Murad Mıhçı
Rakı sofrasında şalgam içilmez
Bu haftaki yazımla, Artı Gerçek’te 100. yazıya ulaştım. Yazılarıma ilgi gösteren tüm dostlar, var olun. Geçen günlerde, değerli oyuncu Metin Akpınar’ın rakı sohbetine değindiği bir programa denk geldim.
Bu vesileyle, ben de biraz içki masası muhabbeti yapmak istiyorum. Bu yaz gününde sizleri iç sıkıcı konulardan kısa bir süreliğine de olsa uzaklaştırmaya çalışacağım. Hazırsanız, sohbete başlayalım.
Aslında bu yazıyı yazmama, annemin göz ameliyatı nedeniyle bir süre büyüdüğüm evde kalmam vesile oldu. Kadıköy Moda, gençliğimde mahalle kültürünün olduğu bir yerdi. Bugünlerde ise belli kesimlerin özgürlük alanının kısıtlanması ve Beyoğlu’nda uygulanan değişim dayatmasından dolayı eğlence mekanlarıyla doldu. Mahalle kültürü ne yazık ki azalmış durumda. Doğduğum mahallede tanıdığım esnaf sayısı da azaldı. Kadıköy’e ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte semt ciddi anlamda ziyaretçi akınına uğruyor. Annemin evi de merkezi bir yerde olduğundan dolayı eğlence mekanlarının tam ortasında kaldı. Haftanın her günü gece sabaha kadar alkol alarak hayata isyan eden veya kendilerini ifade ettiklerini sanan insanların gürültülü müzik eşliğinde seslerini duyabiliyorsunuz. Fakat özellikle Cuma ve cumartesi günleri bu sesler daha fazla oluyor. Bu duruma müdahale eden hiçbir kolluk kuvveti de olmuyor.
Balkonda kalabalığı izlerken, alkol almanın kültürel alt yapısının ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Alkollü içeceklerin tarihsel geçmişinin medeniyetlerin tarihiyle iç içe geçtiği çoğu zaman unutulur. Ne yazık ki günümüzde, bastırılan her duygu gibi alkol sonrası insanların içtiği içkilerin esiri olduklarını rahatlıkla izliyorsunuz.
BABAM AGOP'UN İÇKİ MASASI
Babamın içki masası aklıma geliyor. Sürekli içen bir insan değildi. Keyif sohbet seven biriydi. Öncelikle Ereğli kökenli alışkanlıklarında ev yapımı şarabın önemli bir yer tuttuğunu söylemeliyim. Annemim yaptığı şarap, sanki pekmez içer gibi yoğun kıvamda olurdu. Annem, ev yapımı şarabın kan yaptığını hep söyler. Şarap, mayalanarak yapıldığı için içine alkol katılmaz. Her üzümden şarap yapılmaz. Bu nedenle şaraplık üzümün hangisi olduğunu bilmek, yine geçmişe dayanan bir hafıza gerektirir.
Sonrasında babamın belli bir yaşa geldiğimde, kendi eliyle kâfi bir kıvamda içki servis ettiğini hatırlarım. “Evinde iç ki, içkiyi özlemle dışarda arama’’ derdi. Özellikle ilk cümlesi açken asla içki içmemem gerektiğiydi. “Alkol seni ele geçirmemeli, geçirdiğini anladığın zaman kadehini öylece bırak” diye de eklemişti. Ayrıca her içkinin içileceği bir ortam ve mekânı olduğunu anlatırdı. Bu sözler benim için alkol almanın düsturu oldu.
Yakın akrabalarla belli günlerde bir araya gelindiğinde masanın kurulması, masadaki mezeler ve içki içilerek yapılan sohbetler hafızamdan asla çıkmaz. Bu sohbetlerde çoğunlukla geçmiş konuşulurdu. Eh biraz şanslıydık, bazen de UD ile olan meşkin tadını alırdık. Masada rakı varsa, masanın olmazsa olmazlarından sert yağlı beyaz peynir, elde sarılmış zeytinyağlı dolma, közlenmiş patlıcandan yapılan meze çeşitleri olurdu. Belli tarihlerde de Topik ve midye dolma sofranın vazgeçilmezlerdendi.
Yapılan mezelerin çeşitliliğinden daha da önemlisi, masa ahalisinin damak tadına uygun olmasıydı.
Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli konu, şekerli bir mezenin masada olmamasıydı. Zaten alkolden alınacak şekerin dışında ekstradan alınacak şeker vücudu zorlamamalıydı. Tabii ki içkiye en çok yakışan mezenin sohbet olduğu asla unutulmamalı. Yani herkesle masaya oturmak sakıncalı olabilir.
Mezelenme ritüelinin tadı uzun uzun çıkarıldıktan sonra karar derecede ana yemek ait olduğu yere, mideye gönderilir. Ayrıca işkembenin tadı rakı masasından sonra daha güzel olur. Kimse kusura bakmasın, rakı masasında şalgam veya çay adaba epeyce ters.
İLK KADEH
İlk kadeh önemlidir. Masa ahalisinin herkes oturmadan önce ilk dubleyi içmesi ve mezelere dokunması adaba yakışmaz. Masanın en genci sakilik yapmalıdır. İlk kadehi masanın en yaş almışı kaldırmalıdır.
Kadehi kaldırırken uzatmadan birkaç kelam eder. Dünyanın her yerinde ilk kadeh genelde şeref ve yaşam üzerine söylenen bir sözle sonlandırılır.
Eğer kadehler sürekli tokuşturulmaya ve içilen kadeh sayıları sayılmaya başlandıysa, o masadan uzak durma vakti gelmiştir. Genelde usulen, sadece ilk anda kadeh kaldırılır. Masada konuşulanların masada kalacağının sözü, aslında ilk kadehin kaldırılmasıyla verilir.
MEZE EVLERİ VE ŞARKÜTERİLER
Meze evleri ve şarküteri kültürü de yavaş yavaş yok oluyor. Marketlerde konserveleşen mezeler maalesef içki masalarında yer alıyor artık. O masada yiyeceğiniz bir meze, masada içeceğiniz içkiyle bütünleşerek gecenizin nasıl bir ruha bürüneceğine vesile olur. Bu nedenle, fabrikasyon konserve yerine az ama öz ve kolay bulunabilir birkaç mezeyle mezelenme en akıl karı olan tercihtir. Çok fazla karışık meze, bilinmedik bir mekânda risk yaratabilir. Mezeler içerisinde özellikle Midye Dolmaya özel bir yer vermek istiyorum. Yazımın konusunu belirlememde annemin evinin önündeki midyecinin çok büyük etkisi oldu. Midyecinin önüne yazmışlar:
“Ermeni midyesi, Rum midyesi, sıcak midye” falan falan. Arkadaş, bir tarz midye vardır. Midye, deniz ürünlerinden en iyi anlayan halk olan Rumlar tarafından bu coğrafyanın kültürüne sunulmuştur. Midye dolmasının içini hazırlamak diğer dolma içlerini hazırlamaktan çok farklıdır. Bugün piyasalaşmış midyeleri yerken gerçekten midye dolma yediğinizi sanmayın. Bu konuda adres önerisi almak isteyen olursa, mail atıp sorabilir.
ALKOL ALMAK LÜKS MÜ?
Hatırlayın, eski siyah beyaz filmlerde rakı masaları, en fakirin dahi gittiği bir yer olarak tanımlanırdı. Masadaki rakı şişeleri o zamanlar üstü kapatılmadan rahatlıkla gösterilirdi. Yazın sıcağında içilen bir bira, neşeliyken içilen bir duble rakı veya bir kutlamada kaldırılan şarap kadehi siyah beyaz filmlerde karşımıza çıkardı. Muhtemelen hepimiz o sahneleri hatırlarız. Ancak günümüzde, bir şişe rakı almak, yurtdışında yıllanmış bir viski almak kadar pahalı hale geldi. Fakat coğrafyanın genlerine kodlanmış olan alkol tüketimi, içki içenleri yeni bir alana taşıdı. İçmek için anında yüksek kimyacı moduna bürünen birçok insan olduğu bir gerçek. Kutuplaşan Türkiye’de alkol masasında bir fotoğraf çekmek dahi çekinilen bir duruma dönüştü. Aslında Anadolu kültürünün özünde “Alkol içen de, içmeyen de var olsun” diyebilen bir anlayış vardır. Fakat bugün alkol almanın politik bir tavra evrilmesi gerçekten üzücü. Can Dündar’ın yaptığı Atatürk’ün belgeselinde Alkol tüketme vurgusu bile memlekette olay olmuştu.
ÜSTAT CAHİT SITKI TARANCI
Bu yazıyı, alkolle mesafesi yakın olan üstat şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın Beşiktaş Balık Pazarı'ndaki meyhaneci Abbas için yazdığı o dizelerle sonlandırayım. Bu dizeler Aydın Boysan’a, Can Yücel’e ve babacığım Agop ustanın ruhuna gelsin.
‘’Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum
gençliğimi yeni baştan.’’
Hadi hep birlikte halklar olarak kadeh kaldıralım.
Yamas, Genatsnt, Lehayim, Nazdrovya, Şerefe…
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.