Ayşegül Karakülhancı
Orban'ın zaferi AB içerisinde otokratik bir model için örnek teşkil ediyor
Pazar günü Macaristan'da, iktidardaki Başbakan Viktor Orbán Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) partisi ile parlamento seçimlerinden zaferle çıktı. Orbán'ın böylesine açık bir seçim zaferi ilan etmesini seçim süreci boyunca yalnızca kötümser olanlar bekliyordu Akşam geç saatlerde Orbán, partililerine, "Büyük bir zafer kazandık. Bu zafer o kadar büyük ki Brüksel‘den zaten görünen başarımız Ay’dan bile görünebilir" dedi. Orbán konuşmasına "Hristiyan demokrat ulusal siyaset kazandı ve Brüksel'e bunun geçmiş değil gelecek olduğunu söylemeliyiz" diye devam etti.
Muhalefetin adayı muhafazakâr Márki-Zay yenilgiyi kabul ederken "Bu demokrasi değil" dedi. İktidarla muhalefet arasındaki finansman ve medyadaki büyük dengesizliğe dikkat çekti.
Hatırlatmak gerekir ki dört yıl önce, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) seçim gözlemcileri Macaristan'daki seçimleri özgür ama adil değil olarak nitelendirmişti. Nedenler arasında seçim kampanyasına devletle partinin kabul edilemez bir şekilde karıştırılması ve medyanın sürekli olarak Fidesz lehine yayın yapması vardı.
Macaristan toplumunun yıllardır iki kampa bölünmüş durumda. Orbán'ın her zaferi toplumdaki çatlağı biraz daha derinleştirdi.
Şimdi ise bu çatlak derinleşmekle kalmadı kapanma umudunu da azalttı. Orbán tek ve güçlü bir muhalefet partisine değil kendisine karşı birleşen tüm birleşik muhalefete 6 partiye karşı kazanarak rakiplerinin güçsüzlüğünün tescillenmesini de sağladı. Bundan sonra muhalif kesimde belki bir teslimiyet de yaşanacak. Birleşmeyi başaran ve seçim kampanyası boyunca parti programlarındaki tüm farklılıklara rağmen disiplin sergileyen muhalefet yeniden parçalanacak. Beşinci kez iktidara gelen Orbán artık tamamen yoluna çıkan hiç kimseyi dikkate almayacak. Orbán, uzun zaman önce iktidarını ele geçirdiği ülkenin tartışmasız otokratı olacak.
İSTİKRARSIZLIK KORKU SEÇİMLERE DAMGASINI VURDU
Muhalefetle birlikte istikrarsızlık ve kaos gelecek, ülke savaşa sürüklenecek, hükümetin sunduğu tüm maddi yardımlar geri alınacak, Macaristan yeniden küçük ve etkisiz bir ülke olacak korkusu seçmenin tercihine belli ki damgasını vurdu. Seçim kampanyası son zamanlarda Ukrayna savaşı konusunda doruğa ulaşmıştı. Orbán, muhalefeti silah temin ederek ve hatta Macar askerlerini konuşlandırarak ülkeyi savaşa çekmeye çalışmakla suçladı.
Abartılı milli duyguların öne çıkarılması ve belirsizlik korkusu aşılamadı.
Fidesz'in parlamentodaki üçte ikilik çoğunluğu kaybetmesini bekleyen uzmanlar da Macaristan muhalefeti de yanıldı.
ZAFER KONUŞMASINDA BRÜKSEL VE ZELENSKİY’Yİ HEDEF GÖSTERDİ
Orbán'ın bu seçimi sadece manipülasyon yoluyla kazandığını iddia edenler doğru bir saptama yapmış olmaz. Çünkü Orbán yıllar içinde sistemini ve onu besleyen ideolojisini mükemmelleştirdi: Ona göre Macaristan dünya sahnesinde en iyi yeri hak ederken görmezden gelinmiş, hafife alınmış bir ülkeydi. Milliyetçi muhafazakarlar ülkeyi yeni zirvelere taşırken "Batı" yozlaşmaya başladı.
Orbán yıllarca, George Soros’un solu ve kozmopolit toplumu Macar halkına karşı komplo kurmak için araçsallaştırdığına, Macar halkına dünyada saygı duyulmasını yalnızca Fidesz’in sağlayabileceği mitosuna inandırdı. Zafer konuşmasında bunu tekrar dile getirmekle kalmadı, hem Brüksel’i hem de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i de hedef gösterdi: "Bu zafer, hayatımızın geri kalanında hatırlanacak, çünkü bize karşı çok insan birleşti. Bunlar arasında yurt içindeki sol, uluslararası sol, Brüksel'deki bürokratlar, egemen imparatorluğun tüm fonları ve örgütleri, yabancılar da dâhil olmak üzere pek çok insan bize karşı birleşti. Hatta medya ve sonunda Ukrayna Devlet Başkanı bile."
Oysa neredeyse tüm medya Orbán iktidarının yandaşı. Bu nedenle de yaşananların Orbán’ın anlattığı hikâyenin tam tersi olduğunu halkın büyük bir bölümüne anlatılamadı. Örneğin Orbán'I tüm gün durmadan gösteren devlet televizyonu muhalefetin adayı Péter Márki-Zay'e beş dakika ayırdı. Ayrıca iktidarı azıcık eleştiren gazeteciler, AB politikacıları Macar halkının düşmanı olarak suçlanıyor.
ORBAN İÇİN İNTİKAM ZAMANI
Orbán bu zaferini her fırsatta AB’ye hem gösterecek hem de intikamını alacak. Bu nedenle de sık sık zafer konuşmasında Brüksel’e gönderme yaptı.
Muhalefetin adayı Márki-Zay ise Orbán'ın "Avrupa'da bir rezalet haline geldiğini, Macaristan'ın NATO desteğini kaybettiğini" söyledi.
Oysa AB Komisyonu seçimlerden çok önce ülkede hukukun üstünlüğü mekanizmasını kullanarak muhalefete yardım edebilirdi. Böylelikle AB, muhalefetin Orbán'ın izlediği yolun ülkeyi izolasyona sürüklediğini kanıtlamasını sağlamış olabilirdi. Ancak AB, seçimleri beklemeyi tercih etti.
Orbán, Rusya'ya yakınlığın ülkesine fayda sağladığı yönündeki duruşunun artık güçlendiğini de düşünecek. Şimdiye kadar Moskova'ya karşı yaptırımları destekledi, ancak seçimden zaferle çıkması Rusya'ya yönelik ortak bir AB politikasını daha da zorlaştıracak.
Macaristan, Viktor Orbán'ı demokrasisi zarar görmüş bir sistemde yeniden seçti. Orbán'ın tekrar seçilmesi AB ülkeleri içerisinde aşırı sağcılığın yapısal bir soruna dönüştüğünü de kanıtlar nitelikte. AB kendisini ve değerlerini korumayı uzun zamandır başaramıyor. Fakat AB, işleyebilme kabiliyetini kaybetmeyi istemiyorsa, hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırılmasına, AB’nin parasıyla finanse edilen yolsuzluğa karşı mevcut tüm araçlarını şimdi kullanmak zorundadır. Aksi takdirde, Orbán'ın bu zaferi, AB’nin kalbinde kök salacak ve yayılacak olan otokratik bir model için örnek teşkil ediyor.