Pelin Cengiz
Piyasaların gündemindeki TCMB, Yeşil Merkez Bankacılığı Karnesi’nde nasıl sınıfta kaldı?
Piyasaların gündemini hem içeride hem dışarda epeydir Merkez Bankası ekseninde yaşanan gelişmeler meşgul ediyor. Kamuoyu, görevden almalar, faiz artırımına karşı söylemler başta olmak üzere bu gelişmeleri gayet yakından biliyor.
Bu konularla ilgili gelişmelere şu yazıda yer vermiştik, o sebeple bunları tekrar etmek istemiyorum.
Esas gelmek istediğim yer Merkez Bankası’nın diğer yüzü ya da çok az bilinen başka bir özelliği…
Geçen hafta, adil, demokratik ve sürdürülebilir bir ekonomiyi destekleyen para ve bankacılık sistemi için kampanyalar yürüten Posivite Money kuruluşu tarafından hazırlanan ve 24 araştırma enstitüsü ile sivil toplum kuruluşu tarafından desteklenen önemli bir rapor açıklandı.
Rapor, dünyanın en büyük ekonomilerindeki mali ve finansal kamu kurumlarının, iklim konusundaki taahhütlerini hayata geçirmediği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
The Green Central Banking ScoreCard (Yeşil Merkez Bankacılığı Karnesi) başlıklı raporda, G20 ülkelerindeki merkez bankalarının iklim taahhütleriyle uyumlu politikalar uygulayıp uygulamadığı incelendi.
Bu kapsamda merkez bankalarının araştırma ve savunuculuk, para politikaları ve mali politikalarının yanı sıra liderlik ettikleri ve sektöre örnek olduğu konularda sürdürülebilirlik açısından kaydettikleri göreceli ilerleme değerlendirildi. Analizde aynı zamanda karar vericilerin çevresel yıkımı durdurmak üzere hayata geçirebileceği uygulamalar da ele alındı.
Rapor, geçtiğimiz hafta Rainforest Action Network, BankTrack ve diğer sivil toplum kuruluşlarının yayınladığı "2021 Banking on Climate Chaos" raporunun ardından yayınlandı.
Bu rapor, dünyanın en büyük 60 özel bankasının, 2015'te imzalanan Paris Anlaşması'ndan bu yana fosil yakıtlara 3,8 trilyon dolar finansman sağladığını ortaya koydu. Bu finansman, 2020 yılında planlanan fosil yakıt projelerinde yüzde 10 büyüme anlamına geliyor.
Rapor, G20 ülkelerinin maliye bakanları ve merkez bankası görevlilerinin, iklim ve çevre ile ilgili riskleri de içeren küresel zorlukları ele almak amacıyla yeni bir Eylem Planı’nı tartışmak üzere 7-8 Nisan'da bir araya geleceği 2. G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı öncesinde yayınlandı.
G20 ülkelerini oluşturan 20 ülkenin merkez bankasının 14'ü araştırma ve savunuculuk kapsamındaki değerlendirmede tam puan aldı. Ancak şu ana kadar bu tutumun somut eyleme dönüştüğü durumlar epey sınırlı kaldı.
Yeşil mali ve finansal politikaların eksikliği, tüm merkez bankalarının puanının aşağı çekilmesine neden oldu.
Rapora göre, 130 üzerinden 50 puan alan Çin’in ilk sırada olduğu G20 ülkeleri arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 130 üzerinden 4 puan alarak 18’inci sırada yer aldı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Sustainable Banking Network (Sürdürülebilir Bankalar Ağı) üye olması sebebiyle araştırma ve savunuculuk alanında 10 üzerinden 1 puan alırken, para politikaları alanında 50 üzerinden 0 puan, finansal politikalar alanında 50 üzerinden 3, liderlik alanında ise 20 üzerinden 0 puana sahip oldu.
Siyasal iktidarın uzun zamandır etkisi altında kalan, bağımsızlığını büyük ölçüde kaybetmiş, aldığı kararlara güvenin giderek azaldığı TCMB’nin elbette ki şu durumda olması şaşırtmadı ancak Türkiye açısından üzücü gelişmeler listesine bir kalem daha eklenmiş oldu.
Listenin ilk sırasında yer alan Çin, 130 üzerinden 50 puan alarak bu yılın sıralamasında başı çekti.
Çin’in aldığı puan karnede vasat olarak değerlendirilebilecek "C" notuna denk geliyor. Bu durum, Çin’in mali ve finansal kurumlarının kredilerini daha sürdürülebilir uygulamalara yönlendirmeye ilişkin adım attığını gösteriyor. Ancak sıralamanın başında yer alan ülkelerdeki karar vericilerin, finansal akışları hükümetlerinin taahhüt ettiği iklim hedefleriyle uyumlu hale getirmek üzere atmaları gereken birçok adım bulunuyor.
Rapor, G20 ülkeleri genelinde fosil yakıtlara yönelik mali desteği anlamlı şekilde azaltan etkin politikaların olmadığını ortaya koyuyor. Merkez bankalarının iklim değişikliğini mali politikalara entegre ettiği durumlarda, fosil yakıtlara ve ekolojik zararları olan faaliyetlere mali desteği azaltacak adımlar yerine, finansal şeffaflık, stres testleri ve yeşil finansal varlıklara yönelik kredilerin teşvik edilmesine odaklanılıyor.
Yazarlar, raporda karar vericilerin acilen harekete geçmesine ve bu açığı kapatmasına yönelik atılabilecek adımlara da yer veriyor. Bunlar arasında finansal varlıklarını sürdürülebilir olmayan faaliyetlerden çekme, benzer tutumu borç verme politikalarında uygulama, yüksek karbonlu sektörlere verilen borçlarda cezalandırma ve fosil yakıt yatırımlarının risklerini kapsayacak yüksek sermaye şartı yer alıyor.
Rapor, kökleri ekolojik bozulmaya dayanan Covid-19 salgını kapsamında, merkez bankalarının sürdürülebilirlik çalışmalarının güçlendirilmesi için proaktif ve etkili bir rol üstlenebileceğine dair elinin güçlendiğine dikkat çekiyor. Bunun, fiyat istikrarının ve finansal istikrarın sürekliliğini sağlama ve devlet politikalarını destekleme hedeflerinin ön koşulu olduğunun altını çiziliyor.
Positive Money raporunun baş yazarı David Barmes, "Merkez bankalarının söyleminde ve araştırmalarında iklim değişikliği konusunun belirgin şekilde öne çıktığını görüyoruz. Bu durum olumlu olsa da çoğu zaman lafta kalıyor. Bu söylemi hayata geçirmek ve somut politika uygulamalarına dönüştürmek konusunda genel bir başarısızlık söz konusu. 2008 krizi, finansal piyasaların sistemik risk karşısında kendi kendilerini düzenlemeye bırakılamayacağını gösterdi. Ancak iklim kriziyle yüzleşmeyerek bugün aynı hataları daha büyük ölçekte tekrarlıyoruz. Merkez bankaları insanlara ve gezegene daha iyi hizmet sunmak üzere finans sektörünü yeniden şekillendirene kadar, küresel finans istikrarsızlık ve çevresel yıkım yaratmaya devam edecek" diyor.
Çevresel istikrarın korunması, mali ve finansal istikrarın sağlanmasının ön koşuludur. Merkez bankalarının, hükümetlerin taahhüt ettikleri iklim hedeflerini desteklemeleri için, kirli yatırımlara finansal akışları engellemek üzere harekete geçmeleri gerekiyor…
Yine geçen hafta Energy Policy Tracker ve Big Shift Global isimli konsorsiyum tarafından dünyanın önde gelen dokuz büyük Çok Taraflı Kalkınma Bankası'nın proje finansmanı verilerinin değerlendirildiği rapor yayınladı.
