Armağan Kargılı
Muhalifler bir araya gelirse...
İktidar sahiplerinin korkmasına gerek yok, olay Birleşik Krallık’ta geçiyor.
Geçtiğimiz hafta, Birleşik Krallık'ın seçimsiz iş başına gelen Başbakanı Boris Johnson, "ayak bağı olmasınlar" diyerek parlamentoyu askıya alma kararını Kraliçe’ye onaylattı. Bu karar, bütün dünyada tartışma konusu oldu.
Dünyada seçimli demokrasinin en büyük kalelerinden biri sayılan Birleşik Krallık, tam bir iktidar darbesiyle karşı karşıya kalmıştı. Üstelik de hem ülkenin hem de Avrupa Birliği’nin geleceğini belirleyecek kadar önemli günlerden geçilirken...
2016 yılının Haziran ayında yapılan "AB’de kalalım mı, AB’den çıkalım mı" referandumu, bugüne dek 2 başbakanı koltuğundan etti. Bunlardan ilki, bu referandumun mimarı olmakla birlikte AB’de kalınmasını savunan David Cameron idi. Referandumdan, kısaca Brexit diye tanımlanan AB’den çıkılması kararı çıkınca da istifa etti.
Yerine gelen Theresa May de referandumda AB’de kalınmasını destekleyenler arasındaydı. Başbakanlığı sırasında ise kendisini adeta ülkesinin AB’den ayrılmasına adadı. Ancak AB ile vardığı anlaşmayı parlamentodan geçirmeyi defalarca denemesine rağmen başaramadı. Sonunda partisinin de desteğini kaybetti ve istifaya zorlandı. Çok direndi ama sonunda o da koltuğundan oldu.
Boris Johnson ise Brexit’i büyük bir hararetle savunan ve bu yolda yalanlar üzerine kurulu kampanyayı yürüten ismin ta kendisiydi. Sonunda, "AB’den elimizi kolumuzu sallayarak çıkarız, kimse de bir şey diyemez" kabadayılığının simgesi olarak amacına ulaştı ve Başbakanlık koltuğuna seçimle değil ama Muhafazakâr Parti Genel Kurulu’nun desteğiyle oturdu.
Parlamentonun tatilde olması en büyük şansıydı. Muhalif okların hedefi olmuyordu. Bunun keyfini sürmek anlaşılan işine geldi ki, parlamentodan pek hoşlanmayan 19’uncu yüzyıla damgasını vurmuş Kraliçe Victoria’nın sık sık kullandığı bir yöntemi bu kez Kraliçe Elizabeth’e kullandırdı.
Yani Kraliçe’ye gidip, "Böylesi daha rahat oluyor, benim şimdi işim çok. Bir de bu parlamentoyla uğraşamam. Bir el atın da paralmentoyu tatil edelim" ricasında bulundu. Kraliçe de onun bu ricasını kırmadı.
"Kraliçe, hükümetten gelen bir talebi reddedebilir miydi?" sorusunun net bir yanıtı var; "Hayır". Çünkü Kraliyetin şu anda sembolik olması dışında siyasete karışması mümkün değil.
Ama şunu da unutmamak gerekir ki, şu anda İşçi Partisi’nin lideri olan Jeremy Corbyn, açıkça kraliyet karşıtı bir isim. Tartışmasız olarak muhaliflere bir darbe diye tanımlanan bu karar, kraliyeti pek de üzmüş olmasa gerek.
Ama işler bu cenahın beklediği gibi yürümedi. Johnson, tam anlamıyla kendi kazdığı kuyuya düştü. Sadece muhalefet partileri değil, Muhafazakâr Parti’nin Boris Johnson ve Brexit muhalifleri de bir araya geldi. Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdılar. Johnson hükümetinin Brexit konusundaki bütün yetkilerine parlamento olarak el koydular. Anlaşmasız Brexit’e karşı çıkan bir tasarı da hem Avam Kamarası’ndan hem de Lordlar Kamarası’ndan geçti. Bu durumda Kraliçe’nin de onayından önümüzdeki günlerde geçecek.
Şimdi Johnson geriye kalan tek şansını yani erken seçim kozunu kullanmaya çalışıyor. Ancak muhalifler "önce bu yasa geçsin, seçim sonra" diyorlar. Seçimden Johnson’ın galip çıkması riskine karşı şimdiden önlem almak istiyorlar.
Muhalif cephe ise günden güne büyüyor. Johnson, kendisine bayrak açan 21 Muhafazakâr Parti milletvekilini partiden ihraç etti. Zaten azınlık hükümetiydi. İrlandalı faşist parti DUP’nin desteğiyle zor ayakta duruyordu. Şimdi çoğunluk muhalefette. Üstelik de bu gruba Boris Johnson’ın kardeşi ve kabinesinin bakan yardımcısı Jo Johnson da katıldı. "Ailemle ülkemin çıkarları arasında sıkıştım" diyerek hem görevinden hem de partisinden istifa etti.
Johnson’ın isyancı milletvekillerine karşı kullandığı, "yeniden aday yapmam sizi" kozunu da böylece elinden aldı.
Kardeşinin desteğini kaybetse de "ikiz kardeşi" diye adlandırılan ABD Başkanı Donald Trump’ın Johnson’a ve Brexit’e desteği tam. Bu desteğin teyidi için geçtiğimiz günlerde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Johnson’ı ziyaret etti. Belki yeni taktikler verdi ama Johnson’ı Trump bile kurtarabilir mi, oldukça tartışmalı.
Yani Brexit, Birleşik Krallık’ta üçüncü başbakanı da yemeye hazırlanıyor.
Yakında seçimden başka çıkar yol yok. Ne kadar yakın olduğuna ise Başbakan ve iktidar partisi değil, muhalifler karar verecek.
Anahtar tarih, Birleşik Krallık'ın AB’den çıkışı için son gün olan 31 Ekim tarihi. Muhalifler, bu sürenin 2020 Ocak ayına ertelenmesini ve erteleme gerçekleştikten sonra da seçime gidilmesini istiyorlar.
Yani, Birleşik Krallık'ın önünde yakın bir tarihte seçim var, AB’den ayrılmak ise pek kolay gerçekleşecek gibi görünmüyor.
Muhalefetin birleşik gücünün saray destekli iktidarı nasıl alt edeceğine dair bir örnek.
Ama kimse üzerine alınmasın, baştan da dediğim gibi olay Birleşik Krallık’ta geçiyor.