‘’Kurtlar Vadisi-Medya’’ Başlıyor!

Canard Enchainé her sayısında bir 'Neredeyse Hayali Bir Söyleşi' yayınlar. Biz de, Abdülhamid döneminden bu yana gazetecilik yapmış bir büyüğümüzle matbuat meselelerini konuştuk:

Öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Türk medyasında bu aralar önemli ve ilginç olaylar meydana geliyor. 3 gazete, 2 TV kanalı, çok sayıda radyo, haftalık ve aylık dergileri olan bir medya grubu, sahip değiştirdi. Yeni patron hakkında garip bilgiler var. Nedir sizin değerlendirmeniz?

Okudum. Miran Efendinin kemikleri sızlamıştır diye düşündüm. Ben çok patronla çalıştım. Ahmet Emin Bey, Sabiha Hanım’la Zekeriya Bey, Yunus Bey… Onlar da mezarlarında takla atmıştır herhalde. Bizim zamanımızda gazete sahipleri de gazeteci idiler. Başyazar idiler, meslekten gelmişlerdi. Okumuş yazmış ciddi, münevver insanlardı. Muhafazakar ya da sosyalist idilerdi ama önce insan idiler. Mesleklerini layıkıyla yerine getiren şahsiyetlerdi. Bazıları mebusluk filan da yapmıştı. Şimdi bahis mevzuu olan bu kişi, gazetesinde yanlış yapan bir muhabiri cezalandırmak için mesela ayağından mı vuracak? Hem sonra bu gazete grubunun eski sahibi, - Kimse? Tanımam- bu kişiden başkasını bulamamış mı malını satacak? Bir de bu yeni patron bu kadar parayı nereden bulmuş da grubu satın almış ki? Kredi mi almış acaba? Yoksa arkasında başka gizli bir patron mu var?

Evet efendim. Anladım. Daha ileriye gitmeyelim isterseniz, başka konulara zaman kalmayabilir. Sizi de çok yormayalım…

Yoo estağfurullah…

Bu hafta içinde bir gazetede bir köşe yazarı ‘’ Vatikan’ın kadrolu cinleri’’nden söz etti. Sizin zamanınızda da bu tür konular gündeme gelir miydi?

Gözlerim yorulmasın diye abur cubur, fuzuli gazeteleri okumuyorum bile. ‘’Vatikan’ın cinleri’’ni duymadım. Mizah sayfasında mı çıkmış, cinci hoca mı bunu diyen yoksa köşe yazarı mı?

Pelikan uzmanı gazeteci bir hanım ‘’Türkiye çok hür bir memleket’’ buyurmuş. Doğru mu sizce?

Pelikanlar adına konuşuyorsa muhakkak doğrudur. Şimdilik kimse pelikanları vurmuyor, yuvalarını dağıtmıyor, hapse atmıyor, hicret yollarına mani olmuyor. Hatta bildiğim kadarıyla Boğaz’da yalılarda besliyorlarmış pelikanları. Yok gazeteciler adına konuşuyorsa yine doğru olabilir. Çünki, gazetecinin hürriyeti, hapisdeki gazeteci sayısı ile doğru nispette  ise hanımefendi haklıdır. Bu işleri bizim Hıfzı iyi bilir. Onun arşivi zengindir ve çok kültürlü bir çocuktur!

Siz Atatürk döneminde de gazetecilik yaptınız. O zaman eğitim/öğrenim müfredatında cihad var mıydı?

Abdülhamid döneminde bile yoktu!

Ne oldu? Sinirlendiniz birdenbire…

Yok bir şey… Yok bir şey… Siz buyrun…

Sizin dönemizdeki devlet yetkilileri racon keserler miydi? Yoksa onların yerine racon kesen başkaları var mıydı?

Pardon ne keserler miydi? Nasıl yani?

Peki efendim, izninizle son soruya geçiyorum: Televizyon seyrediyor musunuz bilmiyorum. Geçenlerde gazeteci olduğunu söyleyen bir kişi, ‘Hükümet aleyhine yazarsanız, patrona talimat veririm, gereğini yapar’ dedi. Sizin zamanınızda da var mıydı böyleleri?

Bakın genç meslektaşım, ben çok yaşlı bir insanım, gazeteleri ancak pertavsızla okuyabiliyorum. Kulaklarım da ağır işitiyor. Televizyon güzel bir alet. Hele son zamanlarda renklisi de çıktı. Güzel manzaralar seyrediyorum bazen. Müteharrik fotograflar… Var bizim evde de, torunlar açıyor. Ben yalnız olduğumda da açıyorum televizyonu ama sesini kapatıyorum. Çünki hem kulaklarım iyi duymuyor,  duysa da saçma sapan sözler sarfediyor bir takım adamlar. Rahatsız edici. Meymenetsiz, suratsız bir şüreka. Sesini kapatıyorum, elektrik sarfiyatı da azalıyor böylece. Patrona talimat veren kimmiş?  Eskiden Reisicumhur ya da Başvekil bile patrona talimat vermezdi, veremezdi. Bu işler daha ince, usturuplu bir şekilde yapılırdı. Devri değişmiş, devir bozulmuş anlaşılan.

Değerli yorumlarınız için teşekkür ederiz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi