Eser Karakaş
Neden bir tek dahi küreselleşen Türk markası yok?
Erdoğan tek adam olarak, AKP bir siyasi örgüt olarak 22 senedir Türkiye’yi yönetiyorlar.
22 senelik kesintisiz çok güçlü, son on senedir de hukuksuz ama daha da güçlü (kontrolsüz güç güç değildir-hukuksuz iktidar zulümdür) bir iktidar olarak yönetiyorlar ülkeyi.
Bu çok uzun süre zarfında, 22 sene, şayet hukuk devleti kavramının ruhuna sadık kalabilseler idi ülkeyi çok olumlu anlamda dönüştürmek, daha özgür, daha zengin, daha güvenli bir ülke yapmak için yeterli bir süre idi.
Son on sene ise 2010’ların hemen başında mevcut ama mükemmel olmaktan çok uzak laiklik, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini tamamen yıkmak için yetti de arttı bile.
Meseleye başka bir açıdan da bakabiliriz, demek ki aslında yerleşik bir laiklik, demokrasi ve hukuk devleti hiç olmamış, olmuş olsa idi, on senede yıkmak bu kadar kolay olmaz idi.
Erdoğan ve AKP güçlü iktidarları döneminde hiçbir iyi şey de mi yapmadılar diye sorarsanız, “yapmamışlar” diye cevap verebiliriz, geriye baktığımızda üzerinde tepinilmemiş bir AB müzakere süreci kalmış elimizde diyebilirdik ama o da artık fiilen yürümüyor, hukuken hala yürürlükte görülmesinin de yegâne nedeni sığınmacı sorununun Avrupa’da yarattığı baskı ve bizim de bu baskıyı adeta suiistimal etmemiz.
Erdoğan ve AKP’nin son on küsur senelik günahları saymakla bitmez, hukuk devleti, yani yargı, eğitim, vs. ama bir açıdan da en büyük başarısızlık ekonomide.
Ekonomide başarısızlık derken insanların aklına büyük bir haklılıkla enflasyon, bütçe açığı, kurlar, işsizlik gibi sorunlar geliyor, bu sorunlara kimsenin bir itirazı yok ve olamaz ama muhtemelen daha da büyük bir ekonomik sorun daha var o da Erdoğan ve AKP döneminde Türkiye’nin büyük şirketler sıralamasının senelerdir, en azından yirmi senedir ama daha eskisi de var, hiç değişmemesi, hala eski ekonominin şirketleri, mesela Renault, mesela Tofaş, mesela Arçelik hala Türkiye’nin en büyük şirketleri, ilk on içinde gözükmesi, ilk ellide bir tane bile ciddiye alınacak bir yeni ekonomi şirketi yok, bu manzara kanımca Erdoğan ve AKP’nin en büyük başarısızlığı.
On gün önce Brand Finance isimli kuruluş, dünyanın en değerli 500 markasını açıkladı.
Dünyanın en değerli markaları (ilk sıralar) şöyle:
1-Apple (ABD): 517 milyar dolar
2-Microsoft (ABD) : 341 milyar dolar
3-Google (ABD) : 335 milyar dolar
4-Amazon (ABD) : 309 milyar dolar
5-Samsung (Güney Kore): 100 milyar dolar
6-Walmart (ABD):97 milyar dolar
7-TikTok (Çin): 85 milyar dolar
8-Facebook (ABD): 76 milyar dolar
9-Almanya Telekom (Almanya): 74 milyar dolar
10-ICBC Çin Banka (Çin): 72 milyar dolar.
13-Instagram (ABD): 71 milyar dolar
15-Starbucks (ABD): 61 milyar dolar
16-Mercedes (Almanya):60 milyar dolar
18-Tesla (ABD): 59 milyar dolar
ve böyle gidiyor.
Sıralamada bir Türkiye markası yok, sıralamanın en altındaki (500.) markanın değeri 4.8 milyar dolar, bir Türkiye markası bu büyüklüğe gelemediği için sıralamada yok maalesef.
Global 500 marka listesindeki 203’ü ABD markaları, 65’i Çin, 33’ü Japon, 32’si Fransız, 28’i Alman, 20’si İngiliz markası.
Aynı global 500 marka listesinde bankacılık sektöründen 71, perakende sektöründen 53, teknoloji sektöründen 49 marka var.
Şunu da hatırlatalım, marka fiyatı başka şey, bir firmanın piyasa-borsa değeri bambaşka şey, mesela Apple’ın marka değeri 517 milyar dolar iken piyasa fiyatı 2.7 trilyon dolar, başka bir ifade ile de Türkiye milli gelirinin yaklaşık üç katı.
Bu 500 global marka sıralaması benim aklıma iki soru getiriyor:
1-Neden bir Türkiye markası bu sıralamada yok, Türkiye neden bir marka yaratamıyor?
2-Bu sıralamada bir Türkiye markasının olmaması ile neden siyasetçilerimiz, üniversiteler, şirketler hiç ilgilenmiyorlar?
Bu sıralamada Mercedes, Samsung gibi firmaları bir kenara bırakırsanız, ilk sıralardaki firmaların hiçbirisi çok büyük bir sabit sermaye yatırımı gerektiren firmalar değil, aralarında Starbucks gibi çok tanıdık firmalar da var.
Peki en değerli markalar arasında Starbucks var da neden bir Hacıbekir olamadı?
Bu işi büyük sermaye yapıları ile açıklamak ne kadar doğru, bilemiyorum, kanımca esas mesele zihniyet.
Bildiğim kadarıyla ülkemiz Türkiye’de 300’e yakın köfte çeşidi var, tümünü bilmiyorum ama bildiklerim Mc Donald’s köftesinden çok daha lezzetli ama dünyada kimse Akçaabat ya da Sultanahmet köftesini bilmiyor.
Türkiye önemli bir tekstil ülkesi ama Vakko eşarp Louis Vitton eşarbın yanına dahi yaklaşamıyor fiyat açısından piyasalarda, daha da önemlisi Vakko eşarp artık yabancı piyasalarda yok bile.
Küçük olsun bizim olsun değil mi?
Bu zihniyetin yeni ifade biçimi de galiba “yerlilik ve millilik”.
Marka yaratamayan ekonomi fakirliğe mahkumdur, bu iyi biline.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.