Eser Karakaş
Müjde müjde mi? (Korktuğumuz başımıza mı geliyor?)
Bu yazının başına Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan o beklenen müjde konuşmasını gerçekleştirmeden oturmuş bulunuyorum.
Beklentiler bu müjdenin Karadeniz’de bulunduğu söylenen bir enerji (doğal gaz) kaynağına ilişkin olduğu istikametinde.
Bendeniz de bu yazıda bu görüşün doğru olduğu varsayımı ile görüşlerimi aktaracağım.
Şayet müjde doğal gaz kaynağı değil de başka bir konu ise, mesela erken seçim, yepyeni bir anayasa falan, ben yine de enerji ve cari açık konusundaki naçiz analizimi sunmuş olur, öbür konuya başka bir yazıda değinebilirim.
Senelerdir, iktisatçı olarak, Türkiye’nin en önemli avantajlarından birinin de önemli doğal kaynak zengini olmaması olduğunu ifade edegeldim; bu ifade biraz şaşırtıcı gelebilir ama açıklamaya çalışırım.
Yine, bu "doğal kaynak zengini olmama" ve "düşük iç tasarruf üretme" durumumuzla ilgili olarak ortaya çıkan cari açığın da Türkiye özelinde büyük bir talih olduğunu düşünüyorum.
Cari açık muhasebe mantığı anlamında finanse edilmesi zorunlu, kapatılan bir açık; önemli olan nasıl finanse ettiğimiz.
Cari açığı finanse edemediğimiz ölçüde, mesela doğrudan yabancı yatırım kaynağı kesilir yani yabancı tasarrufçu hukuk sistemimize güvenmediği için tasarrufunu bize emanet etmez ise, cari açığın muhasebe anlamında kapatılması büyüme oranının düşmesi ve ithalat talebinin azalması ile mümkün olacaktır ama bu arada kucağımızda da işsizlik ve fakirliği buluyoruz.
Cari açık Türkiye ekonomisi ve hukuk sisteminin batı demokrasileri ve tasarrufçuları ile kurduğu bir hukuk ve demokrasi köprüsüdür.
Demokrasi (seçimler) büyümeyi gerektiriyor ama bu büyüme de önemli doğal kaynağınız yoksa cari açık üretiyor ve demokrasiyi sürdürebilmek için hukuk sisteminizi çağdaş batı standartlarında tutmak zorunda (!) kalıyorsunuz.
Cari açık batı hukuku ile aramızda hukuk köprüsüdür derken muradım budur.
Bugün (21 Ağustos) şayet önemli bir enerji kaynağı haberini alırsak bu mutlaka iyi bir haberdir ama bu haberin iyiliği ancak yönetimlerin (yürütme), parlamentonun (yasama), ve yargının batı hukuk standartlarına bağlılığı ile mümkündür.
Çünkü..
Önemli, cari açığımızı cari fazlaya dönüştürebilecek bir enerji kaynağı haberi Türkiye’nin batı demokrasileri ile kurmak zorunda olduğu, iyi ki de böyle, hukuk köprüsünün artık zorunlu olmaktan çıkması demek olabilecektir.
Örnek isterseniz gözlerimizi kuzey komşumuza, muhalif siyasetçilerin zehirlenebildiği Rusya’ya çevirebilirsiniz.
Rusya doğal kaynak zenginidir, Gazprom şirketinin sahibidir, cari fazla üretiyor yani büyümeye yönelik gerekli kaynak için batıya, batı hukukuna ihtiyacı pek yok çünkü yabancı tasarrufçunun tasarrufuna ihtiyacı yok.
Bu durum iyi bir durum olarak görülebilir ama isterseniz bu "iyiliği" muhalif rus gazetecilere, siyasetçilere, sokak göstericilerine, zehirlenen siyasetçilere de sorabilirsiniz.
Bugüne dek "Erdoğan Putin olmaya özeniyor ama Putin’in cari fazlası, bizim cari açığımız var" diyorduk ve bu açığın batı tarafından finanse edilmesi mecburiyeti nedeniyle de hukuk sisteminin irtifa kaybının bir sınırı olabileceğini düşünüyorduk.
Eğer müjde haberi enerji haberi ise bu sigorta önemini büyük ölçüde kaybedecektir.
Benim de endişem budur.
Sayın Albayrak (Maliye Bakanı) muhtemelen ağzından kaçırdı, "eksenden" bahsetti.
Neden mi?
Cari fazla verecek bir Türkiye’nin artık batı kurumlarına, mesela Avrupa Konseyi, mesela AB, mesela NATO, ihtiyacı kalmayabilir.
Ne demek istediğim anlaşılıyor değil mi?