Güldem Atabay
Merkez Bankası’nın kritik kararı: Faiz inerse TL’deki kırılganlık artacak
Bugün açıklanan Ağustos 2021 verisine göre ABD’de tüketici fiyatları enflasyonu (TÜFE) Temmuz’daki 13 yıllık zirvesi %5,4’ten %5,3’e geriledi. New York Fed’in beklenti anketinden ortaya çıkan önümüzdeki üç yıl boyunca ABD TÜFE enflasyonun %4 civarında olacağı.
Dünyanın gözü kulağı bu verideydi.
ABD Merkez Bankası Fed, Ağustos sonu önemli Jackson Hole toplantısında hedefledikleri enflasyona ulaştıklarını, mevcut seviyenin geçici yüksek olduğunu ve normalleşmesini beklediğini açıkladı.
Banka, para politikasını sıkılaştırma yolunda, pandemi döneminden bu yana işinden olup da henüz iş bulamayan yaklaşık 5 milyon kişinin akıbetini izlediklerini vurguladı.
Şimdi dünyanın en büyük merkez bankasının 21-22 Eylül toplantısı bekleniyor.
Çünkü Fed piyasalara halen tahvil alımları yoluyla her ay 120 milyar dolar veriyor.
Güçlü iç talep, yükselen enflasyon, delta varyantı etkisi ve istihdam piyasasındaki gelişmelere göre bu tahvil alımlarını ya Kasım’da ya da Aralık’ta azaltmaya başlaması; 2022 ortalarında da tamamen sıfıra indirmesi söz konusu.
Faiz artışları ise 2022 son çeyrek döneminin hikâyesi olacak.
Göstere göstere gelen bu dalgaya karşı dünyanın tüm merkez bankaları hazırlık içinde.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan piyasalarda durum daha da kritik.
Farkları sermaye hareketlerinde büyük dalgalanmalar yarattığından Fed’in yüksek enflasyona karşı alacağı pozisyona göre mümkün olan en az hasarla para politikalarını ayarlamaya çalışmaktalar.
ÇEKİRDEK ENFLASYONA ODAKLANDI
Türkiye ekonomisi açısından da resmi veriyle %19,25 olan TÜFE enflasyonuna karşılık para politikası faizi %19,0’da.
Merkez Bankası’nın koltuğa oturan son Başkanı Kavcıoğlu, Mart 2021 ortasından bu yana korkulanın aksine erken bir faiz indirimi yapmadı.
Kabaca enflasyon seviyesi ile nominal faiz arasındaki farktan oluşan reel faizin, bugün ve beklenen enflasyonun seviyesine göre pozitifte kalarak "sıkı para politikası" uygulayacaklarını ve bu sayede dünyada enflasyon yükselirken Türkiye’de enflasyonun düşeceğini savunmakta.
Bu demagojik manevra ile bir yandan piyasalarda TL’nin değerini istikrarlı tutarken, bir yandan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a az daha sabretmesi hâlinde yılın son çeyreğinde faiz indirimi yapabileceğinin mesajını yollamakta.
Ağustos ayı TÜFE enflasyonun politika faizinin üzerinde gerçekleşmesi ile bu vaadi çöp olmuş durumda.
Başkan da en son toplantısında "küresel geçici oynaklıklar nedeniyle dalgalı" seyreden manşet TÜFE enflasyonu yerine çekirdek enflasyona odaklanabileceklerini ima eden sözler sarf etti.
Üretici fiyatları enflasyonun (Y-ÜFE) %45’le manşet TÜFE enflasyonu olan %19,25’i yükselme yönünde beslemeye devam etmesi Kavcıoğlu’nun odağı çekirdek enflasyona çevirmesine neden oldu. Çünkü manşet TÜFE düşmüyor, aksine yükseliyor.
Kavcıoğlu’nun bir avantajı varsa o da pandemi yasaklarının hafiflemesi ve aşılamaya bağlı geçen yıla göre daha iyi geçen turizm ile AB’de artan taleple güçlü seyreden ihracat tarafından kaynaklı döviz gelirlerinin TL’yi sakin tutmakta oluşu.
Çekirdek-B (işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç) %18,46’da ve Çekirdek-C (enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç) ise %16,72’de. O zaman Kavcıoğlu’nun mantığı ile politika faizi %19’dan 100-150 baz puan kadar indirim yapmaya alan açılmış durumda.
Çekirdek enflasyonun halkın ana tüketim maddelerini dışlamakta oluşu ve buraya kayışın merkez bankasına kalmayan güveni daha da zedeleyeceği gerçeği Kavcıoğlu’nun pek derdi değil gibi.
Diğer yandan çekirdek enflasyonu gündeme getirmiş olması ekonomistler arasında da kafa karışıklığı yaratmakta.
Az bir kesime göre bu söylem değişikliği Kavcıoğlu’ndan Erdoğan’a faiz inmeyeceği yönünde bir mesaj. Fakat çoğunluk çekirdek enflasyon laflarının faiz indirimine hazırlık mesajı olduğunu düşünüyor.
Fed’in dikkatle beklenen Eylül toplantısından tam bir gün sonra, 23 Eylül’de TCMB’nin de Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var.
Genel beklenti bu toplantıda faiz inmeyeceği; ancak Kasım-Aralık toplantılarında iki adımda faiz indirimi yapılıp sonra yeniden beklemeye geçileceği.
Bu adımların TL’ye olumsuz yansıyacağı ve Fed’in gidişatına bağlı olarak yeniden faiz artırmak zorunda kalınabileceği ve zaten Türkiye’de enflasyonun düşmüyor oluşu gibi gerçekler TCMB tarafından şimdilik göz ardı edilebilmekte.
Yabancı kurumlar arasında çıkan raporların önemli bir kısmı, Fed’in bu yılı son çeyreğinde tahvil alımlarını azaltmaya başlaması ve 2022 sonunda ilk faiz artışı yapmaya doğru yönelmesiyle TL’nin ve Türkiye ekonomisinin olumsuz etkileneceği konusunda hem fikir. Bu fikir birliği de rakamlarla ortaya konmakta elbette.
Örneğin Tellimer Araştırma tarafında yapılan bir çalışmada, ABD’de enflasyon devam ederse hangi gelişmekte olan piyasaların bu duruma en hazırlıklı olduğuna dair yapılan çalışmada Türkiye yok.
Uzun vadeli büyüme ve kur riski açısından bakıldığında, gelişmekte olan piyasaların önemli bir kısmı ABD getirilerinin görünümü ne olursa olsun enflasyon eğrisinin önünde yer aldıklarından; yani pozitif reel faiz sunduklarından korunaklı limandalar.
Bu ülkelere örnek Afrika'da Mısır ve Gana, Asya'da Endonezya, Tayvan, Vietnam, Orta Doğu'da Bahreyn ve BAE. Bu ülkeler fiyat ve döviz istikrarı için büyümeyi feda etmeyi iç siyasi güvenin yüksek olması sayesinde göze alabilmekteler.
Türkiye’de Erdoğan rejiminin ekonomik krizlerle sallanan temelleri ise böyle bir ödünleşmeyi seçim öncesi dönemde göze alabilme gücüne sahip değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteği üzerine zaten reel faizi çoktan eksiye dönen Türkiye ekonomisinde merkez bankası faiz indirmeye hazırlanıyor. Türkiye, ABD’de yüksek seyreden enflasyona karşı Fed adım atmaya başladığında en kırılgan ekonomiler arasında listeleniyor.
TCMB yılın son çeyreğinde beklendiği üzere faiz indirimi gerçekleştirdiğinde, Türk Lirası, döviz borçlu şirketleri ve ekonomisi de hasar alacak, bu kaçınılmaz.
Ama olsun, Cumhurbaşkanı seçime doğru daha düşük faiz istiyor.