Neden Nükleer Santral İstemiyoruz: Cevabı Çernobil

Türkiye, Çernobil kazasını saklayan şirkete Mersin'de nükleer santral yaptırarak, Akdeniz kıyılarını şirketin hizmetine sunuyor. Karar vericiler, Türkiye'nin kucağına saatli bomba bırakıyor.

Bu yıl Çernobil nükleer kazasının, insanlık tarihinin yaşadığı en büyük nükleer felaketlerden birinin 32'nci yıldönümü. Çernobil'in yarattığı yıkımın izleri hala giderilememişken, 2011 yılında Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen patlama radyasyon yaymaya ve tüm doğal yaşamı zehirlemeye devam ediyor.

Geçen hafta sonu Çernobil'in 32'nci ve Fukuşima'nın 7'nci yıldönümü nedeniyle "Sinop Nükleer Santral İstemiyor" mitingi yapılacaktı. Ancak, İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla, OHAL koşulları gerekçe gösterilerek miting yasaklandı. 

Miting yasaklanmasaydı nükleer karşıtları bir kez daha neden Mersin'e, Sinop'a, İğneada'ya nükleer santral yapılmaması gerektiğini anlatacaktı, olmadı. Ama tüm bu yasaklamalar, baskılar nükleere karşı yaşamı savunanlara engel olamaz, her platformda neden nükleer santral yapılmaması gerektiğini bıkmadan dile getirecekler. 

Çernobil'de ne olmuştu? 

Takvimler, 26 Nisan 1986'yı gösterdiğinde Sovyetler Birliği sınırları içinde Ukrayna'nın başkenti Kiev'in 140 kilometre kuzeyindeki Çernobil nükleer santralinde meydana gelen kaza, bugüne kadar dünyanın gördüğü en dehşet verici kaza olarak kayıtlara geçti. 

Kazanın insafsızca gerçekleştirilen bir deney sonucu yaşandığını artık tüm dünya biliyor. Santralin 4'üncü ünitesi bakıma alınmadan önce olası bir elektrik kesintisi durumunda güvenlik işlemlerinin nasıl ilerleyeceği üzerine yapılan bir deney, etkilerini günümüzde hala yaşadığımız facianın ana sebebi.

Durum kontrolden çıkınca, yangın ve patlama sonucu santralin çatısı havaya uçtu, önemli miktarda radyoaktif madde atmosfere yayıldı, dünyanın bu devasa felaketten 30 Nisan 1986 günü haberi oldu. Gerçek anlamda panik, İsveç'te yapılan ölçümlerde yüksek radyasyon tespit edilmesinin ardından Rusya'dan resmi açıklama istenmesiyle başladı. 1 Mayıs kutlamalarının görkemine gölge düşmesin diye halkın üzerine radyasyon yağarken, facia resmi makamlarca saklandı. Binlerce Ukraynalı, tasfiye çalışmalarına katılmaya zorlandı.

Rus devlet şirketi Rosatom'un sahip olduğu santraldeki kazayı hükümet, hem kendi yurttaşlarından hem de dünyadan sakladı. Türkiye, kazayı saklayan şirkete Mersin'de nükleer santral yaptırarak, tüm Akdeniz kıyılarını bu şirketin hizmetine sunuyor. Karar vericiler, Türkiye'nin kucağına bir saatli bomba bırakıyor. 

Santralin yakınındaki, devletin gücünü ve ihtişamını göstermek için inşa edilmiş Pripyat kentinde, korunmasız pek çok insan yüksek seviyede radyasyona maruz kalarak ya can verdi ya da ciddi sağlık sorunlarıyla baş etmek zorunda kaldı. 

IPPNW'ın (Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler Birliği) Almanya şubesinin hazırladığı Çernobil felaketinin insan sağlığına etkileri raporuna göre, nükleer serpinti tüm çevre ülkelere yayıldı, Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna'ya indi. Bunun yüzde 53'ü diğer Avrupa ülkelerine, yüzde 8'i başta Anadolu havası, suyu, toprağı olmak üzere Asya'ya ulaştı. Çernobil felaketinden Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya'da 9 milyon kişi doğrudan etkilendi.

Ukrayna'da 18 bin kilometrekare tarım toprağı radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülke ormanlarının yüzde 40'ı yani 35 bin kilometrekare alan kirlendi. Greenpeace verilerine göre, kurtarma ve temizleme çalışmaları için şu ana kadar 235 milyar dolar harcandı. 5 milyon kişi hala radyoaktif kirlenmeye maruz kalan alanlarda yaşıyor. 586 bin kişinin radyasyondan direkt olarak etkilendiği tahmin ediliyor. Kansere bağlı dolaylı ölümlerin ise sayısı bile bilinmiyor.

Üzerinden 32 yıl geçti ama Ukrayna ve Beyaz Rusya yıllık bütçelerinin yüzde 5-9'luk kısmını Çernobil ile mücadeleye ayırıyor. Son olarak Çernobil'in üzeri beton ve çelik bir kalkanla örtüldü. Üzerinden 32 yıl geçmiş bir nükleer felaketle hala başa çıkılamadığı gibi bulunabilen tek "dahiyane" çözüm ise üzerine beton dökmek. 

Halen Beyaz Rusya'da yüzde 30, Ukrayna'da yüzde 7 ve Rusya'da yüzde 1.6 oranında kontamine alan mevcut. Çernobil'den etkilenen ülkeler raporda İsveç, Finlandiya, Avusturya, Norveç, Bulgaristan, İsviçre, Yunanistan, Slovenya, İtalya ve Moldova olarak belirtilmiş. 

Çernobil'in etkilerini gizleyen sadece Ruslar değil. Çernobil felaketi sonrası araştırma yapılmadığı için Türkiye'den doktorlar, bugüne kadar felaketin etkileriyle ilgili bir rapor hazırlayamadı. Çünkü, Türkiye kazanın etkilerini gizlemek için kanser istatistiği tutmadı. Yetkililer, "Çernobil'in Türkiye'ye etkisi yoktur" diye gösteriş yapmayı neredeyse görev edindi, afiyetle çaylar içildi, fındıklar yendi.

1 Mayıs kutlamaları için sokağa çıkan insanlar radyoaktif ışımaya, erken dönem olduğu için de iyot 131'e maruz kaldı. Çocuklarda normalde 1 milyonda bir olan tiroid kanseri görülme oranı iyot 131'in etkisiyle çok yükseldi. Faciadan 10 yıl sonra çocuklarda tiroid kanserinin 58 kat arttığı tespit edildi.

Çernobil nedeniyle 5000 bebek doğrudan öldü. UNSCEAR (United Nations Scientific Committee on the Effects of Atomic Radiation - Birleşmiş Milletler Atom Radyasyonunun Etkileri Bilimsel Komitesi) verilerine göre, dünya çapında 30 bin ila 207 bin arasında Çernobil ile bağlantılı genetik hasarlı çocuk var. Toplamda beklenen hasarın sadece yüzde 10'u ilk nesilde görülüyor. IPPNW raporunun ortaya koyduğu en acı gerçek şu ki, çok geniş bir alanı etkileyen Çernobil felaketinin neden olduğu genetik bozukluklar nesiller boyu sürecek.

Çernobil, 32 yıldır kapanmayan dünyanın dev bir radyasyon yarasıdır. 

Nükleer endüstrinin utanç anıtıdır. 

Nükleer meselesi Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkarılmalıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi