Fehim Işık
Solcu dostlar, bir de adil olabilseler!
Yazı boyunca biraz uzun alıntılar yapacağım. Tümü de ÖDP’nin farklı tarihlerde yaptığı açıklamalardan. Kürdistan bağımsızlık referandumuna karşı çıkan "sol" ve soL" hariç, tırnak dışı sol içinde en sağ açıklamayı ÖDP yaptı. Doğrusu tırnak içi "sol" ile kendini "komünizmin yılmaz savunucusu" sayan "soL"u ve tabi CHP’yi sol kulvar içinde görmediğim için cevaba değer görmüyorum. Ancak ÖDP, Türkiye solunun Kürtlerle dost olan, birçok kez Kürt halkının hakları için Kürt ulusal hareketinin farklı bileşenleriyle yan yana durmayı becermiş örgütlerinden biri olduğu için cevaba değer.
Aslında böyle bir yazı kaleme almadan önce ÖDP’nin Filistin’in bağımsızlığı konusundaki görüşlerini içeren ironik bir yazı kaleme almayı düşünüyordum. Örneğin ironi yapsaydım, ÖDP’nin 2014 yılında yaptığı açıklamalardan birindeki devlet adlarını değiştirerek dikkatlerinize şöyle sunabilirdim:
"Kürdistanlıların devlet kurma hakkının kayıtsız şartsız kabulü, işgal edilen toprakların terkedilerek, anayurtlarına dönme haklarının uğradıkları maddi ve insani zararlar tazmin edilerek sağlanmasından başka çözüm yolu yoktur. Türkiye’nin barış isteyen çoğunluğunun da huzuru ve güvenliği ancak böyle kalıcı kılınabilir. Mazlum bir halkı büyük bir insani yıkıma mahkum eden Türkiye liderleri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalıdır. Uluslararası hukuka uygun olarak Kürdistan halkının kendi kaderini tayin hakkı tanınana kadar, Türkiye mallarının boykotu, ülkeye yapılacak tüm yatırımların durdurulması, devlete ve liderlerine yönelik yaptırımların uygulanması kampanyasına uluslararası demokratik kamuoyu hız vermelidir. Emperyalizmin desteğindeki Türkiye ordusunun tüm operasyonları hemen durdurulmalıdır."
Doğru, bu yazıda söz konusu olan Kürdistan ya da Kürdistanlılar değil. ÖDP’li dostlar, tam da sol/sosyalist bakış açısına yakışır tarzda Filistin halkının bağımsız devlet kurma hakkını savunuyor. Buyurun, linkten açıklamanın tamamını okuyun…
ÖDP bağımsızlık konusunda bir tek Filistin’e ilişkin ‘radikal’ düşünmüyor. Örneğin bu yılın 30 Ağustos’unda da bir açıklama yaptılar.
Açıklama şöyle:
"95 yıl önce bugün, 30 Ağustos’ta emperyalizmin işgaline karşı verilen kurtuluş savaşı zaferle sonuçlandı. Emperyalizmin Anadolu’yu işgal ve paylaşım planları, Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşıyla, halkın bağımsızlık mücadelesiyle engellendi. Ülkemizin bağımsızlığı için mücadele edenleri selamlıyoruz."
Yok, burada ülke adlarını değiştirmedim. ÖDP’nin sayfasından alıntılanan bu açıklamanın tamamını linkten okuyabilirsiniz. Kuşkusuz, Türkiye’nin kuruluşuyla eş zamanlı coğrafyası bir kez daha parçalanan Kürtlerin bir kısmı belki de önemli bir kısmı rahatsız olacak ama biliyoruz ki Türk/Türkiyeli solcular için bu açıklama anlaşılırdır. Osmanlı parçalanıyor, Emperyalizm bölgeyi kendi arasında paymal ediyor. Üzerinde birçok halkın yaşadığı Osmanlı işgalindeki coğrafyanın her köşesinde bu kez emperyalizmin acımasız süngüsü kol geziyor. Kürtler ise kaderlerini Türkler ile bir görmüş ve ÖDP’nin sözünü ettiği kurtuluş savaşında bölgenin –ne yazık ki Ermeniler ve Süryaniler başta olmak üzere Müslüman olmayan halkların katledilmesinden sonra– kalan halklarıyla emperyalizme karşı ortak cephede savaşıyor.
İyi, güzel de kısa sürede o dönemin sonuna gelindi.
İlk Meclis açılırken Lazistan mebusu da, Kürdistan mebusu da vardı. Ne zaman ki önderliğini Mustafa Kemal’in yaptığı hareket ayakları üstünde durmaya başladı ilk iş olarak emperyalizm ile uzlaştı. Bu uzlaşı sonrasında da emperyalizm ile el ele vererek en önemli müttefikleri olan coğrafyalarını paymal ettikleri Kürtleri yok etmeye başladılar.
Kemalizm’in katliamlarla dolu Lozan sonrası tarihini uzun uzadıya yazmak gerekmiyor.
İnanmayan lütfetsin, Kemalizm’in çarpıtarak yer verdiği inkılâp tarihi ders kitaplarından değil de bağımsız kaynaklardan okusun.
İşte o ÖDP, bunların hiç birini ne yazık ki görmedi, görmek istemedi. Hatta öyle ki Kürtler solcu da olsa sağcı da olsa fark etmez, her ulusal hak talebi ve statü de içeren özgürlük istemini dile getirdiğinde, "Aman ha, emperyalizm" demekten imtina etmedi. ÖDP’li dostlar Dev-Yol iken "Türkiye’ye sosyalizm gelirse her sorun çözülür" diyorlardı. "Aşkın ve Devrimin Partisi" olduktan sonra ise "Türkiye’ye demokrasi gelirse her sorun çözülür" demeye başladılar. Bunun için de Kürtlerden tek istedikleri kendi peşlerine takılıp siyaset yapmalarıydı.
Ha! Allah var! Kürtler bunu da yaptı. Uzun yıllar tüm enerji ve birikimini, dost gördüğü, dost olduğuna inandığı solun hizmetine vermekten imtina etmedi. Bunu, hala da yapıyor.
Peki, sonuç?
Sıfır elde sıfır…
Verdikçe daha fazla istendi…
Utanıyorum yazmaya ama yazmaktan da imtina etmeyeceğim.
Bir kez daha diyeyim; içinde epey solcu/sosyalist arkadaş olsa bile CHP’yi solda görmüyorum. Tırnak içi "sol" ve "soL" zaten hiç solcu/sosyalist olamadı. Bunlar dışında kalanlar ise ne yazık ki güç değil. Bir diğer anlatımla tümü bir araya gelse bile belki tek milletvekili çıkaramayacak durumdadır. Buna rağmen sol ve sosyalist güçler, özellikle son 10 yılda Kürtlerin oylarıyla güçlerinin çok üstünde bir oranla Meclis’e gönderildiler.
Bu tutumu yadırgadığımdan değil, kıymetinin bilinmemesinden dolayı "utanıyorum yazmaya" dedim. Yoksa bir minnet politikasının yüze vurumu gibi algılanmasın. Kürtler Türkiye’de birlikte yaşamak için 2000’li yıllara doğru yeni bir siyasal paradigmaya imza attılar ve en önemli müttefikleri olarak da sol ve sosyalist güçleri gördüler. Yalnız bunları değil dindar, liberal kesimlere de kapıyı kapatmadılar. Demokrasi mücadelesini önemsediler ve enerjilerini, birikimlerini bu kesimlere hesapsızca sundular.
Hal böyle ama Kürtlerin çok sınıflı bir ulus olduğunu bilen ve UKKTH ilkesini savunan solun, Kürtlerin bağımsızlığı savunanlarının da olduğunu bilmesi ve bunu vazgeçilmez hak olarak görmesi gerekmiyor mu?
Ne demek, "Bağımsızlığınız emperyalizmin bölge çıkarlarına hizmet eder" demek.
Kimin haddine ezilen bir ulusa kendini özgürce ve bağımsız bir biçimde yönetme hakkını çok görmek?
İşte ÖDP’li dostlar ne yazık ki bu hadsizliği gösterdi.
Bakın açıklamalarına siz karar verin.
Bu açıklama, "Kürtlerin tek görevi var o da sadece Türklere köle olmaktır" diyen Mahmut Esat Bozkurt’un farklı bir versiyonu olmaktan başka ne anlama gelir?
İşte söz konusu açıklamada yazılanlar:
"Ortadoğu’da sürmekte olan savaş, 25 Eylül’de Irak’ta gerçekleştirilmesi planlanan ‘Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’ ile derinleşme sürecine evriliyor. (…) Bölgeyi emperyalizmin müdahalesi altında etnik-mezhepsel temelde bölerek yeni sınırlar oluşturma doğrultusunda ilerleyen bu süreç bölge halklarına kanlı iç savaşlar dışında hiçbir şey vaat etmiyor. (…) Irak’ta Barzani önderliğinde gündeme getirilen ‘Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’ bu bütünlükten ayrı değerlendirilemez. Kuşkusuz ki bir halk nasıl istiyorsa öyle yaşamalı ve kendi kaderini özgürce tayin etmelidir. Ancak bu genel ilke koşullardan tümüyle bağımsız olarak da düşünülemez. Bugün, Irak’ta gerçekleşecek bağımsızlık referandumu bölge halkları arasındaki birliği güçlendirecek, emperyalizmin bölgeye yönelik müdahalesini sınırlayacak bir sonuç üretmeyecektir. Aksine, bağımsızlık referandumu Irak’tan başlayarak bölgesel düzleme taşınacak yeni bir iç savaşın tetikleyicisi olacaktır. Bu da bölgede Amerika’nın, büyük güçlerin ve bölgesel aktörlerin daha çok müdahale imkânına kavuşması sonucunu doğuracaktır."
Yazı uzadı biliyorum ama şu kanımı da yazmadan sözlerimi bitirmek istemiyorum:
ÖDP’li dostlar Kürdistan bağımsızlık referandumuna ilişkin açıklamalarının garabeti nedeniyle, Katalonya’nın bağımsızlık talebine de –elbet daha dikkatli ve ürkekçe sözcüklerle– karşı çıktılar.
Birgün gazetesinde yer alan ÖDP’nin açıklamasına ilişkin sadece şu cümleler yer alıyordu.
"İspanya devletinin baskı ve şiddetini kınıyoruz. Referandum hakkı şiddetle engellenemez. Bu hak özgürce kullanılmalıdır. 2008 krizi sonrasındaki Avrupa bunalımının sonucunda ortaya çıkan bu sorunun çözümünün bağımsızlık değil federal birlik olduğuna inanıyoruz."
ÖDP’li dostlar, belki Kürdistan bağımsızlık referandumuna ilişkin hadlerini aşan sözcüklerle karşı çıkmasaydılar Katalonya’nın bağımsızlığı konusunda da Filistin’e ilişkin görüşlerinden farklı bir şey demeyeceklerdi.
Öyle ya! Solcu ve sosyalist isen olması gereken bu…
Ama madem Kürdün bağımsızlığına karşı çıkılmış o zaman Katalan’ın bağımsızlığına da karşı çıkılmalı.
Yarınki gün Filistinli Arap’ın bağımsızlığına da karşı çıkarlar bunlar.
Yazık be dostlar…
Hiç olmazsa o değer verdiğiniz sola ve sosyalizme inanın…
Niye mi inanın diyorum? Çünkü bu "üstten bakış" nedeniyle ulusal haklarını talep eden Kürtler giderek soldan uzaklaşıyorlar da ondan…