’ın izni olmadan katılabilir mi?
Ve son soru? Orada ne yaptılar?