'Paralel', 'Milli Damar' ve 'Uzlaşma'

Avukat Celal Ülgen’in 'İkinci paralel yapılanma', Hanefi Avcı’nın ‘Milli Damar’ örgütü iddiaları ve AKP’li kalemlerin 'demokratikleşme' müjdesi… Sırada 'kandırıldık' mı var?

AKP’nin kalemleri bir kez daha yeni bir çözüm sürecinden bahsetmeye başladılar.

Erdoğan’ın genel başkanlığındaki partinin yakında acayip açılımlar yapacağını, pek uzlaşmacı bir siyasetle yeni "demokratikleşme" paketi açıklayacağını yazıp çiziyorlar.

 Hem de ‘Reis’ OHAL’in kalkmayacağını açıklarken.

Bu büyük uzlaşma İslami kesim, liberaller ve Kürt siyaseti ile olacakmış.

Buradan anlamamız gereken tek şey, Erdoğan’ın 2019 seçimlerinde kendisi için büyük risk gördüğüdür.

Oylarının yüzde 40’ın altına indiği önceki seçimlerde de, muhaliflerini yanına alma taktiği uygulayarak başarılı olmuştu.

Tuğrul Türkeş, Numan Kurtulmuş, Orhan Miroğlu gibi isimler neredeyse bir gecede en radikal AKP’li oldular. 

"Ya kaos ya istikrar" falan gibi tehditlerin referandumda tutmadığını görünce "uzlaşma" masalına yeniden sarılabilir, hatta yeni bazı devşirmeler de yapabilirler.

Ama merak ettiğim iki konu var; uzlaşacağı liberal mi kaldı?

O liberallerin bir kısmı hapiste, bir kısmı yurt dışında. Kalanlardan biri de referandumda "Hayır" diyeceğini açıkladığı için AKP’lilerin linçinden zor kurtuldu.

Kürt siyasetine gelince…

Kürt şehirlerini dümdüz et, insanları diri diri bodrumlarda yak, yerlerinden et, işkence ve infazlar 90’larla yarışır hale gelsin sonra da çıkıp "hadi uzlaşalım" de.

Bunları yaparken kimse duymasın, görmesin, milletvekilleri kamuoyu oluşturmasın diye HDP’nin tüm teşkilatlarını ve liderlerini içeri at, partiyi fiilen kapatmaya çalış, sonra da yeni seçim süreci sonlanana kadar uzlaşmış gibi yap.

Gerçekten eşine az rastlanır, çok ilginç bir akıl yürütme tarzı!

Tabi bizim Kürt siyaseti deyince aklımıza gelen HDP iken onların bahsettiği hizbul-kontra artığı Hüda-Par falan değilse…

***

Ya da yalnız içeride değil dışarıda Ortadoğu politikalarında da açmaza girildiğini mecburen kabullenmeye başladılar ve çıkış yolu arıyorlar.

İster misiniz önümüzdeki günlerde, yeni bir "Kumpas" söylemi gündeme gelsin.

"Kandırıldık" feryatları yükselmeye başlasın…

Olur mu olur.

Üstelik alt yapısı hazır.

Tam bir yıl önce, Haziran 2016’da Hanefi Avcı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir dilekçe verdi. Eski Emniyet Müdürü kamuoyu tarafından bilinmeyen ‘Milli Damar’ isimli bir örgütün devlet içinde yapılandığını iddia etti.

Milli Damar yapılanmasının elemanlarının Nur Cemaati’nden ayrılma kişiler olduğunu, emniyet içine yerleştiğini ve Gülen yapılanmasının çalışma yöntemlerini taklit ederek hareket ettiğini ifade eden Avcı, savcıya kapalı zarfta İstanbul ve Ankara Emniyeti’nden, Mit’ten, Hükümet içindeki üst düzey bürokratlardan ve medyadan isimler de verdi.

Yeni Şafak gazetesi aynı gün internet sitesinde bu haberi "Örgüt uydurdu" başlığıyla gördü. Savcılık da soruşturmaya gerek duymadı.

Zaten Hanefi Avcı’da gazetenin bu haberi üzerine dosyanın kapatılacağı değerlendirmesini yaptı.

Avcı’nın söylediklerine çok yakın cümleleri bir yıl sonra Avukat Celal Ülgen söyledi. Sözcü gazetesine yönelik operasyon üzerine, gazetenin avukatlığını üstlenen Ülgen "İkinci paralel yapılanmadan söz etmek istiyorum. Hem FETÖ’nün, hem siyasi iktidarın unsurlarını içinde taşıyan, ama hem FETÖ’den bağımsız, hem siyasi iktidardan bağımsız bir derin devlet yapılanmasıdır" dedi.

OHAL hafızamızı da kötü etkiledi belli ki.

Oysa FETÖ iktidardan ne kadar bağımsızsa, bu ‘yeni’, ‘derin’ yapılanmanın da o kadar bağımsız olduğu gayet açık.

Şimdi bunların yanına FETÖ’nün çatı davasında yargılanan Tuğgeneral Erhan Caha’nın "Bu vahim ve menfur darbe teşebbüsü, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve MİT müsteşarının, planı, bilgisi ve kontrolü dahilinde olmuştur. Askeri görünümlü sivil darbedir" sözlerini koyun.

Baştan sona çelişkiler ve soru işaretleri ile dolu FETÖ darbe girişimi, başka bir deyişle "kontrollü darbe", yarın işlevi bitince neden "kumpas" sınıfına girmesin? 

Sonuçlarına bakılırsa "Ergenekon" davalarının yarım bıraktığı çok önemli görevleri tamamladı.

Bu ülkede her şeyin mümkün olduğunu öğrendik ama Erdoğan iktidarı boyunca bırakın "uzlaşma"yı, uzlaşma ikliminin esmesinin bile mümkün olmadığını biliyoruz.

Hâlâ inanacaklar çıkarsa, yerleri ancak iktidar safları olur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi