Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Olaylı Stepanakert ziyareti

Gücü ve parası olan uluslararası hukuğu ve insani hukuku çiğnemekte beis görmüyor maalesef. İnsan hakları savunucusu Sait Çetinoğlu’ndan daha ayrıntılı bilgi istedim.

Stockholm. Birkaç gün önce Evrensel’de Nagorna Karabağ/Artsakh sorununa ilişki bir yazı yayınladım. Orada bir anlamda Kafkasların Kıbrıs’ı olan Nagorna Karabağ/Artsakh Cumhuriyeti'ni 2017 Eylülünde ziyaret eden insan hakları savunucusu ve gazetecilerden oluşan bir heyet hakkında Azerbeycan Cumhuriyeti'nin "vize almadan Azeri toprağına girdikleri" gerekçesi ile yasal soruşturma açtığı, hatta Türkiye Cumhuriyeti'ne "suç duyurusunda" bulunduğuna değindim. Bu bana 1995 Temmuz’unda Erivan’ı ve Soykırım Müzesi'ni ziyaret eden Esenyurt Belediye Başkanı Karslı Gürbüz Çapan, Taner Akçam (O da Karslıdır.), Oral Çalışlar, Cengiz Çandar ve Zeynep Atikhan hakkında küçük çapta da olsa bir linç kampanyası yaşanmasını hatırlattı. Tirol basın yeni mi türedi sanıyorsunuz. Buna rağmen 1995 Erivan ziyareti gibi 2017 Artsakh ziyeretinde de adli bir süreç yaşanmadı.

Gücü ve parası olan uluslararası hukuğu ve insani hukuku çiğnemekte beis görmüyor maalesef. İnsan hakları savunucusu Sait Çetinoğlu’ndan daha ayrıntılı bilgi istedim. O da sağ olsun beni yanıtladı.

Sait Çetinoğlu, "Azerbaycan’ın hakkımızdaki uygulaması, uluslararası hukukun çiğnenmesi yanında, devletleri ve uluslararası kuruluşları kaprislerine alet edilmesinden başka bir şey değildir" diyor ve şöyle devam ediyor:

"Tarihçi ve soykırım araştırmacısı kimliğimden bir tarafa Her şeyden önce bir insan hakları savunucusu ve insan hakları aktivistiyim. Tükyiye’de İnsan Hakları Derneği'nde yöneticilik yaptım. Amnesty International’in Türkiye’de örgütlülüğü yokken uluslararası üye statüsünde birkaç üyeden biriyim. Amnesty International’in Türkiye örgütlenmesinin ilk koordinatörlerinden biriyim. Zaman zaman içinde yer aldığım Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi'nin de sözcülüğünü yapmaktayım.

Bu bakımdan Artsakh’a gidişimden daha doğal ne olabilir. Dostum Baron Arakadz Akhoyan’dan bu öneriyi aldığımda tereddütsüz kabul ettim.

"Çatışmalı" ve "tartışmalı" bölgeler söylemi sorunlu bir söylemdir. Kime göre? Ve neye göre? Sorularının cevabı konjöktüreldir ve reelpolitik’e tabidir. Kısaca politik bir durumdur ve gerçekliği barındırmaz.

Sovyetlerin dağılmasından itibaren Sovyet mirası, -Bolşevik dille ifade edersek- Leninist çözüm yerine Stalinist çözümde ısrar edilmesi, bölgede istikrarın önündeki en büyük engel olarak durmaktadır.

İnsanlığın bugün ulaştığı değerler açısından, bu durum geri bir tutumdur, kabul edilemezdir. Kafkaslardaki "çatışmalı" ve "tartışmalı" bölgelerden biri olarak "tarif " edilen Artsakh/ Karabağ’a, Bir insan hakları savunucusu ve aktivisti olarak gitmemde ve incelemelerde bulunmamda yadırganacak bir durum göremiyorum.

Dünyanın gündeminde olan ve aralıklı ancak sistematik çatışma haberlerinin yanında, nisan ayında olduğu gibi insancıl hukuka aykırı ağır insan halkları ihlalleri örneklerinin de geldiği bu bölgede, ne olduğunu anlamak için yaptığımız seyahatten daha doğal ne olabilir. Hatta kendi payıma bu konuda geç kaldığımı itiraf etmeliyim.

Azerbaycan’ın uluslararası hukuku hiçe sayarak hakkımızda soruşturma açarak tutuklama kararı vermesi, tam anlamıyla bir şiddet gösterisidir. Kabul edilemeyecek ikinci istek ise bizi cezalandırmak için ülkemizden istemesinin hiçbir hukuki dayanağı yoktur, kabul edilemezdir. Şımarıklıktır. Dolayısıyla ülkemizce de zaten dikkate alınmamış, görmezden gelinmiştir.

Bir başka şiddet uygulaması ile uluslar arası bülten çıkararak dolaşım hakkına müdahale edilmesidir ki; bu durum temel insan haklarına müdahalenin yanında, devletleri ve uluslar arası kuruluşların Azerbaycan’ın kaprislerine alet edilmesinden başka bir şey değildir. Hem Artsakh’a ziyareti kısıtladığı gibi, yurtdışı seyahatlerimizi kısıtlamaya çalışmaktadır.

Bilindiği gibi seyahat hakkı temel insan haklarından biridir. Bu ilkeden hareketle, Uluslararası Ceza Mahkemesi seyahat hakkının -yerleşme hakkı da dahil-kısıtlanmasını insanlığa karşı işlenen bir suç olarak niteler."

Sait Çetinoğlu, "Olay yaratan" Artsakh ziyareti izlenimlerini ise şöyle özetliyor:

"Azerbaycan ile Ermenistan barışı ve Artsakh’ın geleceğini baş başa görüşüyorlarken,  Bizim  artsakh’ı ziyaret ettik diye Azerbaycan hükümeti kıyameti koparıyor. Bizim ziyaretimizin amacı da durumu kavramak ve iki halk arasındaki savaşın sonlanmasına katkıda bulunmaktan başka bir amacı yoktu.

Sorun toprak sorunu değil, bir statü sorunudur. Artsakh’ın otonomisi Sovyetlerden önce de kurumsaldır. Tarihten gelen bir hak olduğu düşünülüyor. Ve bunun altını çiziyorlar. 

Artsakh’ta yaptığımız görüşmelerde, halkın kararlılığı açıktı. Gerek parlamento ve gerekse  -bugün görevde olmasalar da - dış işleri bakanı Karen Mirzoyan ve kültür bakanı Narine Ağabalyan ile yaptığımız görüşmeler, durumu anlamamızı  kolaylaştırdı.

Ziyaretlerde halk yönetici işbirliği ve dayanışmasını görmek ayrı bir güzellik olduğunu söyleyebilirim. Güvenlik Konseyi Başkanı Samvel Babayan’ın gördüğü  ilgi  yanında  halkın müze bahçesinde yoldaş general ile  birlikte  ve aynı heyecanla  şarkılar söylemeleri görülmeye değer bir manzaraydı.

Mütevazi bir idareci gurubunu görmek de ziyaretimizin ayrıcalıklarından biriydi. Kültür Bakanı bayan Ağabalyan korumasız ve  yaya olarak toplantı yerine geliyor yine tek başına yaya olarak toplantıdan ayrılıyordu. Kültür Bakanı ile yaptığımız görüşmede, Ermeni yazar Sevan Nişanyan’ı gündeme getirdim. Ankara’nın Doğusu  başlıklı turist rehberi sayılan kitabında yaptığı Ermeni kültür envanterinin çıkarılması biryana,  sadece yönettiği Nisanyanmap adlı internet sitesiyle Ermeni kültür ve tarihine olağanüstü katkılar sunan Sevan Nişanyan için, Ermenistan diyaspora bakanlığı gibi bir ödül düşünüp düşünmediklerini sorguladık. Değerlendirdiklerini ifade ettiler.

Her yerde Kalabalık bir turist guruplarını görmek de ayrı bir olguydu. Dünyanın her yerinden meraklı insanlar Artsakh’ın her yerine dağılmışlardı.  Özellikle Kara Kilisede Ermeni turist grubunun bizlere olan ilgisinden hepimizin duygulandığının altını özellikle çizmek isterim.

Stephanekert’i ziyaret benim için ayrı bir önemi vardı. Kafkasların Lenin’i Stephan Şhaumyan’ın doğduğu şehir benim için bir başka heyecan kaynağıydı.

Savaşın yaralarını sarmaya çalışan, Azerbaycan’ın tehdidi nedeniyle potansiyelini tam olarak kullanamayan, hatta limitini kullanan Artshak,  bulunduğu coğrafyanın cennet bir köşesi.

Her bir köşesi ayrı bir güzellik olmasının yanında, bir başka zengin potansiyel barındırıyor. Tarihi ve fiziki potansiyeli turizm için bir çekim merkezi bunu kalabalık turist kafilelerinden gözlemek mümkün. Bugün Azerbaycan’ın tehdidi nedeniyle kullanılmayıp atıl halde duran minyatür ve sevimli Artshak Havaalanının kullanılabilmesi ulaşımın rahatlamasını sağlayacak turist sayısını daha yükseltecek olduğunu söylemeye gerek yok.

Tarihi ve arkeolojik potansiyelini ortaya çıkarmak için arkeolojik kazılar ve restorasyonlar ile hem Artshak’ın, dolayısıyla Ermeni tarihinin bilinmeyenlerini gün ışığına çıkarırken, insanlık tarihine de zengin  bir katkı sağladığını söyleyebiliriz. Dikranagert antik kenti kazıları ile bulguların bir kısmının sergilendiği yanı başındaki sevimli müze ve bahçesindeki herkesin denemesine açık antik darphane de ilginç köşelerden biriydi. Antik darphane turistlerin ilgisini çeken bir uygulamaydı. Herkes kendi "para"sını kendi basıyor/darp ediyordu. 

Artshak siyasi sorunları çözülememekle beraber. Ekonomik sorunlarını çözme konusunda potansiyelini tespit edip, bunları  harekete geçirme planlarını hazırlamış. İstanbul’lu Vartan Sırmakaşyan’ın öncülüğünde ki  Artsahk Bank ile kredi sorunlarını çözmeyi kolaylaştırmışlar. Sırmakaşyan’ın Artsahk’ta başka yatırımları da var.

Su kaynakları bakımından zengin bir bölgede bulunmanın avantajını kullanarak hem elektrik üretmeyi ve bunu satmayı, hem bu barajlarda yetiştireceği balıklarla havyar ihracatı planlanmış.

Ekilebilir topraklar bakımından da zengin  bir coğrafya olan Artshak bu barajlarla sulama imkanına sahip. Zengin su kaynaklarını kullanarak  sulu tarım potansiyelini ve avantajlarından da yararlanmayı planlamakta.

Bitki örtüsünün çeşitliliği ve flora zenginliği da doğal bir potansiyel ve birçok potansiyeli barındırıyor. Arıcılık için en uygun ortam, bundan dolayı dünyanın en temiz, doğal ve en leziz balları burada üretiliyor. Geniş dut bahçeleriyle hem ipek kaynağı hem de nefis dut rakısının üretim merkezi.

Orman kaynakları  da kereste üretiminin kaynağı, bu potansiyeli de harekete geçiren girişimlerde bulunmuşlar, Orman işleme fabrikasını faaliyete geçirmişler. Fabrika yöneticisinin eski bir tanıdık olması da ilginç bir tesadüftü. Sivaslı dostum Jirayr Kilci’nin hediyesi bal ile dut rakısı nefisti.

Doğayı bozmadan doğal kaynaklarından istifade etmenin  yollarını arıyorlar.

Artsahk halkının çözülmemiş birçok sorunu olmasına rağmen geleceğe umutla bakıyor, direngen ve sorunlarını çözmek için kenetlenmiş durumda. Azerbaycan’dan kaynaklanan tecrit koşullarının zorluklarını  aşmanın,  birbirlerine kenetlenmekten geçtiğinin farkındalar.

Artsahk’ı ziyaretin en önemli amacı iki halk arasında var olan çatışmanın anlaşılması ve çatışmanın önlenmesi için neler yapılabileceğinin ve çözüm için tartışılma ortamının yaratılmasıydı. Ziyaret ekibimiz bu konuda birikimli ve çalışmaları olan kişilerdi. Yeni bir kanal açılabilirdi. Ancak ziyaretimizin sonunda sergilenen Azerbaycan’ın tavrı, böyle bir kanala izin verilmeyeceğinin anlaşılmasını sağladığını söylemekte sakınca yoktur.  Bu tavrın, Artsakh’ın hiçbir şekilde Azerbaycan’a bırakılmaması gerektiğinin gerekçesi olarak okumakta  ve  söylemekte de sakınca görmüyorum. Zaten tarihten gelen otonomi geleneği ve kültürünün ilhak’ın önünde bir engeldir.

Azerilerin  şahsıma yönelik kampanyada kullanılan ifadeler bir hezeyanın dışavurumudur ve bu düşünce yapısının freni olmadığının aşikar olduğu kabul edilmelidir.

Azerbaycan enerjisi ve kaynağını çatışmanın sürdürülmesi ve kaynaklarını boşa tüketmesi yerine halkının refahı için, kısaca barış ve işbirliği çerçevesinde kullanması her iki halkın yararına bir davranış olacaktır. 

Şu da unutulmaması gereken bir gerçekliktir ki; hiçbir çatışma sürekli değildir. Sonsuza kadar sürmez. Dostluklar ebedidir."

Stepanakert kenti yakınlarındaki Nine ve Dede (Տատիկ և Պապիկ Tatik yev Papik) Anıtı, "Dağlarımız Biziz" diye de adlandırılıyor


Yazı görseli: Stepanakert’deki Baku Komünü lideri Stepan Şaumyan ‘ın anıtı

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi