Ragıp Zarakolu
Özgürlüğe seyahat
Stockholm. Bir zamanlar Konstantiniye’de köle pazarları vardı… Üsküdar’da Yeni Besten yakınındaki Tavuk Pazarında örneğin… Tavuk ile esir pazarının komşu olması ilginç. Köle hanları vardı. Edirnekapı yakınlarında mesela… Bir İtalyan savaş esirinin anılarını okumuştum, Haliç kıyılarındaydı tutulduğu yer.
Donanmanın konumlanmasından dolayı doğal Haliç’te savaş esiri kölelerin tutulması. Savaş esiri olan Cervantes’in haracı ödenmeseydi, Don Kişot’u okuyamayacaktık.
Korsanlar Akdeniz kıyılarında baskınlar düzenlerlerdi. Esir ticaretinin önemli kaynaklarından biri. Mamma la Turchi çığlığı o günlerden bakiye.
Geleneksel Comedia dell’arte’nin yani geleneksel İtalyan tiyatrosunun
Tanzimat sürecinde ilkin Siyahların satışı yasaklandı. İngiltere’de kalkmasının etkisi herhalde oradan başlaması. Ama 1908 Meşrutiyet Devriminine kadar şu ya da bu şekilde devam etti.
1915 soykırımı sırası ve sonrasında da kölelik fiilen canlandı.
Anadolu’daki evlatlık kurumu, bir anlamda köleliğin daha kibarca adlandırılmasıydı.
Bir bakıma alan razı satan razı durumu… Ve kız çocuklarının everilmesi de bir başka devamı değil mi? Günümüzde bile.
Orta ve üst sınıftan herkesin aile geçmişinde bir evlatlığın yeri vardır.
Bana bunları, şu anda elimde olan, Kanadalı 78 doğumlu yazar Esi Edukyan’ın "Özgürlüğe Seyahat" adlı kitabı hatırlattı ( Doğan Kitap, Eylül 2020). Genç yaşında "preştijli" ödüller sahibi. İsminden dolayı bizim Hay’lardan sanacaksınız ama değil.
Afrika Gana’dan gelip Kanada’nın batısında Alberta eyaletini Calgary ketinde boğup büyüdü. Daha ilk kitabı, The Second Life of Samuel Tyne (2004) ile dikkatleri üstüne çekti 24 yaşında.
ABD’nin "derin doğu"suna, Oklohama’da toprak verilip iskan olunan Afro-Amerikalıların hikayesini anlatıyordu bu kitabında.
İkinci kitabının taslağı kabul olunmayınca bursla, Almanya’nın Stuttgard kentine gitti. Sonuçta 2011 yılında Half-Blood Blues (Melez Blues) çıktı ürün olarak.
Melez genç caz müzisyeni Hieronymus Falk’un hikayesiydi anlatılan. Afro-Amerikalıların bir Yahudi ve zengin bir Alman ile kurduğu bir gruptu söz konusu olan. Naziler, "Ren eyaletinin piçleri" diye anıyordu onları. Paris’e kaçtılar. 2. Dünya savaşı patlak verince, Afro-Amerikalılar ABD’ye geri dönecekti. Uzun yıllar sonra Avrupa’da yeniden buluşacaktı caz grubu. Bir çok ödül aldı kitap elbette.
Üçüncü romanı, "Washington Black" (Siyah Washington) ortalığı silkeledi yine. İşte "Özgürlüğe Seyahat" bu kitabın tercümesi. George Washington "Wash" Black, Karaip Denizindeki Barbados Adasında Köle olarak doğar.
Karaipler deyip geçmeyin, Fransız İhtilali Kebiri’iden sonra, dünya yüzünde ikinci cumhuriyet, Karaip Denizinde Haiti Adasında Toussaint L'Ouverture önderliğindeki köle ayaklanması sonucu 1791 yılında kurulmuştu.
Fransız Devriminin yansımasından kim kaçabilir ki Osmanlı kaçsın! Valestinli Riga da Osmanlı ülkesine yönelik ilk anayasayı o yıllarda kaleme alacaktı. Yoşdaşı ise Osman Pazvantoğlu!
Toussaint L'Ouverture
Fransız devriminin yankısı bitmez. 1917’yi, 200. Yılında 1989 Doğu Avrupa devrimini tutuşturan da o değil miydi?
Batı Hint Adalarından Amerika’ya, kölelikten bilim ressamlığına uzanan bu yolda, Washington Black şu soruya aramaktadır: "Ne istersen yapabileceğin bir özgürlük mü yoksa insana duyulan sevgi mi? Hangisi özgürleştirir bizi?"
Bugün, Putinlerin, Trumpların, ve diğer Reislerin geçici dünyasında ne kadar anlamlı bir soru!
Vidinli Osman Pazvantoğlu
Yazı görseli: Esi Edukyan