Eser Karakaş
Putin Türkiye’nin batıdan kopmasını nasıl fiyatlar?
Dünkü (Artı Gerçek, 23 Mayıs 2023) yazımda bu konuya çok kısa bir gönderme yapmış idim, bugün bu konuyu biraz daha deşmek istiyorum.
28 Mayıs seçiminde kim Cumhurbaşkanı olursa olsun önündeki en temel ekonomik sorun hiç kuşkusuz dış kaynak sorunu olacak.
Türkiye büyük bir hızla 70’li senelerde Başbakan Süleyman Demirel’e “70 cente muhtacız” sözünü söyleten duruma doğru gidiyor, hatta epey yaklaştık bile.
En büyük mesele ekonominin sürdürülebilirliği için elzem dış kaynağın nasıl temin edileceği.
Bu konuda Kılıçdaroğlu’nun pozisyonu çok daha net, ortodoks bir çizgi izlenecek, makroekonomik istikrar için evrensel ilkeler uygulanacak, hukuk devleti evrensel standartlara getirilecek, AB tam üyeliği doğrultusunda güçlü adımlar atılacak, müzakere süreci hızlandırılacak ve böylece dış kaynak temininde zorluklar aşama aşama aşılacak.
Erdoğan ve AKP için ise durum çok daha karmaşık, ortada büyük bir belirsizlik mevcut.
Erdoğan’ın hukuk standartlarını evrensel ölçütlere taşıyarak yabancı sermaye girişini sağlaması adeta olanaksız, hem hukuku sevmiyorlar, gerçek bir hukuk devletinde bu yaptıklarını, mesela yolsuzlukları gerçekleştirmeleri mümkün değil.
AB ile müzakere sürecini canlandırmalarını beklemek de abesle iştigal, ortada 2004’ün Erdoğan’ı yok, artık AB standartlarını kendi varlıklarına düşman olarak görüyorlar.
AB ÇIPASI OLANAKSIZ
Başka bir ifade ile de AB çıpasını kullanmaları olanaksız.
Çok tutarlı, piyasalara güven verecek bir iktisat politikaları paketini uygulamaları da çok zor görünüyor, dikkat buyurursanız imkansız demiyorum, çünkü bu yazıda Süleyman Demirel’i anıyoruz ikinci kez, Erdoğan “dün dündür, bugün bugündür” diyebilir, “Nas” da neymiş de diyebilir, “her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyoruz” diyen Zat-ı şahanelerinin 28 Mayıs’tan sonra çok tedirgin edici bir 3. MC (Milliyetçi Cephe) kurma projesi gibi (ilk ikisini Demirel kurmuş idi).
Peki dış kaynak nasıl temin edilecek?
Bu soru Erdoğan için yaşamsal çünkü dış kaynak yoksa Türkiye ekonomisi moratoryuma gidiyor, bu da ülkenin yönetilemez olması demek, sonrası belirsiz.
Kuzeyimizde Putin var, Putin ile batı arasında bugün soğuk savaş yıllarını aratacak bir gerilim yaşanıyor, gerilim bile tam değil çünkü sıcak savaş var.
Türkiye büyük bir dış ödemeler krizinin içine düşerse, çok büyük bir ihtimal bu, Putin ne yapacaktır?
Bu aşamada başlıkta kullandığım formülü tekrarlayacağım, bir satır yukarıdaki sorunun cevabı, Türkiye’nin NATO ve Avrupa Konseyi'nin kurumsal olarak dışına çıkmasını Putin’in nasıl fiyatlayacağına dayanıyor?
Türkiye NATO’dan ve Avrupa Konseyi'nden çıkarsa bu batının kalesine azımsanmayacak bir gol demektir, bu golün Putin için değeri acaba nedir?
Türkiye’yi moratoryum koşullarından kurtaracak bir kaynak kadar Putin acaba Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını fiyatlayacak mıdır?
Bu sorunun cevabını tam bilemiyorum.
Bu konuyu Çin’e kadar da uzatabiliriz.
Bu senaryo kanımca Türkiye, Türkiye vatandaşları için düşünülebilecek en korkunç ihtimal.
Bu senaryo Türkiye’nin batı değerlerinden, demokrasiden, hukuk devletinden, insan hakları çerçevesinden, kadın haklarından hatta laiklikten tamamen kopuşu anlamına geliyor.
28 Mayısta oy kullanırken bu senaryoyu da bir düşünürseniz iyi olabilir.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.