İnci Hekimoğlu
Nedim’i bırakın, pedofilik zihniyetinizi kapatın
Kuşkusuz gündem çok ağır, çok sarsıcı.
Her an ayrı bir travmayla yüz yüze kalıyoruz ve normalmişiz gibi sürdürmeye çalışıyoruz hayatı.
Açlık grevinin en kritik günlerinde, Nuriye ile Semih’i tutukladılar. Yasal, meşru bir hakkı kullanarak, hukuk dışı ve gayrı meşru bir idari tasarrufu protesto ettikleri için.
Adeta nasıl öleceğinize de biz karar veririz, diyorlar.
İktidarın en yetkili isimlerinin karanlık servetleri bir bir ortaya saçılıyor, en acımasız, en vahşi terör örgütlerine silah ve bomba taşıyan Türk gemilerine arka arkaya el konuyor.
Her biri ayrı skandal.
Bırakın günleri, senelerce unutulmayacak çapta..
Unutmamak için de bilmek gerekir önce.
Havuz medyası yazacak değil.
Yazabilen yayın organları da kıskaca alınmış vaziyette.
Her hangi bir gazete her hangi bir gazeteci, muhalif her bir satır karşılığında aylarca hapse tıkılıyor. Hukuksuz, yasasız, delilsiz…
Kimileri daha popüler olduğu için gündemde kalıyor, kimileri de popüler olmadığı için aylarca bir hücrede…
İşte Nedim Türfent…
Türfent, tanıdığımız bir çok gazeteciden çok daha ağır koşullarda gazetecilik yapıyordu.
Çünkü DİHA muhabiri. Kürt coğrafyasındaki insan hakları ihlallerini haber yaptığı için bir yıldan fazladır tutuklu.
O cezaevinden bu cezaevine, tam beş kez sürülüyor. Son bulunduğu yer Van Yüksek Güvenlikli Kapalı İnfaz Kurumu.
Nedim’e kitap, dergi, gazete verilmiyor, 4 metrekarelik bir pis bir hücrede tek başına bırakılarak ayrıca ceza uygulanıyor.
Bu koşullarda geçen bir yıl sonra nihayet ilk duruşması 14 Haziran’da Hakkari’de görülecek. Elimizden gelen bütün araçlarla Nedim’in yanında olmalıyız. Tutuklu tüm gazeteciler adil yargılanmalı, haber yapmanın, yazı yazmanın hiçbir koşulda ‘terör’le ilişkilendirilemeyeceği gerçeğine uygun olarak, bütün gazeteciler serbest bırakılmalı.
Gündem ağır…
Her biri ayrı canımızı yakıyor.
Ya çocuklar?
En büyük hedef onlar…
Artık asla "münferit" denemeyecek yaygınlıkta, anaokullarından başlayan pedofilik bir eğitim anlayışı sistemli biçimde uygulamaya geçiriliyor.
Esenyurt’ta Tıfıl Anaokulu’nda mezuniyet gecesi adı altında düzenlenen rezillikte, 3-6 yaş arasındaki çocuklar evlendiriyor. Kız çocuklara tesettüre uygun gelinlik giydiriliyor, beline kırmızı kuşak bağlanıyor, hacca gönderiliyor, erkek çocuklar savaştırılıyor, ‘şehit’ ediliyor, dualar okutuluyor falan.
Benzer örnekleri sıklıkla okuyoruz.
İlk okula giden kız çocukları bile artık tesettüre sokuluyor, hatta sokaklarda sıklıkla kız bebeklerin tesettüre uygun giydirildiğine tanık oluyoruz.
Tehlike şurada. Daha bebeklikten başlayarak, karşı cinsle ilişkisinin doğal ve normal bir iletişimle kurulmasının önü kesiliyor.
Çocukların karşı cinsi, olağan bir farklılık olarak algılaması, tanıması gerekirken, sadece bir cinsel kimlik olarak görmesinin alt yapısı oluşturuluyor.
Büyüdükçe karşı cins, erkek için, kendisi kadar normal, olağan, farklı ama eşit bir cins olarak değil, sürekli cinsel kimliğine dikkat çekilen bir obje haline geliyor.
Daha beteri erkek çocukta da kendisinden kaçılması ve kaçınılması gereken bir tehdit olduğu, olabileceği algısı yerleşmeye başlıyor. Yani isterse veya karşı cins yeteri kadar kapalı değilse, yeteri kadar uzakta durmamışsa gibi bir sürü nedenle her şeyi yapabilme hakkı olduğunu hissetmeye başlıyor.
Çocuklara bu eğitim sistemini reva görenlerin zihniyeti, 13 yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilebileceğini savunan pedofilik zihniyetle aynı.
Son yıllarda dini vakıfların yurtlarında, kuran kurslarında, okullarda katlanarak artan çocuk tecavüzleri, çocuk istismarları tesadüf değil.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olduğu dönemde öğrencisini dudaklarından öptüğü ve derste sürekli cinsellikten bahsettiği için öğretmenlikten atılan adama, hükümete yakın bir gazetede köşe yazarlığı yaptırılıyorsa bu o zihniyetin meşrulaştırılması demektir.
OdaTv’nin ortaya çıkardığı bu kirli geçmişin sahibi, son yazısında CHP’yi eleştirirken utanmadan, yüzü kızarmadan " Bir çocuğu daha CHP'ye kaptırmama adına ne yapabilirim, diye düşünmek için çaba sarfedin, daha karlı çıkarsınız" cümlesini kurabiliyor.
İnsan ne diyeceğini bilemiyor, böylesine bir pişkinlik karşısında.
Ne denebilir?
Geleceğimizi bunların elinden nasıl kurtaracağız?