Rapor, pandeminin başlangıcından bu yana kalkınma bankalarının temiz enerji yatırımlarına en az 12 milyon dolar finansman sağladığını ortaya koyarken, buna karşın fosil yakıtlara 3 milyar dolar finansman sağlandığını tespit etti.
Bankaların finansman akışlarına ilişkin şeffaflık sorunu geçerliliğini sürdürse de, 2020 yılının ilk kez çok taraflı kalkınma bankalarının kömüre proje finansmanı aktarmadığı yıl olduğu görülüyor.
Analiz, 2018 ve 2020 yılları arasında fosil yakıtlara aktarılan toplam proje finansmanının, 2015-2017 dönemine göre yüzde 40 azaldığını gösteriyor
Bu durum, kalkınma bankalarının kömür ile belirli koşullarda petrol ve doğal gaz yatırımlarına ilişkin finansmanı sonlandırması sonucu olumlu bir gelişme olarak karşılansa da uzmanlar, 2020 yılındaki düşüşün iki nedeni olduğunu vurguluyor.
Bunlardan ilkini büyük ölçekli petrol ve doğal gaz projelerinin onaylanmasında küresel salgından kaynaklanan düşüş oluşturuyor. Bir diğer neden ise, ekonomik toparlanma paketlerinin genelindeki harcamaların şeffaflığının sınırlı olması olarak belirtiliyor.
2020 yılında, dokuz Çok Taraflı Kalkınma Bankası, fosil yakıtlara en az 3 milyar dolar finansal destek sağladı. Bu miktar, bankaların yeşil toparlanmaya ve yeşil ekonomiye yönelik dönüşüm vurgusunu içeren pek çok beyanla çelişen bir resim çiziyor.
Doğal gaz, önceki iki yılda olduğu gibi 2020’de de kalkınma bankalarının fosil yakıtlara sağladığı desteğin yüzde 75'ini oluşturuyor. Bu rakam, doğal gaza sağlanan finansal desteğin tüm bankaların ele alması gereken öncelikli alan olduğuna işaret ediyor.
Mevcut veriler aynı zamanda, İslami Kalkınma Bankası’nın proje finansmanı raporlamasını durdurması nedeniyle veri eksiği olsa da, 2020 yılının en büyük dokuz adet Çok Taraflı Kalkınma Bankası'nın kömür yatırımlarına herhangi finansman aktarmadığı ilk yıl olabileceğini gösteriyor.
Bu veriler, 5 Nisan’da başlayacak IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları öncesinde yayınlanıyor. İngiltere, AB ve ABD’nin fosil yakıtlara yönelik uluslararası kamu finansmanını sonlandırmak üzere harekete geçmesi, bankaların üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu rapor aynı zamanda, 2021 Bahar Toplantıları sırasında Dünya Bankası'nın fosil yakıtlara yönelik her türlü desteği sonlandırma taahhüdünde bulunmasını çağrısını yapan iki mektubun ardından yayınlanıyor. Bunlardan biri Dünya Bankası'nın dokuz icra direktörünün kamuoyuna sunduğu mektup, diğeri ise 150'den fazla sivil toplum kuruluşu ve akademisyenin bir araya gelerek yayınladıkları mektuplar…
Günümüzde fosil yakıt finansmanının büyük bölümünü Dünya Bankası Grubu sağlıyor. Dünya Bankası, 2018-2020 döneminde fosil yakıtlara 5,7 milyar dolar aktarmış durumda. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın misyonlarında temiz enerji kaynaklarına dayalı enerji dönüşümünü desteklemeye dair net beyanları bulunmasına rağmen, 2018-2020 döneminde fosil yakıtlara yönelik harcamalarının azalmaması, bankaların finansmanlarının söylemleriyle aykırılığını gözler önüne seriyor.