İnci Hekimoğlu
Sen benim kahkahamsın
Bu ülkede kutlanabilecek bir gün kaldı mı ki?
Ülkede normalleşen, normalleştirilen bir dizi kötülükten biri de kadınlara uygulanan şiddet.
Kadınlar için en tehlikeli 10 ülke arasında dokuzuncu olmuş bir ülkeyiz.
Öldürülüyor, işkence görüyor, tecavüze, tacize uğruyor ve hepsi de eril devletin dayanışma ruhuyla ya da sisteme yaptıkları üstün hizmet nedeniyle korunuyor.
Katillerin taşıdıkları kartvizite göre muamele gördüğü bir sistemde ancak kadınlar mücadele ettiği için adalet mekanizması harekete geçebiliyor.
İşte Şule Çet cinayeti
Bir plazanın 20. katından düşerek ölen Şule Çet’in öldürüldüğünü ve tecavüze uğradığını kanıtlayabilmek için mücadele etmek yine kadınlara düştü. Ortaya çıkan bütün gerçeklere rağmen adaleti engellemekte direnen kurumlar varlığını sürdürüyor.
Davanın en önemli delili olan iç çamaşırının kayıp olduğu anlaşıldı şimdi de. Adli Tıp’ta bulunan iç çamaşırının incelenip incelenmediği, Adli Tıp’ta mı, Şule Çet’in eşyalarını teslim alan poliste mi kaybolduğu 15 Mayıs Çarşamba günü yapılacak duruşmayı daha da önemli hale getirdi.
Şule Çet adaleti beklerken neyi kutlayabiliriz…
İşte beyaz tülbentli anneler
Annelerin cehennemi olan bir ülke artık burası.
Hücrelerinde günbegün eriyen çocukların anneleri kutlayamazken,
Ölüme yatmış onlarca gencin annesi yüreği ağzında beklerken,
"Kendi koyduğunuz yasalara uyun" dedikleri için, tecride son verilmesini istedikleri için yerlerde sürüklenirlerken,
Anayasal haklarını kullanırken başka kadınların, başka annelerin yumruklarına maruz kalırken…
Anneler Günü’nü ve bilumum özel günleri kutlamak Saray ve resmi-sivil milislerin hakkı artık.
Hele o fotoğraf…! Tek bir karede binlerce öyküyü anlatan.
Gazeteci Hacı Bişkin’in "Bu fotoğrafı çekene kadar defalarca hakarete maruz kaldım, tehdit edildim. Ne yaparlarsa yapsınlar fotoğraf arşivdeki yerini aldı" notuyla paylaştığı fotoğraf.
Yalana karşı gerçeği, işkenceye karşı onuru, ölüme karşı yaşama hakkını savunanların fotoğrafı.
Hele üniformaya gizlenmiş ‘başörtülü bacı’nın yüzündeki öfke ve nefret…
Hiçbir direnme göstermeyen anneye uyguladığı şiddet… Tüyler ürpertici.
Bu fotoğrafa bakarken neyi kutlayabiliriz…
İşte Gültan Kışanak’ın adalet arayışı
Darbeyle ilk kez 19 yaşında tanışan Gültan Kışanak bugün Anneler Günü’nü kızının yanında değil cezaevinde kutluyor(!)
Kızı Evin’in dediği gibi, "Üstelik öyle yazılıp çizildiği gibi korkunç şeylerden değil, 8 Mart, 25 Kasım ya da 21 Mart gibi izinli mitinglerde yapılmış konuşmalardan yani milletvekili ve belediye başkanı iken yapmış olduğu siyasi faaliyetlerinden ötürü yargılanıyor. Dolayısıyla bu dava bir ifade özgürlüğü davası" ama darbeciler için her zaman en büyük düşman düşünenler değil mi?
İşte Açlık grevindeki Leyla Güven
HDP Milletvekili Leyla Güven Anneler Günü’nde çocuğuna sarılabilen şanslılardan sayılır.
187 günü geride bırakan Leyla Güven’in adalet için açlığa mahkûm ettiği bedeni erirken kızının ne hissettiğini anlayabilir miyiz gerçekten…
"Yani annemi kaybetme ihtimalini hiç aklıma getirmemek için çabalasam da çok ama çok endişeliyim. Böyle bir anneniz varsa yani halkının geleceğini kendi hayatının önüne koyan, yüreği kocaman bir anne, hayat hem çok anlamlı hem de bir o kadar zor olabiliyor."
"Bu suskunluk iktidarın arzuladığı bir hâl ve benim şu anda içinde bulunduğumuz koşullarda ana akım medyadan bir beklentim yok. İktidarın suskunluğu ise beni öfkelendiriyor. Çünkü annemin yasal bir talebi var ve onun günden güne erimesini izliyorlar. Bunu anlamak mümkün değil. Umarım vicdanları ile hareket ederek bütün bu zulme bir son verirler."
Sabiha Temizkan, Anneler Günü’nde Leyla Güven’e çiçek verirken çekilen fotoğrafın altına "Sen benim kahkahamsın" notunu koymuş.
Bir anne-kız ilişkisindeki sahiciliği bundan daha iyi anlatan bir ifade düşünemiyorum.
Hiçbir şeyi tam anlamasam da bu cümlenin içine dolan sonsuz sevgiyi çok iyi anlıyorum.
Bu yıl ilk kez Anneler Günü’nü annesiz geçirmiş biri olarak, annemi hep "beni en çok güldüren insan" diye tanımlardım.
Evet benim de annem "benim kahkaham"dı…
Ve hayatta olsaydı, annelere yapılanları görmesin diye televizyonu kapamak zorunda kalacaktım.
Ve hayatta olsaydı Anneler Günü’nde ona sıkı sıkı sarılacaktım ama asla kutlayamayacaktık!