İnci Hekimoğlu
Size geçmiş olsun!
Tam ‘büyük Türkiye’ olacaktı ki, engellediler. Trump başkanlığı süresince değil de sanki seçimi kaybettiğini anlayınca daha fazla ‘Türkleşti’. Trump’ın "Hile yapıldı. Sayım durdurulsun. Oylarımı çaldılar" türünden açıklamaları doğal olarak bizdeki seçimleri, en çok da İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde AKP’li yetkililerin yenilgiyi kabullenemeyişini anımsattı.
Trump ile Erdoğan arasındaki benzerlikler, her ikisinin de ülkeyi şirket, kendilerini de holding patronu gibi görmeleriydi.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan "Türkiye’yi bir CEO gibi yöneterek, marka değerini artırma" gibi hedeflerini ilk kez 2005’de ifade etti.
Sonra 15 Mart 2015’de Balıkesir’de yaptığı konuşmada "Ben bu ülkenin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum" dedi ve 24 Mayıs 2018’de aynı hedefi 24 Haziran seçimlerinin hemen arifesindeki TRT özel yayınında tekrarlayarak, "bürokrasinin ağır ilerleyişinden kurtulmak adına 24 Haziran'ın önemli bir dönemeç olduğunu, ülkeyi anonim şirket mantığıyla yönetmenin önemine" dikkat çekti.
Şimdi görüyoruz ki, Türkiye şirket gibi görülmeyi bünyesine sindiremedi, Dolar sekiz buçuğu, Euro on lirayı aştı. Ama bu işçinin, emekçinin, halkların derdi. Yöneticiler kazanmaya devam ediyor.
Dolarla niye ilgilensinler ki… Lira değersizleştikçe Doları olanlar paraya para katıyor, hazır kuvvet, bol ve ucuz iş gücü stokluyorlar.
Ve sanırım bu girişimlerin hiç biri yabancı yabancı yatırımcı için değil iktidar etrafında kümelenmiş çıkar grupları için. 2015’den bu yana Hindistan’dan Danimarka’ya, oradan ABD’ye neredeyse çağırmadıkları küresel şirket kalmadı, tersine giderek hızlanan para ve yatırımcı çıkışı oldu.
Kimse öngörülemeyen, yerelden en tepedeki yargı kurumuna; adalet mekanizmasını iki dudağının arasına hapsetmiş tek adam yönetimlerine güvenmiyor. Para isteyene "hukuk, demokrasi" gibi zor sorular soruyorlar.
Yargının bağımsız, hukukun herkesten ve her kurumdan üstün olduğu ülkelerde ise hiçbir şirket başarısız CEO’yu yönetimde tutmaz.
Örneğin ABD’de Trump’ı işsizler, işçiler, siyahlar, kadınlar yani aşağıladığı, ötekileştirdiği kesimler gönderdi. Bütün bu memnuniyetsiz kesimlerin hatta solcuların bile Trump’dan kurtulmak için Biden’ı desteklemesi de, yerel seçimlerde Türkiyeli seçmenin benzer refleksi göstermesini anımsatıyor.
Trump’ın yargıya müdahalesinden, medyayı susturmaya çalışmasına pek çok benzerlik sayılabilir ama ABD’deki başkanlık seçimleri çok önemli bir farkı ortaya koydu.
Trump’ın hatırı sayılır ölçüde silahlı yandaşı sokağa çıkmış olsa da, devlet aygıtının dışına çıkarılmış, var olan emniyet ve ordu güçlerinden ayrı, saraya bağlı özel kuvvetleri, ‘örtülü’ milisleri yoktu. Üstelik Cumhuriyetçilerden bile, ülkenin kurumlarına ve devlet geleneklerine zarar verdiğini düşünenler Biden’e destek verdi. Velhasıl Trump devleti ele geçiremedi ve eski Amerika geri döndü.
Trump’un hile iddiasıyla başvurduğu yargı makamları "sayım durdurulsun" talebini derhal reddetti ve seçim sürecinin güvenli ilerlediğini açıkladı. Evet, Trump Türkiye’ye benziyordu ama ABD pek benzemiyor.
Mesela İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinde imzası olan Muharrem Akkaya ödül olarak YSK Başkanlığına getirildi. Büyük ihtimalle yapılacak seçimlerde görev de olacak. Kararlarına itiraz edilecek mercii de yok. Bazı hukukçular AYM’yi adres gösterse de AYM üyelerini atayan Cumhurbaşkanı.
Ayrıca şimdiden propaganda yasağı başladı bile.
Nevşehir Sulh Ceza Hakimliği, CHP'nin "10 Maddede Kıdem Tazminatında Fon Aldatmacası" ve "Arpalık Aile Şirketi..." kitapçıkları hakkında toplatma kararı verdi.
Daha önce de CHP'li vekillerin Meclis kürsüsünde FETÖ konusunda söylediklerinin özet halinde yer aldığı ‘21 Soruda FETÖ'nün Siyasi Ayağı' isimli kitapçık toplatılmıştı.
Gelinen duruma bakın. Kürsü konuşmalarının yer aldığı kitabın yasaklanması demek, alanlarda da konuşturmayacağız, seçim afişlerinizi, broşürlerinizi dağıttırmayacağız demek anlamına gelmiyor mu?
Vaz geçtim seçim yasasının değişmesinden, iki kademeli baraj uygulamasına geçme projelerinden falan… Sosyal medya karanlığa gömülürken, diğerlerine sıra gelecek. Muhaliflerin sesini yansıtacak tek bir medya kanalı bile bırakmayacaklar.
Bütün bunlara karşın CHP "Sandıkta biletiniz kesilecek" deyip yüreğimize su serpiyor! Genel Başkanı, kovide yakalanmış bir ‘saray memurunu’ arayıp, "geçmiş olsun" diyor.
Eğer Biden’ın başarısını, uzlaşmacı söylemine ve tabanda birleştirici bir politika izlemesine bağlarsanız, yanılırsınız. Biden’ın arkasında bir de devlet gücü vardı. Oysa Türkiye’de ‘eski devlet’ olmadığı gibi içi boşaltılmış kurumlar ve ‘Susurluk devletinin’ uzlaştığı kadrolar var.
Size geçmiş olsun Kılıçdaroğlu.