İnci Hekimoğlu

İnci Hekimoğlu

Salgın değil ‘yaşam hakkı ihlali’

Evde kaderine terk edilen, daha başında sağlık hizmeti alamadığı için ağırlaşan ve ölen yurttaşlar...

TİHV 31. Olağan Genel Kurulu sonrası yayımladığı Sonuç Bildirgesi’nde COVID-19, ırkçı saldırılar ve AKP-MHP’nin yeniden gündeme getirdiği idam cezasına yer verdi. Her üç başlık da ülkenin sürüklendiği felaket sınırlarına işaret ediyor. Her üçü de başta yaşam hakkı ihlali ile ilgili olmak üzere evrensel insan hakları ihlalleri ile ilgili. 

Diğer konuları sonraya bırakarak, COVID-19’la devam edeceğim. COVID-19 yalnız bir salgın hastalık değil, öncelikle hekimler ve sağlık çalışanları olmak üzere tüm ülke yurttaşlarının yaşam hakkını, sağlığa erişim hakkını elinden alan politikaların da sembolü. Salgında ilk sıraya oturan Ankara’da her gün 400-500 hastaya teşhis konduğu söyleniyor ama Bursa’dan da tabip odası günlük hasta sayısına ilişkin aynı rakamı veriyor. Kayseri ve Antep’ten benzer haberler geliyor. İktidarın aldığı tek önlem maske cezası kesmek ve toplu taşımada ayakta yolcu alınmasını yasaklamak.

Oysa aylardır bağımsız uzmanlar iktidarı uyarıyor. Belki Bakanlığa bağlı Bilim Kurulu üyeleri de. Prof. Mehmet Saltık son makalesinde, yaşam hakkı ihlaline varan olguları bütün açıklığı ile sıraladı:

"Türkiye’de son verilerle, yoğun bakım dahil en az 130 bin hastane yatağı pandemi (küresel salgın) için ayrılmıştır ve hemen hemen tümüyle doludur. 1. basamakta göğüslenemeyen, bulaş zinciri – kırılamayan salgın, cephe gerisinde 2. ve 3. basamak hastaneleri çökertmiştir. 20.883 hasta PCR(+) olanlardır. Geri kalan 110 bin yatakta ise PCR(-) COVID-19 olguları yatmaktadır. Test dışında tüm bulguları birbiriyle aynı 2 hasta kümesi. Türkiye, DSÖ kodlama kurallarına uymayarak, test (-) leri yeni koronavirüs hastası saymıyor! 130 bin hasta hastanelerde, bunun en az 7 katı evlerinde.. 1 milyonu aşkın hasta! 

Bitmedi, yatak yetmezliği çok net olduğundan, S. Bakanlığı salt solunum güçlüğü / yetmezliği ve / veya yutma güçlüğü vb. olan AĞIR hastaları yatırabiliyor. Bunların da kabaca, yatması beklenen %15 hastanın 1/3’ü olduğu kabul edilirse, Türkiye’de 3 milyon hasta – bulaşlı insan var demektir! Bu muazzam bir yüktür ve bulaş denetimden çıkmış, tüm topluma yayılmıştır. 3 milyon hasta – bulaşlı, Türkiye’de her 29 kişiden 1’i demektir! Yangın yatay ve dikey eksende devasadır."

Nitekim evlerinde test sonucu beklerken ölenlere, hasta tercihi yapmak zorunda kalındığına ilişkin haberler gelmeye başladı bile. Tedavi olanaklarından mahrum kalarak evde kaderine terk edilen, daha başında sağlık hizmeti alamadığı için ağırlaşan ve ölen yurttaşlar...

Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak’a kadar uzanmasına rağmen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iktidarın salgın politikasını ağzına bile almıyor. Ne salgında kırılan işçiler ne de teste ve tedaviye ulaşamayan yurttaşlar CHP’nin muhalefet konuları arasına giriyor. İktidara gelince ekonomiyi düzeltecekler ama sermaye çevrelerini küstürmeden! 

Oysa "Wuhan" benzetmesi yapılan Ankara’nın Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç siyasilerin hiç dillendirmediği boyuta dikkat çekti: "Bütün bulaşıcı hastalıklar, bütün hastalıklar zengini ve fakiri seçiyor. Bugün hem dünyada hem ülkemizde virüsün bulaştığı kesim yoksullar, işçiler ve göçmenler." Karakoç Tele1’e yaptığı açıklamada günlük 4 bin pozitif vaka olduğunu açıkladı. 

Ülkenin dört bir tarafından salgının hızla yayıldığına ilişkin açıklamalar, vaka örnekleri, sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışan hasta yakınlarının mesajları yağarken iktidar ekonomik gerekçelerle radikal önlemler almamakta direniyor. 

Oysa Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, daha nisan ayında tam karantina uygulamasında gecikildikçe ekonomik maliyetin yükseldiğini verilerle açıklamıştı.

Hafta sonları uygulanan kısmi karantina gibi önlemler (GSYH) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 17 oranında azalmasına neden olurken, Çin örneğindeki gibi tam karantina uygulamasında salgın 42 günde kontrol altına alınıyor ve GSYH yüzde 7,8 azalıyor. 

Tam karantina uygulamasında bir günlük gecikme bile GSYH’deki daralmayı yüzde 8,2 yapıyor.

Bugünkü tabloya bakılırsa ne salgın ne de ekonomik maliyeti kontrol altına almak mümkün görünüyor.

Çok geç kalındı, çok…

Her şeyden önce insan hayatına mâl olan bu berbat politikanın sorumluları istifa etmeli, diyeceğim de muhalefetin bile böyle bir talebi yok.

Doğru dürüst tek cümle, CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’den geldi; "Sağlık Bakanı ve hükümetin başı hakkında ölüme sebebiyet vermekten suç duyurusunda bulunmak istiyorum" dedi.

"İstiyor", Genel Başkanı izin verirse. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
İnci Hekimoğlu Arşivi