Ahmet Nesin
Pejmürdeyi bilmem de 12 Eylül'den beri herşey pespaye, kişiler herzevekil!..
Kimi sözcüklere takıntılı oluyorum, sanırım bu huyum babamın titizliğinden bulaşmış bana, onlardan birisi de çok seyrek kullansak bile "Pejmürde". Bu sözcük bize farsçadan geçmiş, onlarda yazılışı "Pijmurde", yani aslındaki "U" bizde "Ü"ye dönüşüyor, kimse ses uyumu demesin, "U" ile okununca sözcüğün hiçbir yanı bozulmuyor. Zaten Word Programı’nın türkçe yada fransızca yazdığımda otomatikman büyük harf başlamasına gıcık oluyorum, o bir dil, özel bişey değil ki, neden sıfatı büyük harf başlatırsın da ben her seferinde düzeltmek zorunda kalırım ki!
Osmanlıcanın dil olup olmadığı tartışılır ya hep, alın işte size bir sözcük daha, "Herzevekil", kendisini ilgilendirmeyen konulara karışan yada gereksiz konuşan anlamına geliyor. Buradaki ilginçlik, "Herze"nin farsça, "Vekil"in de arapça olması.
"Pejmürde" ve "Pespaye"den nasıl oldu da "Herzevekil"e geçtin diyorsanız çok basit, 12 Eylül’ün ilk gününden itibaren konuşan siyasetçilere, gazetecilere, televizyona çıkan uzmanlara bakarsanız anlarsınız. Daha net söyleyeyim isterseniz, mesleğinde hukukçu yazan birisi, televizyonda NATO’yu, Ortadoğu’yu, S-400 yada F-35’i, anayasayı da Almanya’nın sanayini de, Amerikan’ın iç sorunlarından tutun da, Jamaika yada Mozambik’in ekonomisine kadar her şeyi biliyor. Hele bir de konuşmasına "Bu konuda fazla fikrim yok" diye başlıyorsa yandınız, susmak bilmiyor.
Madem 12 Eylül’den beri dedik, o zaman Kenan Evren’le başlamak lazım, ne kadar demokrat bir katil olduğunu açıklamak için "Bir soldan asıyorsak, bir de sağdan asalım" sözü meşhurdur. Oysa o dönem sıkıyönetim muhabiri olduğumdan biliyorum, o tümce "Arada sağcılardan da asalım, avrupa hep soldan asıyorsunuz diye suçlamasın bizi" demişti mesai arkadaşlarına. Zaten asılan sayısındaki oran da beni doğruluyor.
Arkasından Turgut Özal gelir ve ogüne değin sadece Red-Kit okuduğunu söyleyerek ne kadar önemli birisi olduğunu kanıtlar. Özal savunduğu serbest ekonomiyi de memurun aldığı rüşvetle eş değer tutarak "Benim memurum işini bilir" diyerek rüşvet olayını legalleştirir. Herzevekilin en güzel örneği de onun döneminde olmuştur, muhalefete "Biraz da küçük turgutla oynasınlar" diyebilmiş ama muhalefet de altında kalmamış Onunla Semra Hanım oynasın" diye cevap vermiştir. Bu milletvekili olacakların Kenan Evren ve arkadaşlarının kontrolünden ve sansüründen geçmesinin sonucudur.
Tansu Çiller tam bir toptancı ekonomisi savunmuş olacak ki "Mübarek kurban şeker bayramınız kutlu olsun" diyerek ne kadar dindar olduğunu ifade etmiş ve "Cenab-ı Allah’ı size emanet ediyorum" diyerek son kerteye yükselmiştir. Mesut Yılmaz’a karşı ne kadar istikrarlı olduğunu açıklamak içinde kendisine "Mesut Yılmaz iktidarsıdır" diyerek daha fazla iktidarla daha fazla faili meçhul cinayetin baş mimarıdır. Bir de muhalefete "Maocu" diyecekken müthiş bilgisiyle "Taocu" deyip cinsel bilgisini iyice deşifre etmeyeydi iyiydi ya…
Esasında bunlar Süleyman Demirel ile başladı dersek yanılmayız ama Demirel’in söylediklerinde farklılık vardır. Demirel bunları tam bir köylü kurnazlığıyla ve bilerek söylüyordu. Onun "Biz kışın Bulgaristan’dan elektrik alıyoruz, yazın da onlar veriyor" tümcesi ciddi bir zekâ örneğidir, tabii bu arada halkın da zekâ örneğidir.
İnternete girdiğinizde o kadar çok örnekle karşılaşıyorsunuz ki anlatamam. İşte o örnekleri okuyunca Türkiye’nin neden bu duruma geldiğini çok iyi anlıyorsunuz. O kadar belli oluyor ki sizi yönetenleri seçenlerin Red-Kit bile okumadığı, dünyadan ve ülkelerinden haberdar olmadığı. Lakabı Yeliz olan milletvekilini gözünüzün önüne getirin, halkına mesir macunu dağıtan Bülent Arınç’ı düşünün.
Durum böyle olunca da hiçbişey bilmediği halde Recep Tamam Erdoğan tarlaya galoşla giriyor ama kendisini dünya zekisi zannediyor. Bu yaptığını da Yeliz yada onun gibiler alkışlıyor. O yüzden de İstanbul büyükşehir belediye başkanı dünyada benzeri olmayan sarayda sandalyeden kırık ayak yüzünden düşürülüyor, bunu aşağılamak zannediyorlar, bu kadar "Pespaye" durumdalar çünkü, büyük bir çoğunluğu da "Herzevekil".