Eser Karakaş
Medipol Başakşehir-Fenerbahçe: Futbol mü, başka şeyler mi?
Eser KARAKAŞ / FUTBOL
Yarın, 11 Şubat Pazar günü, Süper Lig’in tepesinde çok ilginç, heyecanlı bir maç oynanacak.
Maçın heyecanı ve güzelliği kısmen Başakşehir’in yirmi maçta 43 puan ile lider, Fenerbahçe’nin de aynı maç sayısı ve 38 puanla üçüncü sırada olmalarından geliyor.
Arda’nın oynaması maça başka bir estetik değer de katmıyor değil.
Abdullah Avcı’nın gerçekten gurur verici kariyeri, Aykut Kocaman’ın duruşu da bu karşılaşmaya keyif katacak.
Ancak, Pazar günü oynanacak bu maçın kanımca esas önemi futbolün kendisinden değil, söz konusu iki takımın, özellikle de Başakşehir’in ilginç yapısı, tarihi ve yönetiminden geliyor.
Türkiye’nin spor basınının ilginç bir yapısı yok değil; çok kötü, çok düzeysiz yazılarla çok nitelikli yazılar beraber yayınlanabiliyor bu alanda.
26 Ocak 2018’de Diken internet haber sitesinde Burak Kılıç isimli bir yazardan çok hoşuma giden bir futbol yazısı okudum. Yazının başlığı şu: "Devlet Baba’nın evladı mı, Avcı’nın bebeği mi. Sahi kim bu Başakşehir?"
Yazar yazısını iki temel bölüme ayırmış, birinci bölümde Medipol Başakşehir’in sahadaki kimliğini vurguluyor, Abdullah Avcı’nın kariyerini, başarılarını, Başakşehir’e getirdiklerini tartışıyor.
Gerçekten Başakşehir sahada çok büyük başarılara imza atıyor, iyi futbol oynuyor, kadrosunda Mevlût gibi, Arda gibi çok büyük yetenekler var artık.
Bu arada, Mevlût’un milli takımda neden kalıcı olmadığını ya da kılınmadığını sıradan bir izleyici olarak anlamaktan çok acizim çünkü Mevlût hem top tekniği hem de futbol kültürüyle öyle sıradan biri hiç değil, milli formayı giyenlerin çoğundan çok daha kaliteli.
Başakşehir’in başarısı puan durumundan da anlaşılıyor, yirmi maçın sonunda Başakşehir Galatasaray’ın iki, Fenerbahçe’nin beş, Beşiktaş’ın altı, Trabzon’un on bir puan önünde; bu resmi kuruluş tarihi 2014 olan bir takım için büyük bir başarı.
Pazar günü (TSİ) 19.00’da maça gitmekte ya da ekranların başına geçip bu maçı seyretmekte futbolseverler için fayda var.
Ancak, meselenin bir de başka yüzü var.
Burak Kılıç, Başakşehir’in ve Abdullah Avcı’nın saha içi futbol başarılarını ne kadar iyi anlatmış ise, saha dışı, yönetim meselelerini, bilinmezleri de o kadar güzel özetlemiş.
Zaten, bu konulara meraklı iseniz, Burak Kılıç’ın 26 Ocak tarihli yazısını tabi ki okuyun ama internetten Başakşehir ve Medipol hakkında küçük bir araştırma dahi konunun ilginçliğini ortaya koymaya yetiyor.
Başakşehir’in resmi kuruluşu 2014 ama IBBSK (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü) adıyla ilk kuruluşu 1990 senesine, Nurettin Sözen günlerine dayanıyor.
Sayın Kılıç’ın yazısından okuyoruz, IBBSK’nın 2011-2014 yılları arası macerası çok ilginç, detaylarını sizlere burada aktarmayacağım, her isteyen her istediği siteden bu bilgilere ulaşabilir.
Yeni yapılar stadın adına Fatih Terim isminin eklenmesinden, bugün Medipol Başakşehir kulübünün başkanının Cumhurbaşkanının ailesinin damadı olmasına, ihalelerden sponsorluk ilişkilerine kadar karşımızda Türkiye futbolü açısından ilginç bir manzara var.
Kulüp Başkanı Sayın Göksel Gümüşdağ’ın 2014 senesinde Kulüpler Birliği başkanlığına gelebilmesi bile başlı başına bir konu kanımca.
Pazar akşamı dilerim keyifli bir maç izleriz; Emre’nin cezalı olması muhtemelen gerginlik ortamını biraz azalttığı ölçüde maçın kalitesine olumlu bir katkı yapar.
Ancak, bu güzel maçı izlerken maalesef aklımızın bir tarafında da Burak Kılıç’ın yazdıkları, Medipol Başakşehir’in yönetim, finansman, sponsorluk ilişkileri, Fenerbahçe’nin futbolde hiç Avrupa başarısı üretemeyen Başkanının yine Kongrede aday olma ihtimali olacak.
Galiba artık hiçbir yerde futbol sadece futbol değil ama bu sevimsiz durum bizde kör göze parmak durumunda.
Başakşehir’in güzel futbolünü, başarılarını izlerken sadece futbolü mü öne çıkaracağız, yoksa futbol-siyaset-para-ihale-aile ilişkilerini mi?