Koray Düzgören

Koray Düzgören

Savaş kararını veren de silah alan da aynı irade

Savaşın yarattığı korkunç sonuçların yanında tartışılmayan bir başka yüzü daha var, o da savaş ekonomisinden beslenenler...

Türkiye içte ve dışta bir savaş yürütüyor.
Ne kadar başka gerekçeler söylense de savaş Kürtlere karşı yürütülüyor.
Hem içerde PKK ile savaş gerekçesiyle Kürtlerin geçmiş dönemlerde büyük mücadeleler sonucu elde edilmiş kazanımları birer birer geri alınıyor. Hem de Kürtlerin siyasal alandan tümüyle tasfiye edilmesi için kitlesel tutuklamalara ve ağır cezalarla sonuçlanan yargılamalara başvuruluyor. Buna rağmen Kürt siyasi hareketi diz çökmedi. Bütün engellemelere rağmen büyük bir heyecan ve katılımla kurultayını yaparak yeni yöneticilerini seçti. Yeni mücadele sürecine ilişkin olarak da hazırlıklarını yapıyor.
Devlet koalisyonunun bütün amacı HDP'yi parlamento dışında bırakmak.
Yapılan kamuoyu yoklamaları bunun mümkün olamayacağını gösteriyor. HDP her şartta barajı geçebiliyor.
HDP barajı geçtiği zaman iktidarın çoğunluğu sağlayabilmesi zora giriyor.
Biraz da bu nedenle AKP - MHP ile ittifak adını verdiği bir koalisyon oluşturdu.
Bir yandan da "Türkiye'nin bekası tehdit altında" diyerek, barış içinde yaşayan Suriye'nin Afrin kantonundaki Kürtlere ve o bölgede yaşayan, savaştan kaçıp oraya sığınan diğer halklara, topluluklara savaş açtı.
Son kamuoyu yoklamalarına bakıldığında savaş da Erdoğan'ın ihtiyacı olan yüzde 51 ve ötesi oy oranını sağlayamıyor.
Türkiye 36 gündür dünya kamuoyundan gelen tepkilere, Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslar arası kuruluştan gelen tepkilere rağmen Afrin'deki harekatı sürdürüyor.
Erdoğan her gün TV'lere çıkıp "Savaşa devam" diyor.
Konuşmalarında sık sık milli ve yerli silahlardan, yeni üretilen savaş araç gereçlerinden söz ediyor.
Oysa savaş, esas itibarıyla ABD yapımı jet uçakları ve Alman yapımı tank ve zırhlı araçlarla yürütülüyor. Bu savaşta, ABD, Almanya ve diğer NATO ülkelerinden alınan mühimmat ve araç gereçler kullanılıyor ama Erdoğan Türkiye'de üretilen silahları ön plana çıkartmayı tercih ediyor.

İHA - SİHA'LARA ÖVGÜ

En fazla da Türkiye'de yapılan insanlı-insansız hava araçlarından söz etmeyi seviyor. Onun ifadesi ile "Teröristlere en fazla zarar bu araçlarla veriliyor" diyerek bu üretime övgüler düzüyor.
Aslında önce Fırat kalkanı operasyonunda, şimdi de Afrin harekatında Türkiye yapımı birçok silahın denendiği biliniyor. Başta İHA'lar ve SİHA'lar olmak üzere, çeşitli toplar, roketler ve yeni üretim araç gereçleri bu savaş vesilesiyle denenmiş oluyor.
Bu denemelerin daha çok sivillere zarar verdiği gerçeği yok sayılıyor. Türkiye kabul etmese de Afrin'de sivil kayıpların 180 civarında olduğunu insan hakları kuruluşları bildiriyor. 
Geçtiğimiz gün Erdoğan yine savaşı ve bu yeni silahları övdüğü bir konuşmasında İHA'ların ve SİHA'ların bir ihtimal düşürülmesi halinde arkasından kolayca bir iki demeden yenilerinin geleceğini söyledi.
Bunun üzerine merak ettim. Bu araçların maliyetleriyle ilgili İnternette bir araştırma yaptım.
Malum, bu araçların silahlı olanlarını Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar babasıyla birlikte kurduğu Baykar adlı şirkette üretiyor. SİHA'nın adı da Bayraktar.
Şirket önce Nisan 2014'te 13 insansız hava aracı üretmiş. Kesin sayı konusunda bir bilgi olmamakla birlikte Silahlı Kuvvetlerin ve Emniyet Genel Müdürlüğünün elinde 40 kadar insansız hava aracının bulunduğu söyleniyor.
Araçların birim fiyatı yaklaşık 4,5 milyon dolar.
Daha önce yapılan insansız hava aracı ANKA'nın maliyeti 5-6 milyon dolar civarındaydı.
Buradan nereye geleceğim:
Geçtiğimiz yılın son günlerinde değişik bir kanun hükmünde kararname çıktı.  696 sayılı bu kararname ile, "Modern bir savunma sanayisinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) modernizasyonunun sağlanması amacıyla kurulan Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) faaliyet alanlarına ilişkin birtakım düzenlemeler yapılarak" Cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Savunma Sanayi İcra Komitesi, TSK için Stratejik Hedef Planı'na ve Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü için İçişleri Bakanlığının güvenlik önceliklerine göre temini gerekli olan modern silah, araç ve gereçlerin üretimi, yurt içinden veya gereği halinde yurt dışından tedariki hususunda karar alacak. Daha önce TSK ile sınırlı bu hükme diğer kurumlar da eklenmiş oldu.

BU NE ANLAMA GELİYOR?

Bu düzenleme ile savunma sanayi ile ilgili olarak her türlü silah, araç, gereç vb. imalatı, satın alınması vb. kararlar bir tek kişi tarafından alınacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan tek karar verici olacak.

Yani bu durumda hem savaşa karar veren hem de bu savaş için silah, mühimmat, araç, gereç ne gerekiyorsa onunla ilgili kararları verecek olan aynı kişi. Aynı irade.

Meselenin başka boyutları da var.

Geçtiğimiz günlerde, 500 milyon dolar harcanarak 10 yılda prototipi yapılan ama motoru olmayan milli tank Altay'ın seri üretimi için açılan ihalenin Erdoğan'ın en yakın adamlarından Ethem Sancak'a verileceğine ilişkin haberler çıktı. Sancak'ın BMC şirketi ile Alman Leopard tanklarını üreten Rheinmetall ortaklığının Türkiye'den gelen siparişleri karşılayabilmek için fabrikayı da Türkiye'de kuracağına ilişkin haberler çıktı.

Hangi silahların alınacağına, bu silahları kimin hangi ortaklıkla üreteceğine, ihalenin ailenin ya da yakın çevrenin hangi üyesine verileceğine ve en önemlisi de ülkenin savaşa girip girmeyeceğine aynı kişinin karar vermesi sizce de ilginç bir durum değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi