Ragıp Zarakolu
Sen de mi Işıtan?
Gurbet elde, acı haber almak daha zor derler. Doğru. Peş peşe iki haber adım. İlki Vahakn N. Dadrian Hoca'nın ölüm haberi, ardından 54 yıllık arkadaşım Işıtan’ın (Gündüz)…
Birisi kendini 1915 gerçekliğini Türk kaynaklarından kanıtlamaya adamıştı. Öteki de sosyalizme.
Işıtan, hiçbir zaman pes etmedi, işçi sınıfını temel alan sosyalist oluşumlar, partiler içinde yer aldı.
Ama aynı zamanda Kürt gerçekliğini, soykırım olgusunu kabul etti, konular gündeme geldiğinde. Gerçek bir enternasyonalistti.
Işıtan, 54 yıllık arkadaşım. Liseyi 17 yaşında bitirdim, sonbaharda artık 18'ime girmiştim. Üniversite giriş sınavında birinci tercihim AÜ SBF idi, ikincisi ise İÜ İktisat. İkincisini kazandım.
Ayşe Sekendiz, Işıtan Gündüz, şair Emin Tuzkan, Yücel Yaman, Aziz Toprak, Ayşe ve Yavuz Cezar benim iktisattaki ilk arkadaş çevrem oldu. Alpay Biber’i zaten TMTF’den tanıyordum. Lise sonda ilk panelimi onun sayesinde yapmıştım. Kabataş Lisesi öğrenci temsilcisi Mehmet aracılığıyla… Sonra bu çevreye Sıtkı ve Ayşe Coşkun, Cihan Şenoğuz, Işıl Özgentürk, Selahattin Okur ve diğerleri katıldı.
Biz sosyalist karıncalardık… Öğrenci dernekleri hızla Kemalistlerin hegemonyasından sosyalistlere geçiyordu. İktisat Fakültesi şubesini de sosyalistler aldı. Toygun Eraslan başkan olarak seçildi. Ben de İktisat Fikir Kulübü başkanı olacaktım bir süre. Işıtan'dan sonra Toygun Eraslan İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı olacaktı.
1968 işgalinde omuz omuzaydık. Konsey Başkanı Kemal Bingöllü Kürt, yardımcısı Bozkurt Nuhoğlu, sözcüsü FKF’li Toygun Ersalan, Savunma Komitesi Deniz Gezmiş ve Masis Kürkçigil… Üniversite reform taslağını hazırlayan genç akademisyen arkadaşlar. Hemen ardından ilk fabrika işgali yaşandı. 6. Filo'nun gelmesi siyasal gelişmeleri çok hızlandırdı.
1969 başlarında FKF yönetiminden Marksist bir manifesto ile çekildik, yönetim MDD’cilere geçti. 1969 yazı kendimizi teorik olarak geliştirmek için seminerler düzenledik kendi aramızda. İlkin Hayri Eroğlu’nun evinde, daha sonra Nabi Yağcı’nın evinde. Ankara’da da o sırada Yusuf Küpeliler falan seminer yapıyormuş. Hatta onlar gözaltına bile alındılar. İlk işkence olayı yaşandı. MDD içinde de bir kopuş yaşanıyordu. Mihri Belli bir parti oluşturmak için 1970 güzü Ankara’da bir konferans düzenlediğinde, buradan bir Parti çıkmadı. 15-16 Haziran işçi direnişi bütün ortamı değiştirmişti. Dev-Genç, Mahir ve Sinanların öncülüğünde "sol" darbe karşıtı bir rotaya girdi.
O sırada ODTÜ takımı ise, "dağlılar" diye anılıp, mdd/sd tartışmasının dışında kalıp başka hayaller kurmakla meşguldü. Deniz hapisten çıktıktan sonra, DÖB ile kopuş yaşayıp, ODTÜ’de Sinanlarla buluşuyordu.
Bizim 1969 yılındaki seminerler sırasında, izlenebileceğimizi düşünüyor, "Yahu, soruşturma açarlarsa ne deriz?" diye şakalaşırken, "Çekirdek yemek için toplanıyorduk deriz" deyip gülüyorduk. Ama devlet şakadan ne anlar! 12 Mart sonrası hepimiz ilkin "çekirdek" örgütü olarak yargılandık, 1972 yılında İstanbul Dev-Genç Davası'nda sanık olmadan önce.
İşte Işıtan, bu süreçte 1970 yazını, Maltepe 2. Zırhlı Tugay’da 15-16 başkaldırısını Dev-Genç olarak organize etmekle suçlananlarla birlikte yargılandı. Veysi Sarısözen, Nahit Töre, Sırrı Öztürk de… Ben de aranma durumuna girdim, yazı kuzenim Hakkı’nın Göztepe’deki evinde geçirdim.
Daha sonra ise, "çekirdek örgütü" mensubu olarak Işıtan ile birlikte, düzmece TKP sanığı olduk, Maltepe 2. Zırhlı Tugay’da buluştuk
"Çekirdek" grubundan İlkay ve Necmi Demir ayrılıp Kırmızı "Aydınlık" saflarında yer almıştı, Mihri’den kopuş yaşanırken. Elbette Mahir’in karizmasının da etkisi ile. Bkz.
Harun Karadeniz, Kartal İşçi Birliği’nin kuruluşuna öncülük etmişti. Onunla birlikte, Faruk Pekin ve ben, ANT yazı kuruluna geçtik. Sıtkı, Nabi ve Veysi’ler ise Partizan dergisini çıkarmaya başlamıştı. 15-16 Haziran etkisi ile ben doktorayı yine askıya alıp, Partizan yazı kuruluna girdim. Fabrika gazeteleri projesi çok çekiciydi. Dev-Genç’li arkadaşlar ise Alibeyköy İşçi Birliği'ne omuz verecekti. THKP-C/İşçi Kesimi davası da bu İşçi Birliğini hedef alacaktı.
Ama Mahir’in Parti/Cephesine karşı sempati Partizan çevresinde de artmıştı, 12 Mart darbesinden sonra. 1971 Haziran’ından ben hapse girmeden önce, ilk bir sendikada çalışan Gülay Varlı’nın kopup sempatizan olduğunu hatırlıyorum.
Kızıldere kıyımından sonra, Sıtkı, Veysi ve arkadaşları fabrika önlerinde bunu protesto eden bildiri dağıtacaklardı.
Mahir’lerin kaçışından kısa bir süre önce "Çekirdek/Şadi Alkılıç/ANT/Humanistler/Partizan çevreleri" torba davasından toplu olarak tahliye olduk. Çıktıktan sonra Toygun Eraslan’ın evinde Nabi Yağcı ile evinde buluşup, Partizan yazı kurulundan çekildiğimi bildirdim.
1972 Aralık'ında ben yeniden hapse girmeden önce Attila Coşkun ve Alpay Biber’in de Parti/Cephe sempatizanı olduğunu hatırlıyorum. Alkılıç Davası sayesinde, aynı davada sanık olan Necmi ve İlkay ile buluşup haberleşebiliyorduk. Ayşe Nur ile birlikte Fahri Aral’ın kardeşi Faruk ile buluşup, dayanışma için ne yapabiliriz diye konuştuğumuzu hatırlıyorum.
O sıralarda bizim arkadaş çevresinin ilk çocuğu olan Ulaş doğacaktı. Bizim çevre için büyük bir moral kaynağı olacaktı.
İşte Işıtan da o sırada, Kızıldere’nin de etkisi ile Parti/Cephe ile THKO nun birleşmesi çabasına destek verenlerdendi. Biz de. Hatta bana mahkemede tutuklanmasa idim, kalacağım bir ev bile ayarlamıştı. Ama orada kalsam, birkaç ay sonra yakalanacak, Ziverbey’den geçme durumunda kalacaktım. Bu ev operasyon yediği için.
Parti/Cephe’nin bölünmesi ve hareketin ezilmesi ile birlikte, elbette bu sempatizan çevresi dağıldı, farklı yönelimler içine girdi.
TSİP’in alelacele kurulması, ortak bir parti oluşturulması fırsatının bir yerde kaçmasına yol açtı, TKP de kendi legalleşmesini öne aldı. Mahir geleneği ise Ankara Dev-Genç kökleri üzerinden yeniden çiçek saldı, en büyük kitleyi ise, Devrimci-Yol dergisi etrafında topladı. Ayşe ile birlikte onları daha sempatik bulduk, direniş komiteleri yaklaşımı, Yeraltı Maden İş deneyimleri nedeniyle. Kurtuluş, Devrimci Sol ve Devrimci Kurtuluş da bu gelenek üzerinde yükselen önemli hareketlerdi 1974 sonrası. Ve onlarca Mahir Çayan geleneğini savunan irili ufaklı eylemci grup. THKO geleneği üzerinden ise Halkın Kurtuluşu dergisi yükselecekti.
Bu süreçte Işıtan, Doğan ve İnci Özgüden gibi ikinci TİP deneyimi içinde yer almayı tercih etti. Birçok Parti/Cephe sempatizanı gibi…
Kartal Maltepe’de bir kitapçı dükkânı açmıştı. 1974 yılında hapisten çıktıktan sonra, onun sol kitaplar ile dolu raflarına bakmak benim için büyük keyifti. Babası ona bir kat satın almıştı, ama Işıtan, Işıl ile Maltepe’de kalmayı tercih edip, bu katı bize kiralayıp Ayşe ile benim ilk ev sahibim olacaktı. Oğlumuz Deniz, doğduktan sonra ilk o eve gelecekti.
Işıtan kitap eviyle kalmadı, matbaa da kurdu, yayınevi de. Türkiye Yayıncılar Birliği'nin yönetiminde de yer aldı. Ama kelepir macerası, kendi iflası ardından onun yayınevinin de iflasına neden oldu. Harika kitaplar yazdı, tercüme etti, derlemeler yaptı ve yayınladı.
Bunlar arasında hatırladıklarım: 1968 Mayıs’ında Paris; Milliyetçilik Üstüne/Ulussuz Devletler, Devletsiz Uluslar; Ulusal Kimlik ve Etnik Açılım; Robert D. Kaplan, Balkanlarda Kaynayan Kazan; Machievelli, Prens; Erich From, Sevme Sanatı; Bertrand Russel, Evlilik ve Ahlak; Eric J. Hobsbawm, Sıra Dışı İnsanlarlar/ Direniş, İsyan ve Caz; Konfüçyüs, Seçmeler; Herbert A. Friedman, II. Dünya Savaşı'nda Seks ve Propaganda
Aslında bugün var olan TKP’nin öncü ekibi de ikinci TİP kökenlidir. Ve Işıtan aramızdan bir Komünist olarak ayrıldı. Hangi TKP diye sormadı. İşçi sınıfını esas alan çizgisini hiç değiştirmedi.