Koray Düzgören
Kürtlerin olmadığı bir demokrasi masası kurulabilir mi?
Bir masa edebiyatıdır gidiyor.
Biliyorsunuz bir barış masası vardı. Kürt meselesinin barışçı çözümü için büyük umutlarla başlatılan İmralı süreci ve bu amaç doğrultusundaki çabaları ifade eden bir tanımlamaydı.
Bu çabalar sonucunda oluşturulan demokrasi deklarasyonunun 28 Şubat 2015’de Dolmabahçe Saray’ında okunmasıyla hedefi barışçı çözüm olan müzakere sürecinin başlaması bekleniyordu.
Ama olmadı. Böyle bir barış sürecine temelden karşı olan güçlerin de desteği ile Erdoğan o barış masasını devirdi ve Türkiye savaş konseptine dönerek karanlık ve dipsiz bir sürece yuvarlandı.
Halen de yuvarlanmaya devam ediyor.
Devletçi paradigmalardan kurtulamamış yetersiz ve bölünmüş muhalefetin bir türlü birleşerek ortak bir cephe oluşturamaması iktidarın en büyük avantajı oldu. Olmaya devam ediyor.
Muhalefetin bir araya gelememesinin temel medeni ise malum…
Kürt saplantısı ve iktidarın Kürtleri sürekli ayrıştıran, kriminalize eden, terörle ilişkilendiren politikaları nedeniyle HDP ve bileşenlerinin muhalefet cephesinden dışlanması. Yok sayılması…
Bu sayede, devleti ve ülkeyi ele geçiren tek adam yönetimi her gün yeni bir evresine tanık olduğumuz faşizan adımlarla iktidarını güçlendiriyor.
Muhalefetin en azından bir kısmı bu çelişkinin farkında.
Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinde, dışladıkları HDP’nin özverili demokratik müdahalesi ile başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehrin belediye başkanlığı ana muhalefetin eline geçince bu gerçeği anladılar.
Oran olarak artık muhalefet partilerinin, AKP-MHP’den oluşan iktidar bloğunun oylarından fazla bir güce sahip olduğunu gördüler.
Gördüler ama, bu sonucun Kürtlerin tek taraflı demokrasi açılımı sayesinde gerçekleştiğini dile getirmekten de hep çekindiler, korktular.
Muhalefet blokunda yer alan İyi Parti ise bu gerçeği ağzına bile almamaya özen gösterdi.
Bu konudaki tartışmaları ve İyi Parti’nin HDP ve Kürtler hakkındaki düşüncelerini zaten biliyoruz. Bunlar, Kürtleri tamamen dışlayan ve terörle ilişkilendirerek yaftalayan beylik devletçi suçlamalar.
İYİ PARTİ MUHALEFET DEĞİL İKTİDAR CEPHESİNİN BİR BİLEŞENİ
Akşener ve partisinin aslında muhalefet değil, iktidar cephesinin bir bileşeni olduğunun göstergesi.
Yerel yönetim seçimlerinde muhalefetin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan başarı, özellikle CHP’nin demokratik muhalefet bloku meselesini ciddiye almasına neden oldu.
Giderek artan faşizm tehdidine karşı muhalefetin bir demokrasi cephesi oluşturmak zorunda olduğu konuşulurken bir demokrasi masasından da söz edildi.
Tam bu sırada, görünüşte hâlâ muhalefet cephesinde olduğu varsayılan İyi Parti genel başkanının, başka bir masa kurulması için yaptığı çağrıyı duyduk.
Meral Akşener kamuoyuna yaptığı ama asıl adresi Saray iktidarı olan çağrısında şunları söylüyordu:
"Bir masa etrafında toplanmamız lazım, ortak aklı işletmemiz lazım. Bu masanın adına da 'memleket masası' diyelim. Gıda erişimi ve güvenliği olacak bundan sonra, tarım üretimi önemli olacak. Dünya küçülecek gibi görünüyor. Böyle bir ortamda yurt dışına karşı da birlikteliğin önemli olacağını düşünüyorum."
Akşener daha sonra da masada yer almasını istediği parti liderlerinin isimlerini sıralıyordu. Bu isimler arasında kuşkusuz HDP’nin Eş Genel Başkanları’nın adları bulunmuyordu.
"Bir masa olsun "diyordu. Ama o masada, 6 milyonun üzerinde oy, yüzde 11-12 civarında oy oranı ile Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin temsilcileri yer alsın istemiyordu.
Kürtler, bileşenleri ve destekçilerini yok sayıyordu. Akşener Kürtlere konum biçiyordu ama asıl kendi konumunu çok açık bir şekilde belirliyordu.
"İyi Parti ne muhalefet cephesindedir ne de demokratik bir partidir."
Muhalefet Cephesinde, Millet İttifak’ında yer almış olan bir Truva Atı’dır.
Bu konuyu geçiyorum. Çok tartışıldı ve hâl tartışılıyor.
Ben bu yazıda Millet İttifakı adı verilen muhalefet cephesi, hatta demokrasi masası meselesine değinmek istiyorum.
Çünkü geçtiğimiz günlerde CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda bazı açıklamaları oldu.
Mesela 9 Mayıs’ta üniversite öğrencileriyle yaptığı bir görüşmede "Demokrasiden yana olan bütün tarafları bir araya getirmek zorundayız" dedi.
Öğrencilerin en dikkat çeken sorulardan biri, "İyi Parti’yle ittifak devam edecek mi?" sorusuydu.
KILIÇDAROĞLU’NDAN DEMOKRATİK CUMHURİYET VURGUSU
Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağımız için demokrasiden yana olan bütün tarafları bir araya getirmek ve ortak hareket etmek zorundayız. Millet İttifakı'nın varlık nedeni aslında bu demokrasi ihtiyacından kaynaklanıyor" dedi.
"Bugünkü koşullarda siyasal partiler sağ ve sol pencereden olayları elbette kendi özgün koşulları içinde değerlendirebilirler, yorumlayabilirler, görüşlerini beyan edebilirler ama bugün Türkiye'nin birinci önceliği bu ülkeye gerçekten demokrasiyi getirmektir" diye de devam etti.
Kılıçdaroğlu önceki gün de Meral Akşener’in yaptığı masa önerisi hakkında şunları söylüyordu:
"Bütün siyasi partilerin bir araya gelip ortak çözüm bulması gerekiyor. Erdoğan bu çağrıya uymayacak çünkü çağrıyı yapması gereken devleti yöneten kişidir. Meral Hanım bu çağrıyı yaptı. Erdoğan gelir ya da gelmez bu çağrı çok önemlidir. Ben bütün siyasi partilerin genel başkanları olarak bu çağrıya evet diyelim derim."
Kılıçdaroğlu Akşener’in aksine, "Bütün partiler" derken HDP’yi de kastediyor muydu bilmiyorum. Belki de bu çağrıyı, sadece korona salgını nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümü meselesi ile sınırlı algılamış da olabilir.
Ana muhalefet liderinin önceki açıklamalarına bakarsak demokrasi vurgusu ağır basıyor. "Bütün tarafları bir araya getirmek zorundayız" derken de hâlâ Akşener gibi Kürtleri dışlayan bir yaklaşım içinde midir?
Yoksa yerel seçimlerden sonra bu klasik devletçi yaklaşımından vazgeçip kurulacak demokrasi masasında Kürtlerin de yer alması gerektiği gerçeğini kabullenmiş olabilir mi?
Yakında göreceğiz.
Masa, cephe, ittifak… Adını ne koyarsanız koyun.
Kürtler, HDP ve destekçileri Türkiye’nin gözardı edilmesi mümkün olmayan bir gerçekliğidir.
Özellikle 31 Aralık seçimlerinin sonuçları da bunu göstermiştir.
Faşizme karşı demokrasi mücadelesinin konuşulacağı her masada da Kürtlerin, HDP’nin ve onların ayrılmaz parçası demokratik muhalefetin mutlaka bir yeri olacaktır.
Onlar olmadan hiçbir masanın, cephenin, ittifakın, mücadelenin başarı şansı yoktur.