Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Sultan’ın Kitsch Kılığı

Her ne hikmet ise, şimdi Türkiye’de de "Yeni Düzen" den bahseden, Başkanlık modeller arasında 30’lar Almanya’sını örnekler arasında sayan, Spengler gibi Batı’nın çöküşünü dillendiren bir "Başkan" var.

Ragıp Zarakolu

 

Fukoyama, 1992 yılında "Tarihin Sonu" adlı kitabını yazdığında, bu bana 30’lar Almanyasında Nazizmin ideologlarından biri olan Spengler’in "Der Untergang des Abendlandes" /Batının Çöküşü adlı kitabını hatırlatmıştı.

Ona göre Batı demokrasileri çökmüştü. Ve dünya Nazilerin öncülüğünde "Yeni Düzen" içinde yürümeye devam edecekti.

Fokoyama’ya Samuel Huntington, aynı yıl "Medeniyetler Çatışması" adlı tezi ile yanıt verdi.

O dönem bir çok kişi bu tezi saçma bulmuştu.

"Reis"in geçen yıl kendini eleştirdiği için doğrudan tartışmaya girdiği bir akademisyen, bu tezi, "Uygarlıklar Arası Savaş Miti" adlı kitabı ile eleştirmişti. (Gazi Çağlar, 2003, Belge Yayınları).

Bu görüşler isabetli öngörüler miydi yoksa on yıllık bir süreç içinde, bu "medeniyetler" çatışması dünyadaki erk odakları tarafından yaratıldı mı?

Bu da çok tartışmalı bir konu.

Adeta ABD’deki Neocon’ların ürettiği bu tezi, şimdi ters taraftan "Reis" gibi yükseltenler var.

Radikal İslam, Cihatizm, İslamoFaşizm adeta Neocon’ları, Avrupa’da yükselen sağ popülizmi, Le Pen’leri doğrulamak için çalışıyor.

30’lar dünyası gibi demokrasinin gerilediği, yerini sağ popülizme bıraktığı bir dönemden geçiyoruz.

Öte yandan 30’lar Avrupa’sında dünyanın en güçlü erk merkezi nasıl inişe geçtiyse, 2. Dünya Savaşı sonrasının en güçlü erk odağı ABD’nin de iniş halinde olduğunu görüyoruz.

2000’ler başında "Yeni Düzen" de bahseden, ABD Başkanı Bush jr.’dı.

Her ne hikmet ise, şimdi Türkiye’de de "Yeni Düzen" den bahseden, Başkanlık modeller arasında 30’lar Almanya’sını örnekler arasında sayan, Spengler gibi Batı’nın çöküşünü dillendiren bir "Başkan" var.

2000’li yıllların Türkiye’sinde , Hitler’in "Kavgam"ı best seller olup 100 binin üstünde satışa ulaşmıştı.

Türkiye’nin yeni "Nomenklaturasında", yeni elitinde, bugün bu görüşlerden hayli etkilenmiş kişiler var. Ve bu söylemlerine de yansıyor.

Bir dışişleri bakanı, kendi koydukları seçim propaganda yasağını hayata geçiren Avrupa hükümetlerini, medeniyetler çatışması söylemi ile saldırabiliyor ve bunu dinler arası bir çatışma olarak sunabiliyor ve hatta kendi siyasal kavgalarını bir çeşit kutsal savaş olarak niteleyip, dolaylı yoldan cihatizme referans verebiliyor.

Kendine yönelik eleştiriler konusunda çok "duyarlı" olan ve bunları "hakaret" olarak niteleyip 3 bini üstünde dava açan "Sayın Başkan"*, sözde "müttefik" ülkelerin yönetimlerine hakaretler yağdırabiliyor.

Türkiye’nin 100 yıllık resmi "dostu" olan, 2. Dünya Savaşında ise kırıştırdığı Almanya’ya karşı, artık şantaj politikasına yeter dediği için, Avrpa değerleri içinde hakaret sayılan nitelendirmeler yapılabiliyor.

Bu bir anlamda, soykırım inkarcılığında olduğu gibi, konuyu saçmalaştırmak için uygulanan oryantal bir taktik.

"Müslüman soykırım yapmaz!" "Asıl siz soykırım yaptınız!"

Şimdi de, "Asıl Nazi sizsiniz!"

Şimdi sıkı ise, 30’lar Almanya’sı ile bugününün Türkiye’si arasında karşılaştırmalı analizler yapın. Olay saçmalaştı gitti.

Ne yazık ki, bugünkü durumun oluşumundan Batı da sorumlu.

Mülteci sorununun bir siyasal şantaj aracı olarak kullanılmasına onlar olanak tanıdı.

Reis’e diz çöktüren, 2015 Haziran seçimlerinden sonra yapılan, Kasım ayındaki sözde seçime olanak sağlayan, tam seçim öncesi Reis ile beraber poz veren onlar oldu.

Onların Reisin oryantal kitsch altın renkli koltuklarında mahcup biçimde oturan resimleri bana 1938 yılında Münih’te Führer ile oturan ve şantaja boyun eğen İngiliz başbakanı Chamberlein’ın hüzünlü fotoğrafını hatırlatmıştı.

Elbette tarih asla kendini basit içinde tekrarlamaz. Ama bir yandan da Hegel’in belirttiği gibi tarih helezoni bir biçimde ilerler. Kendini tekrarlıyormuş gibi görüntü verse de bu bir tekrar değildir.

Marx’ın dediği gibi, ilkin "trajik" olan, bir komedidir, bir karikatürdür.

Herhalde karikatürden gıcık kapmalarının nedeni de bu.

Sultan’ın kılığının kitsch olduğunu sergilediği için.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi