Seçim yenilgisinin domino etkisi

Erdoğan, AKP kitlesi üzerindeki kişisel etkisinin gerçekliğini Saray’dan iyi ölçemediğinden olacak, sınırlarını fazla zorladı.

Mesele sadece en önemli rant kaynaklarının kuruyacak olması değil. Önemli oranda oy kaybetmesi de değil.

AKP’nin oy kaybedip kaybetmediği tartışmalarına en net yanıtı Kemal Can vermişti:

"Beş yılda seçmen sayısının sabit olduğu varsayılsa bile Cumhur İttifakı'nın oy oranı önce 57.3’ten 51.1’e, ardından da 48.3’e düşmüş, erime düzenli hale gelmiş. Oy sayısı olarak toplamda 1 Milyon 600 bin kayıpla beş yılda neredeyse yüzde 9 civarında gerileme yaşanmış."

Tümüyle katılıyorum. Tabii ki, bunca yıldır ayyuka çıkan usulsüzlük, yolsuzluk ve hileyi bir yana bırakıyorum.

Bırakın muhalif belediye başkan adaylarını, neredeyse kendi başkan adaylarına karşı da tek başına kamuoyunun karşısına çıkıp oy isteyen AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmasının ağır yara alması da o kadar önemli değil.

Erdoğan’ın oy oranının partisinin gerisine düşmesine ilişkin ilk verilerin 2017 yılına ait olduğunu hatırlatmak gerekir.

Araştırma şirketleri AKP’nin oy oranının yüzde 36-40 bandında seyrettiğini, buna karşın Erdoğan’ın oy oranının yüzde 30-34 olduğunu açıklamıştı.

Yani, Erdoğan AKP kitlesi üzerindeki kişisel etkisinin gerçekliğini Saray'dan iyi ölçemediğinden olacak, sınırlarını fazla zorladı.

Asıl mesele, tüm bunlara ek olarak Ankara ve İstanbul gibi ülkenin nabzını aktaran büyük şehirleri kaybetmenin çoklu etkisi.

Yalnız iktidar blokundan değil, muhalif kesimden de bahsediyorum.

Muhalefetten başlarsak;

-Uzun yıllardır, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi derler ya, hayal kırıklığı, kızgınlık ve umutsuzlukla, kendilerini birbirlerine şikâyet eden bireyler, gruplar ya da kesimlerin umudu, motivasyonu ve mücadele ruhu yeniden dirilmeye başladı.

-HDP’den SP’ye, laiklerden dindarlara geniş bir yelpazede yer alan birbirinden farklı siyasal kesimler, zorba yönetimi geriletme ve demokrasiye yeniden kapı açma hedefinde birlikte hareket edebileceklerini kavradılar.

-Başta İstanbul olmak üzere iktidarın kaybettiği her yerde itirazlarla uzattığı süreç, muhalefetin birlikte davranma refleksini perçinlediği gibi asla bir araya gelemeyecek grupların dayanışma geliştirmesini sağladı.

-CHP’nin ilk kez muhalefete doğru bir önderlik yapması, tabanın beklediği itici güçtü. İktidarın bütün zorlamalarına, yıldırma politikalarına rağmen inatla sandıklara sahip çıktı. Örgütleri ilk kez bu denli organize ve senkronize hareket ederek boşluk bırakmadı.

-Kılıçdaroğlu’nun bu kez doğru aday göstermesi yanında Ekrem İmamoğlu’nun geleceğin lideri olduğunu kanıtlaması ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun böylesine zorlu bir süreçte gösterdiği parlak performans partiye yeni bir vizyon da sundu. Tabii parti yönetimi bu seçim deneyimiyle hanesine yazılan kazançlardan ders çıkarabilir ve sürdürülebilir kılarsa.

İktidar bloku ise;

-Öncelikle malumu ilan etti ve seçim sonuçlarını kabul etmeyerek, "Demokrasi treninden" çoktan indiklerini kanıtladı. Bundan böyle yurt içi ve dışında siyasetçilerin belirleyeceği ve kamuoyunun benimseyeceği politikaların yönü bu somut gerçekliğe göre olacaktır.

-En önemlisi, yıllardır sürdürdüğü kutuplaştırma, çatıştırma, ‘öteki’ ilan ettiği geniş kesimleri aşağılama ve terörist olmakla suçlama stratejisi çöktü. İnandırıcılığını yitirdi, bıkkınlık yarattı.

-Saray yaşamı, lüks, adam kayırma, şaibeli ihaleler, yolsuzluk iddiaları, doğa katliamları ve tabii her seçimden önce tekrarlanan "beka" söyleminin kofluğu, uzun bir zamana yayılsa da AKP tabanında bilinç üstüne çıkmaya, refleks göstermeye dönüştü -ki bu seçimlerde ekonomik darboğazın seçmendeki etkisi henüz minimum düzeydeydi.

-AKP tabanına dalga dalga yayılmaya başlayan hoşnutsuzluk, ekonomik krizin ağırlaşması ve faturanın halka çıkmasıyla birlikte artacağı gibi farkındalıklarını da yükseltecektir kuşkusuz.

-AKP örgütlerinde daha seçimden önce başlayan moral bozukluğunun seçim sonrası artması, hatta bazı AKP üyelerinin bile tüm bu sayılan faktörler nedeniyle muhalefete oy vermesi giderek artacak çözülmenin de işareti.

-Önce partiyi eriten, şimdi de kendini yemeye başlayan ‘Tek Adam’ın cazibe merkezi olmaktan uzaklaşmasıyla parti örgütlerindeki çözülme de artacak ve çok yakında ‘düşman’ bulma detektörü parti içine yöneleceğinden çözülme hızlanacak.

-Merkez kaç etkinin ilk örnekleri ortaya çıktı bile. Pelikancılar ile karşısında yer alan grubun çatışmasını da bu seçimlerdeki AKP hezimetine, ama daha önemlisi, seçim sonrası sergilediği gayrimeşru ve gayrihukuki tutuma borçluyuz.

-Bazı Pelikancı yazarların açık provokasyon girişimlerine karşı AKP kurucularından Aydın Ünal ve Kemal Albayrak gibi başka bazı AKP’lilerin aldığı tutum dikkat çekici olduğu kadar, AKP tabanından gelen destek de çözülmenin umulandan daha hızlı olduğunun göstergesi.

Örneğin Yeni Şafak yazarı Ömer Turan’ın bir dizi tweetinden biri şuydu (imlasına dokunmadım):

"Görünen, Üst akıl, seçim sonuçları üzerinden Türkiye'de çok büyük bir kaos kurgulamış. Mısır'da olduğu gibi muhalifleri İstanbul'un bir semtinde (Mesela Kadıköy) muhafazakârları ise İstanbul'un diğer semtinde (Mesela Fatih) toplanmayı amaçladıkları anlaşılıyor."

Turan istihbarat aldığı yönünde izlenim veren bu mesajlarını "Kamuoyuna açık mektup" olarak yayınladı.

Dizi tweetlerinden bir diğeri de hedef aldığı kesimi açıkça belirtiyordu.

"Bizim mahallede Sayın cumhurbaşkanımıza onun şahsında Türkiye'ye operasyon çeken Sözde Reisci özde Kripto bu gruba karşı neredeyse tek başıma mücadele ediyorum. Son bir haftadır Maruz kaldıgım baskıyı ve aldığım tehditleri açıklayamam. Yazdığım her şeyi ölüm pahasına yazıyorum."

AKP medyasında ortalığa saçılan çatışmanın yanı sıra Ömer Turan’a gelen destek mesajları ise tabandaki kırılma eşiğini göstermesi açısından önemliydi.

Birkaçını yazıldığı haliyle aktarayım:

"Seçim sürecinin bitiminden itibaren olan duruşunuzu tebrik ederim. Olması gerektiği gibi gerekli ‘mecralara’ mesajlarınız açık ve net. Dualarımız sizinle. Allah razı olsun sizlerden. Fasıklara itibar etmiyoruz. Taban her şeyin farkında."

"Yüreğine sağlık hocam."

"Bu dürüst paylaşım için teşekkürler Allah sizden ve sizin gibilerden razı olsun."

"Yanındayız. Bu ülkeyi kutuplaştırıp insanları birbirine bu kadar düşman eden zihniyet utansın. Kendisinden olduğunu bildiği halde gerçeği söylediği için bir insan tehdit edilir mi? Bu nasıl bir ruh halidir? TR asıl Bekaa meselesi budur..".

İster gelen fırtınayı görüp gemiden inmek, ister yalnızca ülkenin kaosa sürüklenmesine engel olma niyetiyle, ister geleceğe dönük başka politik hesaplarla yapılmış olsun 31 Mart yenilgisinin yarattığı domino etkisinin öngörülemeyecek boyutlara ulaşması hiç sürpriz olmaz.

Yeter ki muhalefet bugün yakaladığı dalgayı güçlü bir manivela olarak kullanabilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi