Ahmet Nesin
Kürt soğanın cücüğünü kime vereceğini şaşırdı!..
Sadece ben değil, biçok arkadaşım artık şaşırmadığını söylemeye başladı. Mesela eşim Hilal de artık hiçbişeye şaşırmıyor, o kadar ki doktora mı sorsam diye düşünürken bir de baktım ki ben de şaşırmıyorum, yani ya ikimiz de doktorluk olduk yada herkese uyum sağlayıp "Şaşırmayanlar Klübü"ne bilmeden üye olmuşuz. Hırsızlığa da, stokçuluğa da, işkencelere de, öldürülmelere de, hapsedilmelere de bir şekilde alışıyorsun, kanıksamaya başlıyorsun. En çok sıra sana, yani kendine geldiğinde şaşırman gerekirken, tam tersi oluyor, çünkü sen o zamana kadar "Sıra bana kadar geldiyse" moduna giriyorsun ve artık yapacak pek bişey kalmıyor.
Bu şaşırmama durumu her iktidarın olduğu gibi Recep Tamam Erdoğan'ın da çok sevdiği bişey, çünkü insanlar şaşırmaktan vazgeçmeye başladıklarında daha da faşistleşebiliyorsun devlet yada yönetici olarak.
Dedim ya, ben de uzun zamandır aynı durumdaydım ama bu soğan işiyle sanırım artık kurtuldum artık. İlk önce Hilal'in mesajını görünce gülmekten karnıma ağrılar girdi. Hilal'in hem Facebook'da hem de Twitter'da attığı mesaj şöyle:
"Damat Berat talimat verdi depolarda soğan sayımı başladı.
İllere göre soğan sayısının dağılımı.
İstanbul: Açılan soğan torbası sayısı 4030, sayılan soğan sayısı 2570, çürük soğan 765
Ankara: Açılan soğan torbası 3730, sayılan soğan sayısı 1890, çürük soğan sayısı 436."
Gülerken de esasında halime şükretmeye başladım, çünkü enflasyonu düşüren soğan yerine patates olsaydı önce Hilal hapı yutmuştu, dolayısıyla da ben. Hilal'in patates sevdası Kürdün soğan sevdasından beter bir durumda. Size bunu kendimle kanıtlayabilirim esasında, Hilal'in tanıştığımızdan beri en büyük yalanı benim yakışıklı olmamı söylemesidir. Çirkin bir herif olmamakla beraber yakışıklı olmadığımı da bilecek kadar alçak gönüllüyümdür. Ancak bu patates sevdasını öğrendikçe Hilal'in beni yakışıklı bulma nedenini anladım ve beni mutlu etmek için yalan söylemediğini anladım, çünkü ben koca kafalıyım ve kafam tam bir patatese benziyor. Zayıflasam da aynı babam gibi kafam büyük kalıyor. Mesela son zamanlarda evde tadilat olduğundan ve hep dışarıda yediğimden 3 kilo aldım ve Hilal'den fırça yedim. Oysa 3 kilo fırça atılacak bir durum değildir ama ben bu 3 kilonun 2 kilosunu başımda alıyorum, 1 kilosu gıdı olarak geliyor bana. Annem her Pazar program sonrası arıyor beni ve 1 hafta zayıfladığımı, diğer hafta da kilo aldığımı söylüyor.
Neyse ya, bakan Berat Albayrak'ın soğan stokçularına karşı açtığı amansız soğan savaşı varken size ne Hilal'in patatesinden yada benim patates kafamdan. Ben ilk soğan demeçleri verilmeye başlanıldığında birileri, pardon ekselans bakanları laf olsun torba dolsun diye konuşuyorlar sandım. Oysa dün anladım ki hiç şaka neyim yapılmıyormuş, siyasetten ve ekonomiden anlamayan benmişim, ne yapayım, patates kafa olunca ancak bu kadarını anladım.
Evet, önceki gün olan oldu ve ekonomist iktisatçısı Berat Albayrak, Mardin'de kaçak 30 ton soğanı yakalattı. Şimdi hepimiz ailecek televizyonun karşısına geçmiş enflasyonun ve doların ne kadar düşeceğini bekliyoruz. O kadar şaşırmış durumdayım ki, google'a girdim ve marksizmin soğana katkılarından tutun da Marx'ın Das Capital'inde soğan üreticilerinin soğan ekim işçileri üzerinden ne kadar artı değer elde ettiklerine kadar araştırdım. Bunu bilmem gerekiyor ki, stoktan elde edilecek yeni bir artı değerin miktarını öğreneyim.
Bir de tabii bu kadar kocaman kocaman iller varken neden nüfusu 1 milyon bile etmeyen Mardin'de arandı bu stoklanmış soğan. Acaba bu enflasyonu ortalığı karıştırıp daha rahat Kürtçe konuşma fırsatı bulmak için mi çıkartacaklar soğan stoğu yaparak diye de düşünmekten kendimi alamadım ama gelip gidip biyerde tıkanıp kalıyorum. O da şu, sayın iktisatçı ekonomisti bakanım ve sayın cumhurbaşkanın başkanımsı reisi Kürtler soğan stoğu yapamazlar ki, onlar soğanı gördüklerinde önce okşarlar, sonra nemli gözlerle seyrederler ve sert biyere koyup yumruğu geçirdikleri gibi kırıp yerler. Tabii siz bir şekilde halkımıza enflasyonu Kürtlerin çıkardığını anlatabilirsiniz, ben inanıyorum ki Diyarbakır, Van ve Siirt'te de devlet güvenlik güçleri çok ciddi araştırmalar yapıyor ve camilerden soğan hutbelerinin okunmasına az kaldı.
Neyse ki çocuklarım artık büyüdü ve onlara bunu anlatmak zorunda değilim. Üç çocuğumdan da ufak bir ricam olacak ve bunu ilk kez yazıyorum, Hilal bile bilmiyor, Canım evlatlarım, gelinim ve damatlarım, sizden babanız olarak tek bir ricam var, Recep Tamam Erdoğan ve yakinleri tamamen geri dönmemek üzere siyasetten gidene kadar çocuk yapmayın, hepiniz çalıştığından dolayı bu saçmalıkları ben anlatmak zorunda kalacağım. Bana acımıyorsanız annenize acıyın, yaşamının geri kalanını tırlatmış bir deliyle geçirebilir aksi halde.
Kürdün elinde bir oy vardı, onu artık kime vereceğinden neredeyse emindi, şimdi de diğer elinde soğanın cücüğü var ama onu nereye koyacağına henüz karar veremedi.