Ahmet Tulgar & İshak Karakaş
'Referandum yapılırsa mutlaka olumlu sonuç çıkacaktır'
Genç yaşta Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekili olmuş, hekimliğin yanı sıra mücadelesiyle Kürt siyasetinin en önemli figürlerinden birine dönüşmüş, bugün de barış ve özgürlük siyaseti yapanların en fazla danışmak istediği isim.
Kürtler, Türkiye ve dünya kamuoyu Kürtler'in bağımsızlık referandumunu konuşurken biz de Tarık Ziya Ekinci'yi ziyaret ettik:
İshak Karakaş: Bizi kırmadığınız için size teşekkür ederiz. Bağımsızlık referandumuna destek bildirisine imza atan 100 aydından birisiniz. Aralarında en fazla siyasi tecrübesi olan kişisiniz.
Tarık Ziya Ekinci: Eskiden öyleydi.
İshak Karakaş: Şimdi de öylesiniz. Irak Kürdistanı'nda yapılacak bu referandum Kürtler’e ne kazandırır?
Tarık Ziya Ekinci: Referandumun başarıya gitmesi çok önemli. Bir başarı sağlanır mı sağlanmaz mı bilemiyoruz. Önümüzde birkaç gün var. (Söyleşimiz Cuma günü yapıldı.) Bu referandum gerçekleşecek mi acaba? Tüm devletler, İsrail hariç referanduma karşı. Kimi zamanı değil, kimi yapmayın, aman bu kapıyı açmayın tarzında hatta tehditlere varan davranışlar var. Dolayısı ile referandumun yapılıp yapılmaması bundan dolayı ortaya çıkan Barzani’nin istediği bazı isteklerin karşılanarak referandumun ertelen ihtimali var. Bu ihtimali çok ön planda tutmak lazım. İran, Türkiye, Amerika el birliği ile Irak Başbakanı ve hükümetini ikna ederek Barzani’nin taleplerini gerçekleştirmeye çalışacak, çünkü onun bir takım talepleri var. Alternatif taleplerin gerçekleşmesi için bir yol bulabilecekler diye düşünüyorum. Ve bunu iddia ediyorum çünkü bu aşamada Israr etmenin bazı olumsuz sonuçları olacak. Bu olumsuz sonuçlar ile karşılaşmamak için Barzani’nin ortaya koyduğu alternatifin önemsenmesi ve Barzani’nin tatmin edilmesini tahmin ediyorum.
İshak Karakaş: Türkiye’den bakıldığında Türkiye’nin bir operasyon yapma ihtimali var mıdır? ABD’ye rağmen?
Tarık Ziya Ekinci: Türkiye’nin hemen buna engel olabileceğini, bu referandumu hemen bunun tarihi saymak mümkün mü? Amerika oradan bağıracak, "Yapma etme, her türlü savaşa karşıyız. Bu Ortadoğu’yu daha fazla karıştırır huzursuzluk çıkarır sakın oraya gitmeyin" der". Şimdi Türkiye'yi yönetenlerin niyeti ve tutumu önemli. Bunlar gözü kara insanlar, kendilerine çok büyük kuvvet vehmediyor. Özellikle Tayyip Erdoğan kendisini her şeyin üstünde görüyor. "Ben her şeyi yapabileceğim" kanaatinde. Büyük devletlerin karşısında bile kendilerini onların düzeyinde görme haline sahip. Bu psikoloji ile MHP ile ittifakın daha da derinleşmesi bakımından ve tabanından ikna ettiği milliyetçi grup ile bu çok yükseldi. AKP hareketi sadece bir İslami hareket değil, Türk İslami harekettir. Türkçülük ve İslamcılık aynı düzeydedir. Dolayısı ile Recep Tayyip Erdoğan’ın tehlikeli bir adım atma ihtimalini gözden uzak tutmuyorum. Bunun kime ne zararı ve faydası olacak diye düşünüldüğünde Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz epey zarar görür. Binalar yıkılır, evler yıkılır, insanlar harap olur. Türkiye de bundan maddi manevi çok zarar görür. Habur kapısının kapanması, bütün o Arap alemi ile irtibatının kesilmesi, Türkiye’nin petrol akışının durması gibi korkunç derecede Türkiye de kayba uğrar. Ve Kürtler herhalde böyle bir durum karşısında da hemen aynı saatte teslim olup Tayyip Erdoğan'ın in kucağına oturacak değil. Uzun süre bir mücadele devam eder. Ve mücadelede Türkiye’nin büyük kaybı olur. Umarım aklı başında iyi düşünebilen insanlar Recep Tayyip Erdoğan ve çevresindeki insanları makul bir çizgiye getir ve böyle bir adım atmazlar. Bunu temenni ediyorum.
Ahmet Tulgar: Fakat KDP, AKP'nin ittifakı gibiydi. Türkiye’de her problemde Barzani ve KDP, AKP ile ittifak içerisindeydi. Sadece AKP’nin değil bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın. Şimdi birden bire nasıl oldu da bu durum böyle kolay değişebiliyor?
Tarık Ziya Ekinci: Recep Tayyip Erdoğan’ın takip etmiş olduğu politik seyir var. Bu seyir adım adım onu sert bir milliyetçi çizgiye getirdi. Hiçbir surette, hiçbir anlaşma yoluna gitmek istemiyor. Daha önce de verilmiş olan ufak tefek imkanların hepsi gitti. Okullarda anadilin okutulmasına müsaade edilmesi gibi. Kürtçe eğitim yapan bir iki enstitünün kurulması gibi. Bazı isim değişikleri gibi ve bunları yerine getiren içişleri bakanını da adım adım yok etme yoluna gitti. Büyük kısmı sildi. Bugün Kürtler'e tek bir açık kapı bırakmış, onlara Türkleştirme politikası dışında hiçbir politika tanımak istemiyor. "Türkleşeceksin, teslim olacaksın veyahut ben seni yok edecem. Sana hiçbir hak tanımıyorum." Yani oturup müzakere etme, konuşma, Kürtler'in orada özerk bir yapıya kavuşmasını.. Kendi belediyelerini, kendisini yönetmesi gibi bir arzularına bile tahammül edemiyor. Bu ruhsal yapıya ulaşmış. Etrafındaki kadronun çoğunluğu da böyle. Bu HDP ittifakı bunu çok daha güçlendirdi. AKP içinde çok Kürt var. Kürt bakanlar var. Bir tek şey çıktı karşılarına.
İshak Karakaş: Galip Ensarioğlu.
Tarık Ziya Ekinci: Evet. O çıktı ve onun çıkmasında hem politik hem sosyal bazı faktörlerin etkisi vardı.. Çıkmakla da çok iyi etti. Şimdi bundan nasıl kurtulacağını düşünüyor. Ya bunu ihraç edecek ya da bunun gibi başka Kürtler de buna katılacak. Tayyip Erdoğan büyük sıkıntı çekebilir. Dolayısı ile sertlik politikasını ön plana getirecek ve belki de Galip Ensarioğlu’nu ihraç edecek.
İshak Karakaş: Peki parti içerisindeki diğer Kürtler ne olacak? Bekir Bozdağ mesela
Tarık Ziya Ekinci: Bekir Bozdağ’ı ırak şimdi. Çınar’lı bizim Şeyh’in adı neydi bakanlık yapan.
İshak Karakaş: Mehdi Eker
Tarık Ziya Ekinci: Medresede tahsil görmüş. Babası dedesi şeyh. En büyük şeyhlerden birisi. Ve Kürtlük ile maruf, Kürtlük davasını benimsemiş ailenin mensubu. Devlet ile çok ittifak halinde olmamış bu şeyh. Ama bunun azından bir kelime dahi çıkmadı. Mehmet yine öyle.
Ahmet Tulgar: Mehmet Şimşek mi?
Tarık Ziya Ekinci: Evet. Bunların elinde politik güç var. Mehdi’nin elinde çok büyük koz var. Çınar bölgesine hakim bir şeyh ailesine mensuptur. Elinde oy oranı da çok yüksektir. Alınan oyun büyük bir kısmını kendisi sağlamıştır. Kendisi ve Galip Ensarioğlu’nun oylarıdır. Karşı çıkarlarsa bunlar çok etkili olabilirler. Ama o cesaret yok. Tayyip Erdoğan partisine mensup olan herkesi, bütün bunları kendi hegemonyası altında tutmuş. Bu hegemonya dışına çıkmaya kimse çıkmaya cesaret edemiyor. Böyle bir Erdoğan hegemonyası var. Türkiye’de aşağı yukarı bir asırdan fazladır Milli Eğitim Bakanlığı var. Bunun içinde yetişmiş kadrolar var. İyi eğitim görmüş, dünyayı iyi tanıyan ve dünyadaki bütün eğitim sistemlerini gözden geçirmiş insanlar var. Çıkıp kimseye danışmadan "TEOG’u kaldırdım" dedi. "TEOG’u kaldırdım." Her şeyde böyle tek başına karar veriyor. Hele 2019 seçimlerini kazanırsa fiilen ülkede tek adam yönetimi kurulur. En azından çağırıp istişare edersin müsteşarını."Gelin arkadaşlar ben bunun uygun olmadığını düşünüyorum, siz ne düşünüyorsunuz. Bir çözüm bulalım." En azından yıllar yılı beslediğiniz emek verdiğiniz bu uzman kadroların bi fikrini alın. Savaşa gideceksin, savaşa gittiğinde, karar verdiğinde, en azından o komutanlar ile bir görüşeceksin. "Bunun faydası, zararı nedir, beni nereye götürür, kazancı nedir?" Hatta dikkat ederseniz uluslararası platformlarda liderler ile görüşürken bile kendi pozlarını duruşlarını öyle bit tavır içerisine giriyor ki "ben senden üstünüm" demeye getiriyor.
İshak Karakaş: Bu son görüşmede liderler içerisinde en son görüşülen kişidir. Kendisine en son randevu verdiler. Ondan sonra kimse ile görüşmedi. Bu neye işaret ediyordu? Olumlu mu, olumsuz mu?
Tarık Ziya Ekinci: En sona alınması kendisine uzun görüşme tanınmasındandır belki.
İshak Karakaş: 50 dakika.
Tarık Ziya Ekinci: 50 dakika az değil. Amerika devlet başkanının kendisini karşsına alıp bütün o lafları 50 dakika dinlemesi, o saldırıları dinlemesi, "efendim ben sana bunları yaptım sen bana yapmadım, ben senin sözlerini yerine getirdim. Sen benim talep ettiğim kanun dışı kişiyi bile bana teslim etmiyorsun" tarzında oturup bayağı hesap soruyor. Toplantıdan önce yaptığı bütün açıklamalar Amerika devletinden hesap sorma konuşmalarıydı. Mağdur bir devletin yüksek kademedeki bir devlete karşı konuşma tarzında değildi. Eşit liderlerin konuşmaları gibi geldi bana. Kendisine bu kadar güç vehmediyor. Bu kendisine ne kazandırır, buna ilişkin bir şey söyleyemem. Bu zaman gösterecek.
İshak Karakaş: Tekrar referanduma dönersek: Kürtler'in bir bölümü de referanduma karşı çıkıyor. Sizce karşı çıkanların itiraz gerekçesi ne olabilir?
Tarık Ziya Ekinci: Onlar ile oturup tartışmadım. Niye referanduma karşı olduklarını bilmiyorum. Ama bence referanduma karşı olmanın haklı gerekçesi olamaz. Ancak liderler arası bir yarışın buna sebebiyet verdiğini söyleyebilirim.
İshak Karakaş: Gerekçesi "Kürt konferansı toplanmadan bu gibi girişimler zarar verebilir."
Tarık Ziya Ekinci: Bir görüş ortaya attığınızda bunun gerekçesini bulursunuz. Önemli olan bugün bütün Kürtler'in üzerinde ittifak etmiş olduğu, her Kürdün gönlünde yatan bir arzuya neden karşı çıkmış olmasını maddi olarak temellendirmektir. Bunu maddi olarak temellendirmek mümkün değil. Bunu psikolojik olarak temellendirebilirsiniz. "Siz neden buraya gelmediniz, toplantı yapmadınız, efendim fikrimi almadınız, tek başınıza karar verdiniz" gibi gerekçeler ileri sürülebilir. Ama bana öyle geliyor ki buna karşı çıkmak Kürtler'in lehine olan bir davranış değil.
Ahmet Tulgar: Bu referandum Türkiye’deki Kürtlerin hayatını nasıl etkiler? Elbette Kürtlerin Türkiye’deki siyasi hareketini de?
Tarık Ziya Ekinci: Bir kere referandum yapılırsa mutlaka olumlu sonuç çıkacaktır. Buna rağmen bağımsız bir devletin kurulması kolay değildir. BM’ye üye olması için yeterli sayıda devletin, Birleşmiş Milletler içerisindeki devletlerin oturup buna karar vermesi ve bunu kabul etmesi gerekir. Bu safhadan geçmesi lazım ve Birleşmiş Milletler üyesi olduktan sonra Kürtler bütün dünyada huzura kavuşur. Bir defa Kürt devleti vardır. Kendi İrkdaşı olan insanların başka yerde başka devletler tarafından ezilmesine evet demez. Bunu konseye götürür ve bun tartışma konusu yaptırır. Dolayısı ile arakasında böyle bir devletin varlığını hisseder. Dolayısı ile sorunuza yanıt olarak söylüyorum. Kürtlerin bir devletinin olmasının yararları olacaktır.
İshak Karakaş: Sizce Barzani’nin referandum kararı alırken motivasyonu neydi?
Tarık Ziya Ekinci: Barzani sıkıntıda. Hem iç hem de merkezi hükümete karşİ bir sürü sıkıntıları var. Merkezi Irak hükümetinin anayasaya göre petrol gelirlerinin yüzde 17’sini vermesi lazİm ama vermiyor. Türkiye de Kürdistan’dan çıkan petrol üzerinden hisse talep ediyor ve onu da alıyor. Kaç kere uluslararası petrol şirketlerine ve Birleşmiş Milletler'e başvurmak sureti ile giden petrollerinin naklini durdurdu. Türkiye’den geçen Kürdistan petrolünün parasını Türkiye Irak merkezi hükümeti için blok ediyor. Bütün bunlar Barzani’yi zor duruma sokuyor. Ekonomik bakımdan sıkıntıları var. İkincisi Meclis'i toplayamıyor. Neden? Çünkü karşıda güçlü bir muhalefet var. Goran var, Talabani hareketi var. Kolaylıkla her şeyi meclisten geçirecek konumda değil. Barzani'nin gücü aşiretinden geliyor. Yoksa yetişen kadrolar seküler zihniyete sahip gençler, dışarıda eğitim görmüş Kürt kökenli uzmanlar var. Şehirleşen burjuva sınıfı çıktı. Artık Barzani’nin eski tarzda bir yönetimi sürdürmesine göz yummak istemiyor. Ülkede demokratik bir nizam tesis edilmesini talep ediyorlar. Barzani arkasındaki küçük aşiretlerin – eskiden küçük aşiretlerin bir kısmı gider merkezi hükümete bağlanırdı, şimdi ise tümü ile kendisine bağlı ve bir oy üstünlüğü sağlamaktadır- bu oy üstünlüğünü de yine gelişmekte olan şehirli kadrolara kaptırma korkusu içindedir. Dolayısı ile kendisinin tam selamate kavuşması şimdiye kadar yürüttüğü liderliğini taçlandırılması için bunu yapıyor, belki artık kendisi çekilecek, böyle bir şeye ihtiyaç duymaya başladı. Hem ekonomik, hem sosyal ve siyasal bakımdan hem de bu yapısal nedenlerle böyle bir kararı alma mecburiyetinde kaldı. Zamanı mıydı? Başka türlü bir fırsat bulamazdı. Dolayısı ile bu kararı aldı. Eğer bu karardan geri dönerse öne sürdüğü şartları geri almadan geri dönerse ne olur? Yapacağı tek şey tamamen siyaseti bırakmak ve çekilmektir. Gücü yetse bile etrafındaki küçük aşiretlerle ittifak halinde mecliste çoğunluğu sağlayacak güçte olsa bile bu adımı attıktan sonra istifa etmesi gerekir.
İshak Karakaş: Geri adım atabilir mi?
Tarık Ziya Ekinci: İstediği alternatifler var. Onları kabul ettirirse vazgeçebilir, geciktirebilir bunu. 10 sene, 5 sene ya da ömrünün sonuna kadar öyle idame ettirebilir. Ama o alternatif gerçekleşmeden, hiçbir şey yapılmadan bu statüko devam etmek şartı ile eğer referandumdan vazgeçerse siyasi hayatı biter. Benim gibi siyasetten elini eteğini çekmesi lazım.
İshak Karakaş: Barzani bundan sonra kendi ailesinden binin aday olmayacağını söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarık Ziya Ekinci: Böyle mi söylüyor.
Ahmet Tulgar: Evet
Tarık Ziya Ekinci: Referandumu kaybederse mi?
İshak Karakaş: Hayır, yani "benden sona Barzani aşiretinden kimse bu görevi yapmayacak" diyor.
Tarık Ziya Ekinci: İnsanların önüne böyle ipotek koyamaz. Yetişmiş çok değerli gençler var. Peki bu gittikten sonra bu gençler "siyaset yapacağım derse "nasıl engel olacak? Mezarından kalkıp engel mi olacak? Bu yanlış.
Ahmet Tulgar: Aydın Selcen aile içi çatışma olmasını engellemek için böyle bir karar aldığını söylüyor.
Tarık Ziya Ekinci: Başka unsurlar da var o ailede.. Böyle bir şey parlamentodan geçemez ama KDP meclisinden geçer. Bu kararı sadece parti bünyesinde alabilirler.
Ahmet Tulgar: Peki HDP’nin bu süreçteki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarık Ziya Ekinci: Demirtaş’ın yaptığı açıklama var. Bu aşamada referanduma gidilmiş olmasının pek doğru olmadığı hususunda açıklaması var. Tasvip etmediğini ifade etti ama "oldu bitti ile karşı karşıya kalınmış olduğuna göre yapılacak başka bir şey yok" anlamına gelen açıklamalar yapıldı. Ben bu açıklamaları makul karşılıyorum.
İshak Karakaş: Peki Türkiye’de toplumsal bir barış umudu görüyor musunuz?
Tarık Ziya Ekinci: Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Kürtler arasında mı?
Ahmet Tulgar: Genel olarak bütün toplum diyelim ya da.
Tarık Ziya Ekinci: O zaman şöyle diyelim. Türkiye’de çoğulcu bir toplumu yönetecek bir yönetim anlayışlı egemen olacak mı? Herkesin dilini, kültürünü, mezhebini, kolayca kullanabileceği, varlığı ile iftihar edebileceği çoğulcu bir düzen, herkesin birbirine saygılı olduğu bir düzen kurmak Türkiye için çok zordur. Türkiye kuruluşundan itibaren tek kültürlü, homojen bir Türk devleti olarak kuruldu. Ve bunu bu şekilde götürdüler, derin devletin de temel politikası budur. Bu derin devletin politikasından sapmak kolay değildir. Recep Tayyip Erdoğan da bu çizgiye gelmiştir. Başlangıçta demokratik, seküler bir toplum vaadi ile geldi, itibar gördü, Avrupa Birliği de sempati ile karşıladı. Ama hayat onu zorlayarak hem İslami hem de derin devletin kabul ettiği bit Türkiye politikasına getirdi. Ve bugün o tek devlet, tek millet, tek bayrak şimdi de tek başkan noktasına geldi.
İshak Karakaş: Peki, ülkede demokratikleşme nasıl olacak?
Tarık Ziya Ekinci: Türkiye’de demokrasi mücadelesinin özenesi Kürt hareketidir. Kürt hareketini saflarına alan bir Türkiye siyasi hareketi, Türkler'den ve Kürtler'den oluşan bir siyasi hareket Türkiye’de demokrasi kurabilir. Bunun dışında hiçbir güç, çağdaş demokratik bir güç kuramaz. Çeşitli partiler kurulabilir ama ağırlığı Kürt hareketi, HDP’dir. Ben bunda iddialıyım. Hatta arkadaşım vardı Radikal’de. Onunla polemiğimiz oldu. "Sen 'Kürtler öncü hareket' mi diyorsun?" dedi. Ne yapalım, tarih onların omzuna yüklemiş. Böyle bir şey garip gelebilir. "Kürtler nasıl Türkiye’ye demokrasi getirebilir? Onlar neden öncüdür?" diye sorulabilir. Ama tarih getirmiş onların omzuna dayamış. Sen seküler bir çizgide ileri bir demokrasi kuramazsan, senin için de bir hayat yok, Türkiye için de bir hayat yok. Kürtler sadece kendileri için değil Türkiye için demokratik düzen kurma mücadelesi veriyor. Böyle bir demokrasi kazanılmazsa, kendisine hiçbir şey yok. Neye benziyor bu? Marx’tan önce birçok sosyalist çıktı. "Ütopik "derlerdi onlara. Mesela bunlar "mülkleri devletleştirelim, ortak mülkiyet olsun" diyor, "insanlar çok acı çekti" diyor, "insanlar 18-19 saat çalıştırılıyor" diyor. "Peki kim yapacak" diyor? "Yavaş ahlak düzelirse olur", "başka kim yapacak" "din belki yardımcı olabilir." Bunlar hayali şeylerdir. Marx geldi dedi ki "hayır. Bunu ancak işçi sınıfı yapar. Başkası gelip onları kurtaramaz. İşçi sınıfı hem kendisini hem toplumu kurtaracak" yani özne olacak. Türkiye’de demokrasi hareketinin özenesi olarak Kürt özgürlük hareketini biliyorum.
İshak Karakaş: Kılıçdaroğlu hem Kürt hem alevi. Kürtlere bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarık Ziya Ekinci: Bence tipik bir CHP’lidir. Kürtlük ve Alevilik ile hiçbir alakası yoktur. CHP’de Kemalizm ne ise o da o anlayışı benimsemiş biridir. Bir insanın Kürt olması başka bir görüşe sahip olmasına engel değil.