Gün Zileli
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı Türkiye'den yazarlar
Türkiye’den 180 yazar ve sanatçı (bu sayının önümüzdeki günlerde artacağı anlaşılıyor), 4 Mart 2022 günü, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi karşısında üç maddelik kısa ve vurucu bir açıklama yayınladı.
İşgal: "Rusya’nın, Ukrayna topraklarındaki emperyal istila girişimini, ‘ama’sız bir kararlılıkla kınıyor ve reddediyoruz."
Bu birinci cümleyi iyice net hale getiren, "ama’sız" ifadesidir. Gerçekten de, eğer bir ülkenin başka bir ülkeyi işgal girişimi karşısında "ama"lara başlanırsa bunun sonu gelmez.
Genelde "sol eğilimler" alanım olduğu ve bunları izlediğimden daha çok onlardan haberdarım. Elbette farklı sol eğilimler de var işgale karşı çıkan ve kınayan ama bir kısmı "ulusalcı sol" olmak üzere sol örgüt ve grupların ağırlıklı oranı ya işgali doğrudan doğruya desteklemekte (Vatan Partisi (VP), Grup Yorum gibi) ya da Ukrayna’nın batı ve NATO yanlısı olduğunu ileri sürerek Putin’in yanında saf tutmaktadır.
Bir ülkenin ya da yönetiminin Batı yanlısı tutum aldı diye işgal edilmesini haklı görmek, bu örgüt ve grupların sol değerlerden koptuklarının ve hızla sağa doğru yol aldıklarının açık göstergesidir. Hele bunların içinde Devrimci İşçi Partisi (DİP) gibi "Troçkist" olduğunu ileri sürenlerin de bulunması, vahametin çapını göstermesi açısından son derece uyarıcıdır. Hiçbir devrimci, hiçbir solcu, herhangi bir gerekçeyle herhangi bir işgal girişiminin yanında yer alamaz. Eğer yer alıyorsa, o artık aynı zamanda sağda yer aldığını da ilan etmiş olur.
İşgal karşısında şu ya da bu gerekçeyle sessiz kalmak ya da sadece "barış"tan söz etmek de son tahlilde aynı kapıya çıkar.
NATO: "Yeryüzünü savaş aygıtlarının boyunduruğu altına almaya çalışan bütün devlet ittifaklarına karşı, halkların dayanışma kudretini önceliyoruz."
Yazar ve sanatçıların açıklaması, ismini anmamakla birlikte NATO savaş aygıtını mükemmel bir şekilde tanımlamış ve halkların dayanışmasına dikkat çekmiştir. Gerçekten de, NATO, kuruluşundan bu yana hep bir saldırı örgütü olmuştur. "Savunma" onun sadece bahanesidir. NATO, geçmişte Sovyetler Birliği’ni ve genel olarak Doğu Bloku’nu kuşatma aracı olarak işlev görmüş, bu blok yıkıldıktan sonra, Irak, Libya, Suriye vb. ülkelere saldırıda kullanılmıştır. Geçmişte, Yunanistan, Türkiye vb. gibi çeşitli ülkelerdeki diktatörlükleri desteklemesinin üzerinde durmuyorum bile.
NATO, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bu sefer Rusya Federasyonu’nu kuşatmaya girişmiş ve saldırı silahlarını bu ülkenin burnunun dibine kadar getirmiştir. Rusya’nın saldırganlığı karşısında bir başka saldırganın (NATO’nun) kanatları altına girmek hiçbir halkın ve hatta ülkenin yararına değildir.
Bugün eğer Ukrayna, Rusya’nın saldırganlığını yenecekse, bu, Ukrayna halkının direnişiyle ve halkların dayanışmasıyla gerçekleşecektir.
Bu arada, NATO karşıtlığı gerekçesiyle Putin destekçiliği yapan sol örgütlere, bugün NATO’ya güç ve can verenin, Putin’in işgal girişimi olduğunu da hatırlatalım. Putin’in Ukrayna’yı işgal girişimi, NATO’nun kendi başına beceremeyeceği şeyi gerçekleştirmiş, NATO içinde görece ayrıksı duran Almanya’yı yeniden aktifleştirmiş, çözülen NATO ülkelerini bir araya getirmiş, İsveç, Finlandiya gibi tarafsız ülkelerde NATO’ya girme eğilimini güçlendirmiştir.
Kültürel Irkçılık: "Direnen Ukrayna halkı nezdinde savaş lanetini ve ortak kültürel değerlerimize yönelen ırkçı saldırganlığı tereddütsüz reddeden insanlığı kucaklıyoruz."
Bu da yazar ve sanatçılara yakışan çok önemli bir saptamadır. Batı ülkelerinin Rusya’ya karşı giriştiği ambargo, Batı’da pusuda bekleyen kültürel ırkçılığa önemli bir fırsat vermiş ve "ambargo" adına, dünya insanlığının ortak kültürel değerlerine karşı bir saldırı başlamıştır. Ders programlarından, Rus oldukları gerekçesiyle Dostoyevski’yi çıkaran akademisyenleri mi ararsınız, Netflix’in Tolstoy’un Anna Karenina romanının filme çekilmesini durdurmasını mı ararsınız, Rus orkestra şefi Valeri Gergiev’in görevden alınmasını mı ararsınız, Zagrep Filarmoni Orkestrası’nın Çaykovski’nin eserlerini kaldırmasını, Tarkovski’nin film listelerinden çıkarılmasını mı ararsınız?
Dostoyevski’nin Budala romanını da yasaklasalar ırkçı budalalara pek yakışırdı!