Ergun Babahan
Salih Müslim: Bir ülke savaşa girerse ekonomisi de çöker, demokrasisi de
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’nın açık seçik uyarılarına rağmen Suriye’nin Tel Rifat ve Menbiç bölgelerine operasyonu fiilen başlatmış görünüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bu iki yerleşim merkezinin çevresini ve köylerini yoğun biçimde bombalarken binlerce masum Kürt, Süryani ve Hıristiyan için sonu belirsiz bir göç süreci başlamış durumda.
Amerika’dan F-16 almaya uğraşan Erdoğan, Biden yönetimi bu konuda Kongre’de belli bir yol almışken Washington’da öfkeleri üzerine çekecek böyle bir hamleyi niye yapıyor? Üstelik Putin’le işbirliği içinde.
Amerikan yönetimi, IŞİD’le mücadeleyi tehlikeye atacak böyle bir operasyona karşı olduğunu bizzat Blinken’ın ağzından yaptı. ABD Dışişleri Bakanı, YPG'nin adını vermeden Suriye'de IŞİD'e karşı mücadelenin önemine de vurgu yaptı: "Suriye içinde IŞİD'e karşı savaşı partnerler yoluyla etkili bir şekilde sürdürüyoruz ve IŞİD'i içine tıktığımız kutuda tutmak için gösterilen çabaları tehlikeye atacak hiçbir şey görmek istemiyoruz."
Muhalefetten CHP her zaman olduğu gibi harekata sorgusuz sualsiz destek verirken 6’lı masa içinden görülen tek itiraz DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan geldi:
"Milli güvenlik meselelerini, içerideki sorunların üzerini örtmek için araç olarak kullanmayın diyoruz. Bakın, bunlar bugün ülkede çöken ekonomi konuşulmasın, yok olan hukuk konuşulmasın, can çekişen sağlık sistemi konuşulmasın istiyorlar. Milletin içine düştüğü durum konuşulmasın diyorlar. Biz de tam bu nedenle olası Suriye operasyonu ile ilgili niyetlerinden şüphe ediyoruz. Onun için hükümete soruyoruz: Ülkedeki sorunların üstünü sınır ötesi bir operasyonla örtmek istiyor musunuz? Operasyonun kapsamı nedir? Niçin şimdi yapacaksınız? Gelin, siyasi partileri bu olası operasyon konusunda bilgilendirin diyoruz. Sorularımızı yanıtlayın."
Erdoğan’ın amacı basit. Saddam, Kaddafi iktidarda kalmak için ne yaptıysa onu yapıyor: Savaşla iktidarda kalacağını düşünüyor. Konda’nın medyaya sızan anketlerine göre AKP’nin oy oranının yüzde 30’un altına düşmesi kendisi ve ailesi için alarm verici bir durum. Aslında aklı başında herkes çok iyi biliyor ki Kürtler Türkiye için değil, AKP ve Erdoğan için bir tehdittir. Ekonominin resmen battığı, hazinenin tamtakır olduğu bir dönemde sonu belirsiz böyle bir maceraya girişmek ülkeden çok Erdoğan’ın çıkarına hizmet eder görünüyor ve tüm halklar için büyük risk içeriyor.
Erdoğan çok açık bir şekilde yeni bir savaşla hem cihadcı duyguları kaşıyıp oy oranını artırmayı, hem Amerika’ya kafa tutan lider rolünü oynamayı, hem de Kürtler üzerinden muhalefeti bölmeyi hedefliyor. Yerel seçimlerde Kürtlerin gücünü gördüğü için bu kez Kürtlerin "Türk muhalefeti"ne destek vermesini önlemeye çalışıyor.
Amerika’nın Ukrayna savaşı ile meşgul olması ve Rusya’ya karşı kendisine muhtaç olduğuna inanması bu hamleyi yapmasını sağlıyor. Böylece Trump döneminde varmış olduğu 2019 mutabakatını da yok sayıyor. ABD de boş durmuyor ve geri çekmiş olduğu güçlerini Rakka ve Tabka’ya geri gönderiyor. Elbette Suriye Kürtleri için Türkiye ile savaşa girmeyi göze almayacaktır ama Ankara’ya bu girişiminin bir bedeli olacağını hatırlatıyor.
Erdoğan, Rojava’ye yönelik bu hamlesini yine sahadaki cihadcı ve El-Kaideci unsurlarla yapıyor. Afrin’in güney hattından Hemma ve Latkiye’ye kadar olan bölge şu anda Heyeti Tahriri Şam örgütünün denetiminde. Bu örgütün oluşturanların önemli bir kısmı El Kaide ve El Nusra örgütü militanları.. Rusya ve Uluslararası Koalisyonu’nun zaman zaman bombardımanla hedef aldığı bu grupların bir kısmı Sultan Murat, bir kısmı da Hamzat örgütlerinin içine yerleştirilmiş durumda.
Birkaç gün önce Sultan Murat grubuyla anlaşıp İdlip’ten Afrin cephesine yerleştikleri biliniyor. Sürekli birbiriyle çatışan bu grupların Erdoğan’ın "Harekatı başlatıyoruz" açıklamasının ardından bir şekilde anlaşmaya vardıkları ifade ediliyor. Ancak yerel kaynaklar tam bir anlaşma olduğu konusunda şüpheli çünkü gruplar arasında ciddi anlaşmazlıklar var. Bir yerel kaynağın ifadesiyle: "Bir kısmı kabul etmiş olsa ve anlaşma sağlanmış gibi görünse de yine de çelişkileri var ve bu durumu kabul etmeyen gruplar da var.
Birkaç gün öncesine kadar da Serekaniye ve Afrin’de bu gruplar arasında çok ciddi çatışmalar yaşandı. Kısaca Erdoğan istediği gibi bu grupları birleştiremediği anlaşılıyor."
Peki Rojava Yönetimi gelişmelere ne diyor? Bu soruyu Salih Müslim’e yönelttim, şu cevabı aldım:
"Kendi imkanlarımızla hazırlanıyoruz. Minbiç’e girip giremeyeceği bize bağlı. Bu bölge Rojava Yönetimi’nin elinde. Rusların buraya girişine izin vermedik. Rus askerleri Temas Hattı’nda, o bölgede Suriye rejim güçleri de var. Rusya ile Erdoğan arasında bir anlaşma var mı, varsa nasıl bir anlaşma hiçbir fikrimiz yok çünkü herşey kapalı kapılar ardında oluyor. Bizim olduğumuz bölgelerde cihadçılar yok.
Bu ortamda Halep’e bir saldırı olursa, Erdoğan’ın emriyle olur.
Bu süreçte Şam rejimi ile bir temasımız olmadı. Onların yaptığı açıklamalar ve bildirileri var, kendi bölgelerine güç takviyesi yapıyorlar ve direneceklerini söylüyorlar.
Amerikalıların klasik demeçleri var, doğru yaklaşımları var. Biz Türkiye ile savaşırken IŞİD’in güçleneceğini biliyorlar. Erdoğan bütün Türkiye’yi bir savaşın içine sokuyor. Herkesin bu gerçeği görmesi gerekiyor. Herhangi bir ülke savaşa girerse, ekonomisi çöker, demokrasisi çöker. Bütün bunların hepsi Türkiye’de oluyor. Herkesin bu gidişata karşı topluca direnmesi gerekir."