S&P’un (Standard and Poor’s) değerlendirmesi

Anlaşılan, Erdoğan da yerden yere vurduğu bu kuruluşların görev tanımlarını anlamamış, işin daha da vahimi, etrafındaki danışmanları, ya onlar da bilmiyorlar ya da Erdoğan’ı uyarmaktan çekiniyorlar, bu ikinci ihtimal daha da korkunç.

Standard and Poor’s dünyanın en önemli, en azından üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan biri.

Türkiye’de çok uzun zamandır, belki de hep öyle, bu kredi derecelendirme kuruluşlarının fonksiyonları iyi değerlendirilemiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönem galiba başbakan idi, “Türkiye ekonomisi büyüyor, istihdam artıyor, eğitim ve sağlık hizmetleri gelişiyor, bu derecelendirme kuruluşları ise hala notumuzu düşürüyorlar, bu durumu ancak kötü niyetle açıklamak mümkün” diye açıklama yapmıştı, muhtemelen herkes hatırlıyor.

Anlaşılan, Erdoğan da yerden yere vurduğu bu kuruluşların görev tanımlarını anlamamış, işin daha da vahimi, etrafındaki danışmanları, ya onlar da bilmiyorlar ya da Erdoğan’ı uyarmaktan çekiniyorlar, bu ikinci ihtimal daha da korkunç.

Bu kuruluşların amacı, ismi ile müsemma, kredi derecelendirme.

Mesela Standard and Poor’s Türkiye ekonomisinin makro ya da mikro performansına not vermiyor, bu konu adeta tamamen ilgileri dışında, üretim artışı, istihdam performansı bu kuruluşların büyük ölçüde analiz alanlarına girmiyorlar, en azından doğrudan girmiyorlar.

Dolaylı olarak tabii ki makro performans önemli ama bu önem de cari açığı, kur stabilitesini etkilediği, üstelik ne yönde etkilediği kadar.

Söz konusu kuruluşların başat ilgisi müşterilerinin çıkarları ve bu da çok normal.

Bu müşteriler de çeşitli ülkelere doğrudan yatırım, borsa yatırımı yapacak, hazine kağıtları alıp bir süre sonra elden çıkaracak müşteriler.

Mesela, bir yabancı Türkiye’ye bin dolar getiriyor, bugün TL’ye çeviriyor, ABD dolarının 30 TL olduğunu varsayın, 30 bin TL ile hazine kağıdı alıyor, yıllık net faiz getirisini %40 varsayın, bir sene sonra 12 bin TL faiz alıyor, anapara ile birlikte ediyor 42 bin TL.

Şayet bir sene içinde TL dolar kuru karşısında sabit kalmış ise yabancı ülkeden 1400 dolar ile çıkıyor, yılda dolar bazında %40 kâr, muazzam bir getiri.

Ama şayet, bir sene içinde dolar 30 liradan elli liraya çıkmış ise yabancı ülkeden 840 dolar ile çıkıyor, yani zarar ile.

İşte tam da bu nedenle kredi derecelendirme kuruluşları müşterileri olan yabancı yatırımcılar adına gözlerini cari açığa dikiyorlar çünkü yüksek cari açık dolar kurunun artışının en büyük ön sinyali.

Bu süreçte ekonomi çok hızlı büyüyorsa, özellikle Türkiye ekonomisi çok hızlı büyüyorsa, biliniyor ki yüksek büyüme dönemlerinde cari açık adeta otomatik olarak yükseliyor bizde, kredi derecelendirme kuruluşları yüksek büyümeyi yatırımcılar için bir artı olarak değil, bir nakısa, olumsuz bir faktör olarak görüyorlar, Erdoğan’ın “ekonomi çok iyi büyüyor, bu Fitch neden notumuzu düşürüyor?” değerlendirmesinin (!) hiçbir anlamı yok.

Türkiye ekonomisinde de önümüzdeki dönemde cari açığın azalacağı yönünde güçlü sinyaller var, bunun da iki temel nedeni gözüküyor:

Birincisi, 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrası piyasalarda büyük daralmalar, yani sıfıra yakın büyüme bekleniyor, bunun da anlamı enerji ve ara mal ithalatının düşeceği yani cari açığın azalacağı beklentisi, bu durum hazine kağıtlarına yatırım yapacak yabancılar için çok iyi bir sinyal; 2024’de ekonomi daralırken kamu giderlerinin milli gelir esnekliği vergi gelirlerinin milli gelir esnekliğine oranla daha sınırlı olması nedeniyle bütçe açığı da çok artarsa bu hazine ihalelerinde yüksek faiz demektir, yüksek faiz, düşük cari açık yabancı yatırımcı için kaymaklı kadayıf.

İkincisi ise kökeni konusunda rivayetin muhtelif olduğu sermaye girişleri.

S&P işini iyi yapmış ve 2024 senesi için hazine kağıtlarını işaret etmiş gibi yabancılara.

Kamu bankalarından çetelere büyük krediler açılmasının yasal(!), bu kredinin haber yapılmasının yasak olduğu bir memlekete doğrudan yabancı sermaye yatırımı önerecek değil ya.

Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi