Muhalefet şu kongreleri bitirse artık

Muhalefet partileri iç hesaplaşmalardan kafasını kaldırıp gündeme müdahil olamıyor. Kongrelerini hayırlısıyla bitirip belediye seçimlerine odaklansalar düşüncesi hepimizin aklından geçiyor. Aksi taktirde muhalif seçmeni sandığa götürmek kolay olmayacak.

‘’Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence, çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.’’

Mahatma Gandhi

14 Mayıs seçimleri sonrasında herkeste büyük bir yılgınlık var. Seçimlerdeki başarısızlıktan sonra muhalefet partileri, iç hesaplaşmalardan kafasını kaldırıp sıcak gündeme bir türlü müdahil olamıyor. Muhalefet olmanın gereklerini yerine getirmekte zorlanıyorlar. Memlekette ana muhalefet partisi CHP çok konuşulurken aslında hem iktidar partileri de hareketli günler geçiriyor. Belediye seçimlerinde iktidarı oluşturan partilerin eski vekillerinin beklenti içinde olduklarını görüyoruz. Görevden alınan bilindik isimlerin partiden tasfiyelerini gözlemliyoruz. Benzer durum, İyi Parti’de de görülüyor. İyi Parti’de işler karışık, sürekli istifaları ve tartışmaları okuyoruz.

HDP/ YSP içinde farklı sorunlar var ve dengeler henüz oturmuş değil. HDP’nin kapanma ihtimali karşısında YSP ile nasıl yol yürüneceği ve seçim ittifaklarıyla ilişkiler başta olmak üzere birçok konuda ciddi tartışmalar sürüyor. Seçim dönemi TİP’le kurulan ittifaka dair her gün bir haber okuyoruz. İktidar medyası bunları diline doluyor.

Tüm muhalif yapıların Araf'ta olduğu bu süreçte seçmen olarak, en yüksek sesle şu kongreleri hayırlısıyla bitirip, belediye seçimleri için gerçekten önlerine baksalar diye hepimizin içinden geçiyor.

İMAMOĞLU’NUN BASIN AÇIKLAMASI

Muhalif yapılar iç gündemleriyle uğraşırken ana muhalefet partisin İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun basın açıklaması gündem oldu. Kılıçdaroğlu’na muhalefet eden CHP’nin yenilikçi kanadının toplantısının sızması sonrasında, Ekrem Bey’in bu açıklaması çok önemliydi. Sızdırılan videoda muhaliflerin başını Ekrem Bey çekiyordu. Aslında parti içi tartışmaların sol düşüncenin gereği olduğu düşünülmeden, sızan videonun eleştirildiğini gördük. Sol tartışır, bu nedenle bu tür süreçler doğal kabul edilmeliydi. Fakat boyalı medya bunu farklı bir şekilde sundu.

Bu basın açıklamasının benim için en önemli yanı, 14 Mayıs seçimleri sonrasında CHP’nin içinden yılgınlıktan uzak, kısmen de olsa bir özeleştiri gelmesiydi. CHP seçmeni açısından bu adımın değerli olduğunu düşünüyorum.

CHP’nin genel kongre öncesi, mahalle, ilçe ve il delege seçimleri Kemal Bey’in hala parti içinde çok güçlü olduğunu gösterdi. Aldığım kulis bilgilerine göre, Kemal Bey’i kongrede destekleyen delege sayısı oldukça yüksek. Fakat kabul edelim ki, genel CHP seçmeninde bunun çok fazla karşılığı yok.

Bu durumların gölgesinde, Ekrem İmamoğlu, basın açıklamasını temkini elden bırakmadan yaptı. Bugüne kadar parti içi kongrelerde yüksek sesle muhalefet eden her kim varsa, Kemal Bey karşısında yenilgiye uğramıştı. Bu nedenle, Kemal Bey’e muhalefet eden CHP’li siyasetçi ya parti içinde etkisiz hale geldi ya da partiden ayrılmak zorunda kaldı. Bu durumu iyi gözlemleyen Ekrem İmamoğlu, kazandığı İstanbul Belediye Başkanlığı görevine, parti için bürokrasiyi ve parti dışındaki bileşenlerin durumunu dikkate alarak politik bir dil kullandı ve İstanbul Belediye Başkanlığı için aday adayı olduğunu açıkladı. Diğer yandan kendisi gibi yenilikçi kanatta yer alan Özgür Özel’e desteğini sürdürdüğünü söyledi.

Kongrede Özgür Bey’in Kemal Bey’e karşı aday olup olmayacağı konusunda pek emin değilim. Hatta aday olursa, CHP içindeki muhalif yapıların gücünü görmek açısından önemli bir gösterge olur. Parti içi demokrasi açısından da değerli bir kongre olur.

Ekrem İmamoğlu, İstanbul Belediyesi’ni kazanması durumunda CHP içinde ve genel muhalif seçmen nezdinde çok güçleneceğinin gayet farkında. Bu güçle, Kemal Bey’den CHP Genel Başkanlığını alması muhtemel.

İMAMOĞLU NE KADAR GÜÇLÜ

Ekrem İmamoğlu’nun basın açıklamasında özel bir vurgu vardı. ‘’İstanbul bileşenleri’’ ifadesi çok önemliydi. Hatırlayacaksınz, İmamoğlu’nun kazandığı seçimde neredeyse tüm muhalif yapılar bir araya gelmişti. Ekrem İmamoğlu bu bileşenlerin hassasiyetini çok iyi idare etmişti. Ancak bu sefer işler o kadar kolay olmayacak.

Öncelikle, CHP içinde, İmamoğlu’na karşı olmasalar da gönülden çalışacak bir kadronun olmayacağını tahmin etmek zor değil. İmamoğlu, partisinin de üstünde daha tarafsız bir çizgide İstanbul Belediye Başkanlığı yapmaya çalıştı. Bu durumun, CHP içinde rahatsızlık yarattığı muhakkak. Diğer yandan bunu kimse dillendirilmese de Kemal Bey, İstanbul ve Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı bir sonuç almadı. Benzer durum vekillikler için de geçerli. Bu sonuçların olumsuzluğu sadece Kemal Bey’e ve vekil adaylarına değil, belediye başkanlarına da çıkarılır.

Bu durumu, deneyimli siyasetçi Erzincan vekili Mustafa Sarıgül dile getirdi Sarıgül’ün, “Kemal Bey’in kazanamaması bizlerin suçu” sözleri, parti içinde de böyle bir bakış açısının var olduğunu gösteriyor. Yani belediye başkanlıkları CHP’de olan büyükşehirlerde, Kılıçdaroğlu ve CHP için yeterince yüksek oy çıkmaması, belediye başkanlarının başarısızlığı eleştirilerine yol açıyor.

Diğer yandan, HDP/ YSP başta olmak üzere, Ekrem İmamoğlu’na destek vermiş siyasi partilerin bu seçimde yine CHP’ye destek verip vermeyeceği kesin değil.

Ekrem Bey’in mahkeme süreci devam ederken aday olması durumunda, CHP’nin kurmayları tarafından nasıl değerlendirileceği konusu muğlak. Bu konular belli başlı sıkıntılar görülse de parti için tüm muhalif yapıların bürokratik iç çekişmelerini en kısa zamanda sonlandırması, halklar ve emekçiler için elzemdir. Aksi takdirde kazanılmış alanları da elleriyle teslim etmiş olacaklar.

Yıllarca seçimlerde çalışmış ve vekil adayı olmuş biri olarak belediye seçimlerinin havasının genel seçimlerden çok farklı olduğunu biliyorum. Yerel seçimlerde siyasi ideoloji ve partili olma dışında etkiler olur. Bu dengeleri oluşturmak için akıllı ve stratejik bir çalışma gereklidir. Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimlerinde bunu başarmıştı. Seçimi kazanmanın ötesinde, kurduğu ilişkiler çok başarılıydı. Belediye başkanlığı döneminde bu ilişkileri ne kadar sürdürdüğünü bilmemekle beraber, tez zamanda suların durulması herkese selamet getirecektir. Bu süreçte dengelerin oluşturulması, Altılı Masa kıvamında değil daha yerel bağlantılarla olmalı. Yüksek siyaset değil daha yerel siyaset hayata geçirilmeli.

Umuyorum muhalif siyasi yapıların kongreleri kazasız belasız biter ve artık gerçekliklere dönerler. Aksi taktirde muhalif seçmeni sandığa götürmek kolay olmayacak.

**

HAK SAVUNUCULARINDAN KARABAĞ ÇAĞRISI

Bir süre evvel Türkiyeli yazar, siyasetçi ve hak savunucuları Karabağ’da yaşananlara dair çağrıda bulunmuşlardı. ’’Aylardır Dağlık Karabağ Ermeni halkına yönelik ve soykırım ihtimalini gündeme sokan bir abluka uyguluyor.’’ sözleriyle yaşananlara dikkat çeken metinde

‘’Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği kurumları ve Avrupa Konseyi kurumları aylardır Azerbaycan’ın Karabağ’daki 120.000 insana yönelik ablukaya son vermesi çağrısında bulunsa da Bakü rejimi bütün çağrıları duymazdan geliyor, reddediyor ya da ablukayı inkâr ediyor. Oysa herkes biliyor ki Karabağ’a hiçbir temel ihtiyaç maddesi giremiyor, acil sağlık ihtiyaçlarını dahi karşılamak amacıyla hiçbir Karabağlı bölgeden çıkamıyor’’ ifadeleriyle çağrıda bulunulmuştu. Bugünlerde bu metne imza koyan Türkiyeli hak savunucuları bu çağrı yüzünden hedef gösteriliyor. Bazı Azeri medyası, isim isim imza verenleri kendilerine göre nefret söylemiyle ifşa etme çabasında. Uzun lafın kısası, barışı savunmak hiçbir zaman kolay değil.

Evet, Karabağlı 120 bin kişi, günlük ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor ve aylardır bunla mücadele ediyorlar. Bu yaşananların, topluma ulusal medya tarafından duyurulması bir insanlık görevidir. Umarım Laçin koridoru gerektiği şekilde ulaşıma açılır ve Karabağlı insanların yaşadığı zulüm biter. Benim de çağrım barış güçlerine: Lütfen Karabağ’da yaşanan acıların durması için savaşa müdahil olun, insan hakları savunucuları ellerini taşın altına koysun. Aksi takdirde yarın daha büyük acılar yaşayabiliriz. Karabağ’da daha fazla acı yaşanmasın!


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi