İnci Hekimoğlu
‘Rol model’i Süleyman Soylu olan muhalefetimiz
Diyarbakır’ın ilçe ve mezralarında sayısız kez sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, Sur’da yasağın süresi üç yılı aşmış, bölgede kesintisiz OHAL sürerken;
OHAL süren yerlerdeki operasyonlarda halkın yaşadıkları bilinmez, merak bile edilmezken;
Bir siyasi partinin eş başkanları evrensel ve ulusal hukuka aykırı olarak tahliye edilmez, Edirne’den Ardahan’a il il çaycısına kadar bütün partilileri beşer onar tutuklanırken;
Belediye başkanları cezaevine atılmış, halkın iradesiyle birlikte belediyelerinin tüm varlığına el konulmuşken;
Kayyum atanan belediyelerdeki yolsuzlukları kamuoyuna duyurdukları için gazetecilerden hesap sorulurken;
Kayyum idarelerinden fışkıran yolsuzluğu vidanjörler bile temizleyemezken;
Sayıştay tarafından incelenen ve pek çok veriyle birlikte "Belediye’nin 2017 yılına ilişkin mali rapor ve tablolarının doğru ve güvenilir bilgi içermediği kanaatine varılmıştır" kaydı düşülen Ağrı’da konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şöyle buyurmuş:
"12.6 trilyon Ağrı Belediyesi'nin borcu vardı. Bunun 6,5 milyonu esnafaydı. İftira ediyorlar. Ben lafı sağa sola götüren değil, kitabın ortasından konuşan adamım. HDP, bu milleti de milletin kavuştuğu hizmetleri de kıskanıyor. Kıskansınlar, çatlasınlar. Çatlasalar da bu millete hizmetleri yapacağız."
Diğer Kürt illerindeki kayyumlara ilişkin Sayıştay tespitlerine girmeden Ağrı’dan devam edelim.
Sayıştay denetçileri raporlarında da Ağrı Belediyesi’nin İller Bankası’na olan borcunun tam olarak kaydedilmediğini ama İller Bankası’na 21 milyon TL anapara ve 6 milyon TL faiz olmak üzere toplam 27 milyon TL borcu olmasına rağmen bilançoda borç toplamının 7 milyon TL olarak yer aldığını belirtiyorlar.
Bu arada, Soylu’yu biz değil devletin en önemli kurumu yalanlıyor, hatırlatalım da…
Gelelim Soylu’nun aynı konuşmada halka vaat ettiği ‘hizmetlerin’ en önemli kısmına:
"Lütfen kazandıklarımızı geri verdirmeyin. Filmi başa sarmayalım. Sokaklarınızda huzur var. Huzuru bir kenara koyup onların istediği noktaya dönmeyelim."
Tercümeye ihtiyaç yok ama yine de açalım. Yani diyor ki; "yerel seçimlerde HDP’li başkanları seçerseniz biz yine kayyum atarız, huzurunuzu bozarız."
HDP’nin parti olarak seçimlere girme kararını verdiği 2015 yılından bu yana tek başına iktidar olma potansiyelini yitiren ve 16 yıllık iktidarında ülkeyi sürüklediği siyasal ve ekonomik krizle birlikte erimesi hızlanan iktidar belli ki bu seçim sürecinde de "kaos ve huzur kaçırmak" gibi vaatlerde bulunacak bol bol.
Her biri aylarca sürecek tartışmaların konusu olması gerekirken, ama hepsi tek bir gün içinde hızla akıp giderken akşamına HDP’yi hedef alan birbirinin aynı iki mesaj düştü twitter aleminin gündemine.
Bu kez muhalif addedilen kanattan…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ peş peşe bir çetele gönderdiler, taymlaynın ortasına.
Başlığında "Halk için çalışanlarla halka karşı çalışanları bilmek bu milletin hakkı. GAZİ MECLİS'TE HANGİ ÖNERGEYE HANGİ PARTİ NE DEDİ" yazan çetelede HDP’nin AKP ile işbirliği yaptığı iddia ediliyordu.
Tabii ki HDP milletvekilleri ve yöneticileri hemen yanıt vererek gerçeği yansıtmayan, hayali bir çeteleyi dolaşıma sokmakla suçladıkları Özkan ve Özdağ’a ağır bir dille tepki verdiler.
HDP'nin araştırma önergeleri ve yasa teklifleri hakkında kullandığı oyların doğru sonuçlarını yayımlayacağını açıklayan HDP Kocaeli Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu "Yalan beyanda bulunanların yüzü kızaracak mı bilmiyoruz ama hep bilinir ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar" mesajını paylaşırken,
Halka ahmak muamelesi yapmanın siyasi seviye göstergesi olduğunu belirten HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen de, Twitter hesabından "Nasıl olsa kimse zahmet edip meclis tutanaklarına bakmaz diye yalan beyana umut bağlamak muhalefet değil çaresizliktir" dedi.
Ayhan Bilgen mesajında şunu da ekledi: "Oy hesabıyla HDP hakkında açıkça yanlış beyan vermek muhalefeti alternatif haline getirmez siyasete olan güveni tümden bitirir."
Sabahında Süleyman Soylu’nun, akşamında iki ‘muhalefet’ partisi yöneticisinin hep birlikte HDP’yi hedef alması tesadüf de olamaz subliminal mesaj da herhalde.
Süleyman Soylu’yu ‘rol model’ alan iki ismin, devletin muhalif kanattaki temsilcileri olması, seçmenlerini küstürme pahasına 24 Haziran’da oylara sahip çıkmayan iki partinin yerel seçimlerdeki stratejilerine ilişkin de önemli bir işaret.
Kürt illerindeki süresiz OHAL’den kayyum yolsuzluklarına, yolsuzluk haberi yapan gazetecilerin yargılanmasından Özgür Gündem’le dayanışma için birer günlük Nöbetçi Eş Genel Yayın Yönetmenliği yapan gazeteciler Ayşe Düzkan, Ragıp Duran, İnan Kızılkaya’ya verilen hapis cezalarına kadar hiçbir demokratik, özgürlükçü talebi kurumsal kimliğine ait hissetmeyen bir muhalefetten çare bekleyenler olabilir.
Ama bu beklentinin sonsuz olmadığını eminim sistem ve temsilcileri gayet iyi biliyor. Ki bunca yıldan sonra Gezi soruşturması bunun işareti.
Gücü elinde tutanlara karşın solu ve demokratik kamuoyunu temsil ettikleri iddiasındakilerin aynı ölçüde farkında olduklarını sanmıyorum.
Tersi olsaydı, hâlâ Kürt siyasi hareketi ile dayanışmayı tartışmak yerine en geniş demokrasi hattını oluşturmak üzere plastik koltuklarından çoktan kalkmış, Fransa’nın bugün sorguladığı olguları birer birer önlerine koymuş olurlardı.
Maalesef O ‘soylu’ damarla yüzleşmeyi reddeden ‘sol’umuz koltukları gibi plastik kalmakta ısrarlı gibi.