'Sözde Cumhurbaşkanı' ne demek?

Cumhurbaşkanının meşruiyeti meselesi de bu “gerekli ve yeterli” mantık ifadesi üzerinden tartışılmalıdır.

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir konuşmasında Erdoğan için "Sözde Cumhurbaşkanı" ifadesini kullandı ve yer yerinden oynadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kılıçdaroğlu aleyhine bir milyon TL’lik tazminat davası açtı.

Bu "Sözde Cumhurbaşkanı" ifadesi çok tartışıldı, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da CNN Türk’de bir programa katıldı ve bu ifadenin ne kadar tehlikeli olduğunu anlattı ve şöyle dedi:

"Kılıçdaroğlu'nun 'sözde cumhurbaşkanı' ifadesi son derece tehlikeli bir ifadedir. Bu, seçilmiş bir cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açmaktır….. Siz seçilmiş, görevinin başında olan, kanunlar, kurallar çerçevesinde görevini icra eden meşru cumhurbaşkanına 'sözde' yani 'meşruiyeti olmayan' yaftasını vermeye çalışırsanız, çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız demektir, muhalefet adına da."(Anadolu Ajansı)

İbrahim Kalın’ın konuşmasından yaptığım alıntıda kanımca anahtar kavramlar "meşruiyet" ve "kanunlar, kurallar çerçevesinde görevini icra eden meşru Cumhurbaşkanı".

Türkiye’deki siyasi tartışmaları iyi analiz etmek istiyor ve sağlıklı sonuçlar çıkarmak istiyorsanız üniversite giriş sınavlarında lise mezunu gençlerimizin matematik sorularına verdikleri doğru yanıt oranına bakmak lazım.

Türkiye nüfusunun önemli bir bölümü çok basit bir mantık ve matematik olan "gerekli ve yeterli koşul" kavramına yabancı galiba.

Cumhurbaşkanının meşruiyeti meselesi de bu "gerekli ve yeterli" mantık ifadesi üzerinden tartışılmalıdır.

Bir cumhurbaşkanının meşruiyeti konusu, Türkiye, Papua Yeni Gine fark etmez, iki kavram, demokrasi (seçimler) ve hukuk üzerine oturur.

Bir cumhurbaşkanı demokratik bir hukuk devletinde doğrudan ya da dolaylı (TBMM tarafından) seçimlerle gelmelidir ve hukuk devletinin evrensel kurallarına harfi harfine uymakla mükelleftir.

Demokrasi (seçimler) bir cumhurbaşkanının meşruiyetinin GEREKLİ KOŞULUDUR.

Başka bir ifade ile de bir cumhurbaşkanı, bir devlet başkanı göreve seçimlerle gelmez ise, mesele zaten basittir, orada meşruiyetten bahsedilemez.

Varsayalım ki Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçim süreci gerekli teknik şartlara uygun bir seçim sürecidir.

Bu da demektir ki, Erdoğan cumhurbaşkanlığı meşruiyetinin GEREKLİ KOŞULUNU yerine getirmektedir.

Ancak, bu GEREKLİ KOŞULUN yerine getirilmesi Erdoğan meşruiyeti için gereklidir ama yeterli değildir.

Oysa, Erdoğan ve çevresi cumhurbaşkanlığı meşruiyetini sadece seçim süreci üzerinden tanımlamak istemektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının meşruiyeti gerekli ve yeterli koşulu birlikte yerine getirmesine bağlıdır, yeterli koşul ise hukuk devletinin tüm evrensel, hadi vazgeçtim bizim anayasanın gereklerine harfi harfine uymasıdır.

Yukarıda belirttim, Erdoğan’ın gerekli seçim koşulunu yerine getirdiğini varsaydım(!), peki yeterli koşul olan hukuka uyum ne olacak?

Hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan biri için terörist suçlamasını getirirsen hukuk koşulu yani yeterli koşul havada kalmaktadır.

Cumhurbaşkanı Anayasal yemininde belirtilen "tarafsızlık" konusuna ne kadar uymaktadır?

Anayasa Madde 104, Cumhurbaşkanına Anayasanın uygulanması ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışması görevini tevdi etmiştir.

Sonuç?

Anayasa Madde 104 Cumhurbaşkanının milletin bütünlüğünü temsil ettiğini yazıyor oysa Türkiye tarihi muhtemelen bu kadar büyük bir milli ayrışma hiç yaşamadı.

Anayasal emirleri ciddiye almayan bir Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanlığı meşruiyetinin gerekli koşulu olan "seçilmişliği" yerine getirse dahi gerekli koşul olan hukuka, Anayasaya uyum konusunda ortada büyük problemler vardır.

Tekrar ifade ediyorum, bir cumhurbaşkanın meşruiyetinin gerekli ve yeterli koşulları vardır, gerekli koşul seçilmiş olmak, yeterli koşul ise hukuka, anayasaya mutlak uyum.

Eh, bizde işin yüzde ellisi tamam (öyle varsayıyorum).

Darısı yeterli koşulun, hukuka, Anayasaya mutlak uyumun başına.

Keşke, İbrahim Kalın "Bu, seçilmiş bir cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açmaktır" demek yerine "hukuka, Anayasaya mutlak bağlı bir Cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açmaktır" diyebilse idi.

Bu kadarını İbrahim Kalın bile yapamamış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi