Koray Düzgören

Koray Düzgören

Parlamento ve partiler dışı muhalefete doğru…

Önümüzdeki dönem muhalefet Meclis’in dışına taşacak. HDP Eş Başkanı Temelli muhalefeti parlamento içine sıkıştırmayacaklarını söyledi. CHP’de de sokağa çıkılması gerektiğini söyleyenler var.

24 Haziran erken cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin üzerinden bir ay geçti.

Tek adam yönetimi birbiri peşi sıra çıkarılan kararnamelerle yeni bir devlet yapısı kurarken muhalefet partiler henüz seçim sonuçlarının getirdiği sarsıntıyı ve çalkantıyı üzerlerinden atamadı.

İktidarın örgütlenmek amacıyla çıkardığı kararnameler ve Meclis’e sunduğu  yasa teklifleri görüşürken genel olarak muhalefetin pek sesi çıkmıyor.

CHP’de seçim yenilgisini önemsemeden yoluna devam etmek isteyen genel başkan Kılıçdaroğlu’na karşı erken kurultay için imzalar toplandı. Toplanan imzaların bir kısmı Cumhurbaşkanlığına aday olan ve partisinden fazla oy aldığı için CHP’nin genel başkanlığını hak ettiğini düşünen Muharrem İnce’nin taraftarları. İmzacıların bir kısmını İnce olmasa da yönetimin mutlaka değişmesini talep edenler oluşturuyor. Bir de üçüncü yolculardan söz ediliyor... CHP’nin oturup parti olarak esaslı bir değerlendirme yapması ve bazı konularda kendisini yenilemesi gerektiğine söyleyenler var.

İyi Parti’nin durumu da parlak değil. Seçim sonuçlarının değerlendirildiği ilk toplantıda partinin genel kurul kararı aldığı ve Genel Başkan Meral Akşener’in istifa ettiği açıklandı. Fakat sonra bu kararını geri aldığı söylendi.

Partinin geleceği belirsiz gibi görünüyor.

Seçimde umduğunu bulamayan Saadet Partisi’nin de sesi soluğu çıkmıyor.

HDP ise önümüzdeki sürece ilişkin yol haritasına ilişkin önerileri Van’da yaptığı toplantılarda belirlediğini açıkladı. Önümüzdeki günlerde Parti Meclisi’nde bu konuda karar alınması bekleniyor.

Genel olarak muhalefetin bu bir ayı sessiz geçirmesi, hızla yerleşen ve örgütlenen, bu arada baskı ve zulme devam eden tek adam rejimine karşı, bir an önce muhalefetin örgütlenmesi beklentisi içindeki kesimleri hayli tedirgin etti.

Hatta bu belki de umutsuzluğa kapılanlar oldu.

Çok da haksız değiller.

CHP’ye dönersek, aslında partinin bu duruma gelmesinde herkesin az ya da çok bir sorumluluğu bulunduğu halde, bütün taraflar partiyi olağanüstü genel kurula götürmek konusunda anlaşmış bulunuyor.

Genel başkanın da kurultaydan kaçamayacağını anladığı için bütün yakın çalışma arkadaşlarını ve merkez yürütme kurulunu değiştirerek yola devam kararı aldığına ilişkin haberler dolaşıyor.

SORUN KOLTUĞA KİMİN OTURACAĞI DEĞİL

Anlaşılan yine sıkışan genel başkan, arkadaşlarını harcayarak koltuğunu korumanın çaresine bakmanın peşinde.

Kalsa ne olur, rakibi o koltuğu ele geçirip otursa ne olur. Ne değişir?

CHP’deki asıl sorun daha doğrusu hastalığın sebebi o koltuk değil.

CHP devletin ve düzenin partisi olmakla övünen, tekçi anlayışların temsilcisi olduğu halde kendisini solda zannedip sürekli sağa yönelen, sağdan ve sağcı politikalardan medet uman, milliyetçi, tutucu bir parti.

Ne geçmişi ile hesaplaşabiliyor ne de kendisini değişen dünya ve ülke şartlarına göre yenileyebiliyor.

Ülkede tek adam diktatörlüğü yerleşiyor ama CHP’de yönetim kademesi dahil büyük bir çoğunluk hala meselenin koltuk olduğunu zannediyor.

Partinin, tüzüğünü, programını, ilkelerini, örgütlenme anlayışını, her şeyini değiştirmesi gerekirken, bir şey değiştirmeden ülkenin değişen koşullarına ayak uydurabileceği sanılıyor.

Oysa önümüzde despotizme karşı zorlu bir mücadele süreci var.

CHP ise kendi milletvekili Enis Berberoğlu’nun gasp edilen özgürlüğünü dahi savunmaktan aciz görünüyor. (Kararlı mı desek acaba?)

Yeniden milletvekili seçilen tutuklu Berberoğlu’nun normal olarak salıverilmesi gerekirken Yargıtay yasaları açıkça çiğneyerek bu talebi reddetti. Normal olarak CHP’nin milletvekiline sahip çıkması ve bunun için de tavır koyması gerekmez mi?

Berberoğlu’nun eşi Oya dahi bu hareketsizliğe, pasifliğe tepki verdi. Cezaevini önünde söyledikleri CHP’nin durumunu özetliyor.

"CHPGenel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'dan İstanbul'a ‘Adalet Yürüyüşü' yaptı. Bu tarihi bir olaydı. Sağ olsun.

Bu yürüyüş sadece Enis için yapılan bir yürüyüş değildi. Bu hepimizin adaleti ve hukuk arayışı içindi. Ama sonrasında CHP'den daha fazla olay yaratacak, ses getirecek eylemler beklemiştik.

CHP'de şu anda kurultay talepleri var. Yine de ellerinden geleni yapıyorlar. Açıklamalarıyla yardımcı olmaya çalıyorlar ve yaşanan sürece üzülüyorlar. Onların yerinde olsam Yargıtay önünde eylem yapar, AYM önünde eylem yapardım. Ama ben yapacağım."

Onlar yapmazlarsa ben yapacağım diyor Oya.

Onlar ne yapıyor peki?

Sabrınız devam ediyorsa aşağıdaki habere bir göz atın.

"CHP’de pazartesi günü toplanan MYK'da Yargıtay'ın tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu'na ilişkin verdiği dokunulmazlığına rağmen tutukluluğuna devam kararına karşı eylem yapılıp yapılmamasına karar verildi.

Görüşe çıkmama kararı alan Enis Berberoğlu'nun eşi Oya Berberoğlu CHP'yi pasif davranmakla suçlamıştı.

CHP MYK'da bu konuda bir karar alınması bekleniyordu. Ancak toplantıda Yargıtay kararına yapılan itirazın sonucunun beklenmesi kararı alındı."

Şimdi sıkı durun, CHP’nin bu konudaki en esaslı girişimini sona sakladım.

Haberin de sonunda belirtilmiş. Kılıçdaroğlu, Berberoğlu kararı ile birlikte anayasanın, hukukun, millet iradesinin askıya alınması konularını da görüşmek üzere TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ı bu hafta ziyaret edecekmiş.

Herhalde, "Bu yaptığınız doğru değil" diyecek!

Görüşmede, Meclis'in devre dışı bırakıldığına dikkat çekerek Türkiye'nin temel sorunlarına ilişkin tespitlerini Yıldırım'la paylaşacağı da belirtiliyor.

"Meclis’in devre dışı bırakıldığını", Meclisi devre dışı bırakanlardan biri olan Yıldırım’a söyleyecekmiş!

Ne etkili bir eylem ama!

MECLİS’İN HİÇBİR FONKSİYONU KALMADI

Muhalefet adına yapılan trajikomik işleri bir tarafa bırakalım.

Meclis tamamen nostaljik bir yapı haline getirildi. Belli zamanlarda milletvekillerinin içtüzüğün kısıtlayıcı antidemokratik şartlarına uyarak konuşabilecekleri bir mekandan öte fonksiyonu kalmadı. 

HDP Milletvekili Ahmet Şık’ın dün yaptığı konuşmaya karşı iktidar çoğunluğunun tahammülsüzlüğü ve kaba kuvvet gösterisi, kürsü özgürlüğünün bile rahatça engellenebileceğinin bir göstergesi oldu.

Dolayısıyla parlamento çalışmalarından muhalefet anlamında bir fayda sağlamak neredeyse imkansız gibi görünüyor.

Bu nedenle, "Ne kadar kısıtlı olursa olsun Meclisi bir muhalefet zemini olarak kullanacağız" demenin pratikte fazla bir anlamı bulunmuyor.

Bu nedenle muhalefetin artık parlamento dışına taşması bir zorunluluk. Özellikle Kürt siyasi hareketi yıllardır parlamento içi muhalefet kadar sokakta, meydanlarda da muhalefet yapıyor. Direniyor.

Ama şimdi durum çok farklı. Parlamentoda muhalefet çok sınırlı kalmak durumunda. Kitlesel muhalefet yapmak isteyen partiler parlamentonun dışına çıkmak zorunda kalacaklar.

CHP şimdiye kadar bu konuda direndi. Bir devlet partisi olarak sokak eylemlerini hep engelledi. Düzene saygılı bir parti olmaya çalıştı. Bu nedenle gayrimeşru bir referanduma ya da seçim hilelerine, hırsızlıklara karşı taraftarlarının sokağa çıkmasını istemedi.

Kendi milletvekiline yapılan haksızlıkları bile sokakta protesto etmeye yanaşmıyor.

Gerçi artık CHP’de az da olsa farklı sesler çıkmaya başladı. Muhalefetin sokakta da yapılması gerektiğini söyleyenler var.

HDP ise henüz resmen yol haritasını açıklamasa da Eş Başkan Sezai Temelli bir konuşmasında muhalefeti parlamento içine sıkıştırmayacaklarından söz etti.

Önümüzdeki dönem ister istemez muhalefetin parlamento dışına taşınacağı bir dönem olacak.

Parlamento dışı, sokak muhalefeti nasıl olur, nasıl örgütlenir, kimlerle yapılır bunu bir an önce konuşmaya başlamak gerek.

Siyasi partiler de bu muhalefet anlayışını benimsedikleri oranda kitlelerle ilişkilerini devam ettirebilirler.

Yoksa bu yeni dönemde hiçbir fonksiyonu kalmamış parlamentonun içinde muhalefet yapmaya çalışan partiler giderek etkilerini kaybedecek. Bu kaçınılmaz.

Muhalefet mutlaka bir şekilde yapılır. Zulme, baskıya, adaletsizliğe nasılsa birileri karşı çıkar.

Parlamento dışına yönelen muhalefet, parti yapılarının da dışına taşabilir.    

Önümüzdeki sürecin muhalefeti parlamento ve hatta partiler dışı bir muhalefet mi olacak, ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi