Candan Yıldız
Medyada haller
"Tekmili birden aynı manşetlere uyanacağımız ‘habersiz’ günlere hoşgeldik" diye yazmıştım medyadaki son kırılma olarak yorumlanan Doğan Medya’nın Demirören Grubu’na satılmasının ardından… (Demirören’in paravan olduğu,Turkuaz Medya ve Katar sermayesinin asıl aktörler olduğu da konuşuluyor...)
Bir dönem anlatısına ihtiyaç duyan OHAL sonrasının "yol temizliği" medya operasyonunda yazılması gereken çok gerçek var. Bir gün, korkunun dehlizlerinden çıkacak çok çarpıcı bilgilere vakıf olacağız.
Af Örgütü’nün "Türkiye’de Gazetecilik" panelinde konuşulan bilgiler, kırıntı sadece… "Anlaşılmıştır", "Kestiriyorum" cümleleriyle kristalize olan "Alo Fatih" karakterlerinin yaygınlığına ilişkin örnekler konuşuldu o panelde.
Bir dönem parti sözcüsü olan eski milli eğitim bakanlarından birinin nasıl gazete yazı işlerini aradığı, medya patronunun çeşitli aracılarla nasıl Beştepe’ye ulaşmak istediğini, aracılık yapan isimlerin bir zaman sonra kendilerine güç atfederek gazete manşetleri hakkında "bu nasıl manşet" deme cüretini gösterdikleri konuşuldu.
Hükümete yakın yayın organlarından tasfiye edilen isimlerin kurduğu Karar Gazetesi’nin basıldığı matbaa ile ilgili bile Doğan Grubu’nun tehdit edildiğini not olarak düşeyim bir dönemi anlatmak için. Daha sonra başka matbaa bulmak zorunda olduklarını da… Basın İlan Kurumu’ndan ilan almak bile kurumsal liyakat esasına göre değil… "Hamili medya kuruluşu yakınımdır" esasına göre veriliyor yeni medya düzeninde.
Bunlar herkesin bildiği "sırlar"… Lakin gün gelip bu vehamette imzası olanların teşhir edilmesi mesleki arınma için şart. AK Parti aday adaylarından müşavir Yusuf Yerkel’in 4 yıl sonra gelen özrü üzerine başlayan tartışmanın çağrıştırdığı yüzleşme ihtiyacının gerekliliği de…
"Hafıza nedir, neyi temsil eder, hafızanın güncellenmesi nasıl siyasal bir misyona sahiptir?" soruları medya için de geçerlidir. Unutmanın ancak geçmişin konuşulmasıyla mümkün olabileceğini savunmak, gazetecilik paravanıyla işlenen günahlardan arınmayı da içerir ki, mesleği kurtaracak olanlardan biri de budur.
Bilgi alma özgürlüğünün biricik kanallarından medyanın, bilgi verme değil propaganda aracına dönüşmesinin hazin sonuçlarını yaşıyoruz.
"Devri sabık" işleyişinin mesleki ilkeler üzerinden işlemediği memlekette, "her dönemin gazetecisi" olabilmek bile zor yeni medya düzeninde.
Gelelim çalışanların hallerine... Doğan Grubu’nda hangi ölçülere göre olduğunu bilmediğimiz listelerin hazırlandığı konuşuluyor. Özel hayatların, tercihlerin, varoluşların, kişilerin sosyal medya hesapları üzerinden polisiye "ahlakla" izlendiğini düşünmemek için saf olmak gerekiyor. Listelerde bu etkili oluyor. Sosyal medya paylaşımlarının yargılandığı memleket halinin izdüşümü diyebiliriz gelinen noktaya. Yakında onlarca gazetecinin işten atıldığını duyacağız zaten.
Siyasi iktidar, o iktidarın güçlendirdiği yeni sermaye yapılarının aktör olduğu yeni medya düzeninde çalışanların payına daha güvencesiz çalışmak, gazeteciliğin payına da "propaganda" düştü. Okuyucuların- izleyecilerin payına ise demokratik tartışma süreçlerinden dışlanmak…
Bu halin ürettiği "alternatif medya"da da durumlar iç açıcı değil. Başka düzeyde bir propaganda dili, başka düzeyde çalışanların haklarının korunmaması medyadaki genel kötüleşmeyi anlatıyor. Geçtiğimiz günlerde @azadedildim sosyal medya hesabının "yıllardır 'yurttaş gazetecilik/alternatif medya' diyerek Avrupa'daki pek çok kurum/kuruluştan sayısız 'yüksek miktarda' fon alıp yanında çalışan insanlara 'gönüllülük/dayanışma' diyerek emek sömüren, cebini doldurup insanı enayi yerine koyanlar... sizinle de bir gün hesaplaşılır" paylaşımının etkileşim alması hale dair bir veri…
Nazım Hikmet’in şiirinde dediği gibi, kabahatin bir kısmını da haber alma hakkını kullananlara yükleyelim… Denetleyici rolünün gücünü kullanmayan okuyucu ve izleyicilerin geleneksel medyadaki yapısal dönüşümü sindirmediğini gazetelerin gerçek satış rakamlarından görebiliyoruz. Ancak bu sessiz tepkinin görünür kılınması mümkün olmuyor. Sosyal medya gibi etkili bir gücü kullanmak neden başlangıç olmasın?..