Koray Düzgören

Koray Düzgören

Rojava’yı tehdit, Demirtaş’a hakaret!

AKP Genel Başkanı bir gün Rojava Kürtlerini tehdit ediyor. Ertesi gün Selahaddin Demirtaş’a kimsenin inanmayacağını bildiği halde ‘terörist’ diyor.

Tek güvencesi muhalefetin biraraya gelemeyeceğine ilişkin inançları. Bu oyunu artık bozmak gerekiyor.


Cumhurbaşkanı Hamburg’daki G-20 zirvesinden sonra yaptığı basın toplantısında, gazetecilerin Selahattin Demirtaş’la ilgili bir sorusu üzerine ‘O bir teröristtir" dedi.

Arkasından söylediği sözler de Türkiye’de yargının içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından vahimdi ama, bu söz tek başına gündemin tepesine oturdu.

Erdoğan’ın bu temelsiz, gerçek dışı suçlamayı niçin yaptığı merak konusu.

Soruya içerlediği için mi böyle demiş. Yoksa Hamburg’daki zirvede dünya liderleri tarafından iyice dışlandığını görüp öfkesini Demirtaş’tan mı çıkarmış belli değil.

Bana kalırsa bu sözler öyle bir anlık kızgınlık ya da G-20 zirvesinde yaşadığı hayal kırıklıklarıyla açıklanacak gibi değil.

Bir cumhurbaşkanı, ülkenin üçüncü büyük partisinin milletvekili olan eşbaşkanına nasıl böyle uluorta bir suçlamada bulunur?

Haksız ve kanunsuz bir şekilde tutuklu olsa da hakkında üstelik bu anlamda kesinleşmiş bir iddia bile olmayan, ülkenin en sayılan, sevilen politikacılarından birine nasıl böyle bir itham yönelebilir? Üstelik de devam eden bir dava sürecinde, suç işlemeyi göze alarak!

Ben burada planlı bir çıkış görüyorum.

Nasıl Kobanê kuşatması sırasında "Kobanê düştü, düşüyor" deyip Kürtlerin büyük bir infial ve tepkiyle ayağa kalkıp sokağa çıkmasına neden olduysa,şimdi de bana kalırsa aynı amaçla "Demirtaş terörist" diyor.

Bütün derdi Kürtleri kışkırtmak. Barış masasını tekmeleyip savaş konseptine döndüğünden beri muhalefetin Kürtleri de yer alacağı bir genişlikte biraraya gelmesini önlemek için çalışıyor. İktidarının geleceğinin buna bağlı olduğunu çok iyi biliyor.

Öyle anlaşılıyor ki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 27 gün önce başlattığı ve geçtiğimiz Pazar günü İstanbul Maltepe’de milyonluk görkemli bir mitingle sonuçlandırdığı Adalet Yürüyüşü onu bu tepkiye yöneltmiş olmalı.


Cumhurbaşkanı Adalet Yürüyüşü’nden tedirgin mi oldu?

Yürüyüşün kendisinden çok bu yürüyüşün ülkedeki Kürtler dahil bütün muhalif güçleri Adalet ve barış ekseninde toparlama potansiyeli taşıması belli ki Cumhurbaşkanı’nı çok tedirgin etmiş görünüyor.

O nedenle başından beri uyguladığı stratejiye devam ediyor. Ayakta kalabilmesi, iktidarını sürdürebilmesi için artık sadece iki şeye ihtiyacı var.

Birincisi, içte ve dışta bir çatışma ortamından medet umuyor.

Bir yandan PKK’nin belini kıracağım diyerek  içerde savaşı şiddetlendiriyor. Bu savaşa paralel olarak Kürt siyasi hareketine, Kürt sivil toplum örgütlerine ve neredeyse bu savaşa karşı çıkan bütün Kürtlere de savaş açmış durumda.

Öte yandan Suriye Kürtlerine karşı tehlikeli bir düşmanlık politikası yürütüyor.

Efrine’e, Rojava’ya yönelik tehditlerini ABD ve Rusya’nın karşı çıkmasına rağmen sürdürmesi bunu gösteriyor.

İkincisi de, bu çatışma ortamından yararlanarak, Kürtleri terörün uzantısı gibi gösterip CHP ve ülkenin diğer muhalif güçlerinin biraraya gelmesini engellemeye çalışıyor

Demirtaş’a yönelik son saldırısının altında yatan gerçek bu olmalı.

İletişim bilimci Dr. Zafer Fehmi Yörük de son makalesinde bu konunun, yani Erdoğan’ın çatışma ve savaştan besleniyor oluşunun altını çiziyor. Türkiye’nin Efrin’e dönük saldırı planlarının iç siyasetten bağımsız olmadığını da ifade ederek şöyle diyor:

"Savaş hali Türkiye’deki iktidarı çok besliyor. Bu savaşın Kürtlerle olması, Türkiye’de şeriatçı-derin devlet iktidar blokunu perçinlerken zaten bölük pörçük olan muhalefeti de sürekli bölüyor. Muhalefetin büyük bir kısmı da milliyetçi üniter devletçi. Onlar da Kürt oluşumlarını Türkiye’ye bir tehdit olarak görüyorlar."

Kürtlerin Adalet Yürüyüşü’ne sembolik de olsa katılmasından büyük rahatsızlık duyduğu anlaşılan Erdoğan bu çelişkinin devam edebilmesi için olsa gerek Demirtaş’a yükleniyor. Onu teröristlikle suçluyor. Bir yandan Kürtleri kışkırtıyor. Bir yandan da adeta Adalet Yürüyüşü’ne destek veren ılımlı çevrelere, hatta İslami kesimden Adalet arayışı içinde olanlara mesaj vermek istiyor. "Adalet derken bir teröristi destekliyorsunuz" demek istiyor.

Bunlar hep savaş ve çatışmalardan iktidar ve güç devşirmeye yönelik manevralar.

Nitekim Dr. Yörük savaş halinin siyasal iktidara çok yaradığını söylüyor. Ve ekliyor: "Türkiye, AKP iktidarının son döneminde başka bir rotaya girdi. Savaş hali bu rotayı besliyor. Bu olmadan iktidar kendisini ayakta tutamayacak gibi görüyor."
 

Yeni Meclis İçtüzüğü Meclis’in kapısına kilit vuracak

Nitekim AKP sonunda bu savaş halini Meclis İçtüzüğü’ne kadar indirgedi. Meclis’te soru soran, konuşan, tartışan değil, sadece Saray’ın taleplerine el kaldıran emirkulu milletvekilleri isteniyor. Kürt siyasi hareketinin Meclis’te kendisini Kürt olarak ifade edebilmesinin bile önünü kesecek bir içtüzük değişikliği MHP ile işbirliği içinde kabul edilmek üzere.

AKP’nin Meclis içinde dokunulmazlıkların kaldırılması başta olmak üzere daha önceki birçok girişimine destek olan CHP bile,"benden buraya kadar" demek zorunda kaldı. Muhalefetin zaten çok zor çıkabilen sesini tümüyle kesip Meclis’i Cumhurbaşkanı’nın çiftliği haline getirecek bu kirli ve ırkçı girişime alet olmak istemedi.

Kılıçdaroğu artık, "Meclis’te yasama faaliyeti yapmamız imkansız hale geliyor" diyerek hak arama yolu olarak sokağı öneriyor.

Meclis siyaset yapılacak bir mekan olmaktan çıkarılıyor. Yasama organına kilit vurulmak üzere.

Artık muhalefet sokakta halkla, seçmeniyle buluşma yolunu denemek zorunda.

Adalet Yürüyüşü bunun için iyi bir deney oldu.

Savaş ve çatışma hali AKP’nin beslendiği ve onu ayakta tutmaya yarayan bir kaynak ama bu durum daha ne kadar devam edebilir?

AKP iktidarı Saray’ın yönetiminde yalpaladıkça, ayakta durmakta zorlandıkça  düşmanlarının sayısını arttırıyor. Ne yapacağını bilemez bir halde sağa sola 

saldırıyor.

Bir gün insan hakları savunucuları casusluk faaliyetinde bulunuyorlar diyerek gözaltına alınıyor. Bir gün Rojava Kürtleri tehdit ediliyor.

Ertesi gün Cumhurbaşkanı Selahaddin Demirtaş’a, kimsenin inanmayacağını bildiği halde ‘terörist’ diyor.

Tek güvenceleri muhalefetin bir araya gelemeyeceğine ilişkin inançları.

Bu oyunu artık bozmak gerekiyor.

Adalet Yürüyüşü Maltepe’de kalırsa oyun bir süre daha devam edecek. Bu kesin.

Ama Maltepe Yürüyüşü devam ederse, hem de her kesimi, her çevreyi de kapsayacak şekilde devam ederse Saray’ın iyice yalpaladığını göreceğiz.

Rojava Kürtlerini tehdit etmek de Demirtaş’ı teröristlikle suçlamak da hiçbir işe yaramayacak.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi